yaklaşımlarÖzkan YıkıcıGidilen yolda karşılaşılan semptomlar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Gidilen yolda karşılaşılan semptomlar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Tekrarda yarar var: K. Kıbrısta, Türkiyeleşme gerçeklerini hala görmezden gelirsek, her konuda eksik veya yanılmanın olasılığı hep vardır. Zorunlu karşılaşma dışında hep ötelenerek yol alınmaya uğraşılır. Görmezden gelme, talimatla yönetimleşme derecesine gelinme ve teslimiyetin ruhiyesini hala anlamayarak Türkiye gerçeğinden uzak kısıtlı alanda iç politika yaparsak, gidişatı hiç okuyamayız. Buna en son Türkiyenin seçim sürecine girmesi ile birlikte epey yoğunlaşan dağılmaların da burada baskılarla birlikte hızlandığına da tanık oluyoruz. Kısaca, Türkiyeleşme gerçeğini yok saymakla geleceği okuyamayız. Buna ek olarak iki olgu daha bu yolda eklendi: seçim süreci ve beklenmeyen deprem  durumu. İki olgu de ister istemez K. Kıbrısa da net şekilde yansıdı. Bazı tesadüfler de konunun yine bazı sis alanlaıırını da yırtığına tanıkm oluyoruz. Gidişatın gelecek seçimle de ayrışma tehlikesi de eklenince, belirsizlikte olanları en azından doğru okumak da önemlidir.

Çok sevdiğim bir kelime var. Daha doğrusu yeri geldiğinde kıyas için kulandığım anlamlı kelime desem daha doğru olur. “Eğer”. Yazının açılımında yine bu kelimeyle başlayacam. Eğer, Türkiyedeki son deprem acılarıyla direk burayı da vurmasa bu denli geniş çerçevede ile alışılmamış Türkiye konuşur hale gelmeyecekti. Daha önce de Türkiyede çok gelişme oldu. Siyasal depremlerden doğal afetlere dek epey sarsıcı oldu. Fakat, klasik ilişkileri aşmayacak derecedenin ötesine geçilmedi. Oysa şimdi son Özellikle Adiyaman ilindeki deprem yıkımı K. Kıbrısta epey etkili konuşulup hat da Türkiye resmi görüş dışına da pek yaşanmayan biçimiyle aşıldı. Çünkü, Adiyamandan acılar ve cesetler geldi. Tanık olunanlar ise konuyu konuştururken Türkiye iktidarının ötesinde sözlerle doluydu. Eğer, buraya ölümler gelm4ese bu konu odenli Türkiyeleşerek konuşulmazdı. Yine, eğer, bizim kurtarıcı ekipler Adiyamana gidip dehşet karşısında gerçekleri açıklamasalar, çoğumuz hala resmi bakışla oraya her türlü müdahalenin yapıldığını da söyleyecekti. Öyle ki tanık olunmasa zaten deprem dönemindeki eksiklikler, çürümüşlükler ve iflaslar burada hiç konu olmayacaktır. Sanırım sadece önceki depremlere bakarak kolayca bu sonuca ulaşırız.

Ancak, depremde ölen K. Kıbrıslı yurttaşların olması ve kurtarıcı olarak giden ekibin tanık oldukları da eklenince, kamuoyunun en azından duyarlı kesimleri konuyu yazıp konuşmaya başladı. Türkiyeye dokunulmaz büyüsü bozulur oldu en azından bazı kesimlerde. Fakat, yine de siyasal eksende özellikle resmi parlemento ile koltukçularda ayni durumu söylemek mümkün deyildir. Bir ek olarak, direk tanıklıklar ve Türkiyedeki yardımdan müdahaleye varan hem eksik hem de rantlaşma sonucu, K. Kıbrısta talimatcı işbirlikçilik ekseni dışındakilere yardım etmede dahi soru işaretleri oluşturması da işin öteki gerçeği oldu. Hem depremi yorumlama hem de yardımlar üzerindeki kuşku sorgular bir anlamda K. Kıbrıs Türkiye açılımında ilk defa biraz büyünün kırıldığı dönemi de yaşadık. Ama tekrar edeyim: eğer, Adiyamandaki ölümler ve buraya gelen cesetler, tanık olunan geç gitmeye karşın hala müdahale edilmeme devamı ile bina yapımındaki rant kar hırsı olmasa bu eksenin denklemi bozulmayacaktı. Türkiyeye katgısı ie buradaki duygusal dalga Türkiyedeki yargı sürecine de olumlu katgı yaptığı da şimdilik galiba nalşılıyor. Çünkü, Türkiye yargısını oradaki kamuoyu çok iyi bilir. Ama, K. Kıbrıs gerçeği ile Kıbrıs tabusu durumu biraz daha konunun öze indirgenip öne çıkmasına da yardımcı oldu. Fakat, orası Türkiye ve gerçekleri malum. Tek fark, şu anda Türkiyenin deprem yıkıntısı ile siyasal iflasın olması ile içinde direk K. Kıbrıs unsurunun da olmasıdır.

****

Deprem süreciyle ortaya saçılan felaketin K. Kıbrıs ayağı böyle içinde bulunurken, elbet görülüp de görülmeyen başka etkenleri de ne yazık gerçekleşiyor. Çünkü hem K. Kıbrısta yeniden yapılanma yanında seçim süreci de işlemekteydi. En son örneği verelim: Mağusada yapılan ve ölenler için söylenen Mevliti Türkiyeden gelen hafızların okuması resmen siyasal haaledi. Fırsatı kulanma ve burayı daha içeleşip ilhaklaşmaya hazırlamadır. Bu konuda pek ses çıkmadı. Oysa eğer, Türkiyedeki deprem sürecinin tümünü doğru okunsaydı, onca yanlışa ve bilerek oluşturulan facyaya karşın, sonradan deprem yerlerinde tarikatların nasıl deyişik adımlarla kol gezdiği dikatini de alacaktık. Tarikatların depremi kadercilikte buluşturması ve çocukları alma girişimleri kulanım idolojisinin çok yanlı kullanımının da anlaşılmasına yardımcım olunacaktı. Bunlar bilinince de Mağusadaki Fazıl Polat camisindeki mevlitde neden Türkiyeden hafız getirilme sorusuna, hangi tarikatdan da eklenecekti. Tamamlanacak soru ise gidişatın da nerelre doğru evrilmeye devam etmesinin de kavranmasına yardımcı olunacaktır.

Kısaca, K. Kıbrıs iki yönlü Türkiye kısgacında gidiyor. Sentomları durmadan artıyor. Seçim dönemi ve deprem faciyası bir başka yolu aşmaya devam edecektir. Bakalım talimatın en keskin, teslimiyetin muhteşem rantı altında günler nasıl bir savrulmada yerini almaya devam edecek?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin