yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYaşanan deprem ve Kıbrıs ekseni - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yaşanan deprem ve Kıbrıs ekseni – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye ve Suriyedeki feci deprem yaşandı. Ağırlığı çok acıları feci denecek sonuçlara doğru hayat akıyor. Öyle bir deprem ki artık eskisi gibi olmayacak deyeri oldukça fazla anımsatıyor. Belli ki Türkiyede birçok deyişik gelişmelerin öncesinde bulunuyoruz. Yıkım ve acıların üstünden nasıl Türkiye tartışmaları da tüm felakete kaarşın tartışılmaya ve ömgrülerin oluşmasına da başlandı. Siyasal islamın resmen çöküşü yaşandı. Kurumsal devlet aygıtlarının çürümüşlükleri ve etkisizlikleri de acılarlarla feryatlarla ortaya serildi. Güvensizlik ve arayışlar birbirini kovaladı. Baskılar, yasaklar ve bilime karşı tabu ile inançlar adeta sistemi koruma adına her alanda uygulanıyor. Ama deyişmeyen gerçek, durmadan artan ölüm bilgielri ve felaketin büyüklüğü kadar, devletin artık çökmüş tutumlarıdır. Bunlar elbet rejimin korunması ve korunamayacağı paradoksunun adeta karşıtlık şekliyle her alana yansıması şeklinde de gerçekleşiyor. Öyle ki kendinden olmayan belediyenin dahi yardımını engeleme veya yardım etmeleri durdutma suçlama probagandalarının yönetim tarafından kulanılması gayet normal halem geldi. Daha kötüsü, önemli metya ve başta TRT resmen gerçeklerle deyil, rejimi koruma adına yayın yapma tutumlarıyla da olaylardaki gerçekliği örtme çabaları yaygınlaşıyor. Yardımlaşma yaygınken, bazı yerlerde “kime yardım” soruları da sorulması tesadüfm deyildir. Tüm bunların K. KIbrısa yansımaması mümkün deyildi.

Türkiyeleşme gerçeğimiz ile zaten buraya da etkilerinin olmlası kaçınılmazdı. Her zaman da gerçekleştirildi. Faakat, bu defa işler daha bir vahim şekilde yansıyor. Özellikle Adiyamandaki bulunan sporcu lise kafilesi durumu veya öteki depremle etkilenen şehirlerdeki ziyaretçi kişilerin oluşu durumu daha duyarlı şekle sokmayı yoğunlaştırdı. Enkaz altında olma, kurtarılma durumları hepsi merak ve beklentileri daha bir duygusallaştırıp artırdı. Buna Türkiyedeki resmen faciyayi yönetme şekli de eklenince, daha bir travmatik ortam yaratıyordu. Bir de buraya yerleştirilen TC kökenlilerde Hataylı, Antepli ve Maraşlı kesimli epey insan vardır. Bunlar ister istemez Türkiyedeki yakınlarının durumuyla da alakalı oluyorlardı. Nedense onca hamasi medyamız bu kesimi siyasal probaganda da kulanmalarına ve destek de şu veya bu şekilde almalarına rağmen, bu acıları konusunda ayni ilgiyi göstermediler. Bunlar ilk bakışla K. Kıbrısın Türkiye deprem eksenine oturup kalıyordu.

Olayın bir de pranaoyla sşyasal yanı da gerçekleştirildi: “neden Tahsin” sorusunun da tekrardan yanıtını da aldık. Hatırlayın Tahsinin marifetlerini ve TC tarafından en son nasıl koltuğa oturtulduğunu. Şimdi de Güney Kıbrısın yardım etme isteğine hamasi küfürbaz demeciyle gündeme oturdu. Güneyden yardım çn verilmek istenen su kolilere nasıl engel konulma paranoyasına şayit olundu. Türkiyeye gidip oradaki yetkililere Güneyden gelecek yardımı kabullenmemelerini iknaya uğraştığı da idiya edildi. Tüm bunlar bize Kıbrıs sorununda kritik paranoyla tutumlu Tahsini yeniden karşımıza getirmesi de siyasetin bir gerçeklik fotoğrafı olarak tarih sayfasına da yazıldı.

Yine gördük ki silikleşe silikleşe konulara salt talimat veya rant kapma kılığına sokulan koltukçuların, bu dönemki gerek açıklama gerek tutumlardaki hiçeleşmelerini acıyla seyretmek zorunda kalıyoruz. Acıdır ki bunu da normal kabuletme zemini de çoktan oturdu. Şunu da ekleyelim: anımsayın; deprem öncesi tıpkı Türkiyedeki gibi KTMMÖB alanlarının daraltılması, şehirlcilik konusundaki planlama sınırının çekilmesi, daha kolay rantlaşma ile imar oyunlarıyla rantlaşma anlayışları gerek yasal gerek se karar adıyla gündeme gelmesiydi. Şimdi depremi izlerken, bu yaklaşımların nedenli ağır sonuçları olduğunu da direk Türkiye örneği ile yaşadık. Ama, sanki olmamış gibi şehircilik yasası denetimi azaltma, planlamayı kırma adıyla gündeme gelmesi, şimdiden hiç ders alınmadığının en basit kanıtıdır. Talimatla gelmenin düşünce kısırlığı, iradi karar alma şekilerini ne acıdır ki hala yaşıyoruz. Türkiye depremi ve nedenleri net şekilde karşımızdayken, bunun devamıyla K. Kıbrısta sürdürülmesi de oluşan Türkiyeleşme gerçeğinin siyasal boyutudur.

Son önemli bir nokta: bazı çevreler yardım topluyor. Fakat, haklı olarak ve geçmişteki bemzer yaşananlar nedeniyle  yardımları ya kendileri getirmeğe çalışıyor veya “kimme” sorusuyla güvenilir örgüt aranmaktadır. Buda çaresizlik ve güvensizlik yanına yardımlaşma ikileminin çıkmasını da yaratıyor.

Kısaca, alınacak çok djers, karşılaşılan çok acı ve siyasetimizin nedenli yanlış olduğu karışık bir eksen oluştu. Kim kime isterse inandığı ve gerektiği anda en kötü yalanı dahi haklı çıkma adına kulanılan zeminde, hala gerçeklik gereken yere gelmedi. Hala onca insani yardımlaşma karşısında Tahsinleşme siyasetimizin paranoya düşmanlığına da bir yeni sayfa daha yazdık. Bunlar şimdiden akılara ne yyazık kazıldı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
248AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin