yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSorgulamamız gereken burukluk gerçekleri - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sorgulamamız gereken burukluk gerçekleri – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiyede deprem gerçekleşti. Deprem oldukça etkili oldu. Sadece Türkiye deyil, en başta Suriyede de önemli hasar ve can kaybı oldu. Bunların acısı ve deprem sonrası gerçekleşen tutumlar deyişik yönde tartışılmaktan da kaçamadı. Öylesi çelişkiler ve deprem öncesi yanlışlar oldu ki gerçekleşen faciyada önemli rol oynadı. Şüpesiz deyişik nedenlerle K. Kıbrısta da yankı buldu. Gerek buradaki bazı yurttaşların Türkiyede hem de deprem yerinde olması “öğrenci sporcular gibi” gerekse burada hiç deyerlendirmeye katılmayan, görmezden genilen kaçışla TC kökenlilerin olmasıdır. Nitekim başta Hatay olmak üzere Antep ve Maraş hat da Diyarbakırdan oldukça insan K. Kıbrısta yaşamaktadır. Daha da ileri gideyim, bu şehirlerden gelen insanlar yerel denilen 74 öncesi Kıbrıslıların nifusunu geçiyor desem yanlış olmaz. Fakat, medya kanalarımız dahi nedense bu tümden gerçekleri yorumlama yerine hep bir noktada takılıp ötekileri yok sayma düşünce kültürünün de esiri haline gelmenin tekrardan yansımasını yaşıyoruz. Daha kötüsü, depremin doğal afet gerçeği, insanlık eksenli bakış ve salt Türkiye dyeil örneğin Suriyede de olma durumu birlikte insani merkezli ele alınmıyor. Herkes bir yerden tutuyor. Genelikle de yerel medya başta olmak üzere de Türkiyeleşme çizgisine dokunmadan ve işbirlikçilik ruhiyesini göstererek prokram yapılmaktadır. Birkaç kesimi şimdilik bu çizginin dışında tutuyorum.

Başka yanlışların da yakalanma normaliği de yaşandı. Medyalar sanki anlaşmış gibi özellikle televizyonlarda genelikle TC merkezi TRT gibi ekranlarla ortak yayın yaparak konuyu aktarmaya ve demokrasi çok seslilik adını kulanma gibi acayip duruşu sergiliyorlar. Böylelikle salt Kuzey Kıbrıs televizyonlarını izliyorsanız sanki TC merkezli yönetimin tek doğru olduğu ve işlerin yolunda gitiğini sanırsınız. Halbuki laflarına bakarsanız onlar demokratik ve çok seslidirler. Bu tutum kitlesel bilgilendirmede salt yerel takılma olunca nelerin inanılacağını da tehlikeli şekilde işaret etmektedir. Gazeteler için de birkaç gazete dışında aynidir. Acı olan kendine demokrat diyen bazı yerler de ayni tutumda olmalarıdır…

Sıralamaya başladığım sorgulama gerkçelerim sonunda K. Kıbrısta yaşanan ve oluşturulan siyasetdeki sakat ve ilhaklaşma politikasıyla dar eksenli sığınma kültürlerinin karmaşasıdır. Örneğin dibinizde bir Hataylı var ve isgenderun hem deprem hem de çıkan yangınla boğuşuyor. Bu yaşanan acı dahi sizi ortaklaştıramadı. Ayni şekilde iktidar yanlısıysanız hemen hamasi nutka sarılıp da “aman kaybetmeyelim” korkusuyla birşeyler söylersiniz. Doğrusu bu defa da teslimiyet sonucu nedenli kısır kalındığını, talimat bekleyip Metin beyin dahi yardımların nasıl yapılacağını açıklama beklemelerin olmasını da tanıklaştık. Gerçekten buradaki yönetim oldukça cılız kaldı. Hamasi çekişlerle ve her davranıştaki saçmalama adeta yaşanan onca faciyaya rağmen nedenli teslimiyetin gerçekleştiğini de biza anlatı. Ayni şekilde K. Kıbrısta yaşayanların arasında ortak paydaşlıkların da nedenli oluşturulmamadığının da turunsolu oldu. Yerel denilen medya dahi kendine göre seçtiği ve görmezden gelme veya aman yazma korkusuyla haberciliğin bazen anormalliklerin de üstüne çıkma görüntüsüne takılışına şayit olundu.

Bu arada yutulan bir tutum da var: Olay öncesi Türkiyeye giden öğrenci kafilelerinden birinin beden eğitimi öğretmeni Türkiyeye sokulmadı. Gerçekten bu konu brakın tepki gösterilmesine konuşulması dahi pek yapılmadı. Buda gelecek Kıbrıs siyaseti için muhalif duruşun önemli gerileme çizgisinin net işaretidir. Tüm bu taplo ve bilgilendirme adıyla medya tutumları deprem gibi konuda dahi nedenli karmaşaların oluştuğuna tanıklığın kanıtlarıdır. Muhalefet ise etrafta yok. Koltukcular ise koltuk koruma peşinde. Bu arada geçen yazımda uyardığım gibi, kağos ve felaket koşullarını kulanıp bazı anlaşmalar veya kararlar ilerde karşımıza geldiğinde neyazık çoktan zaman geçmiş olacaktır. Acı ve korku bekleyişte, teslim olup ne denirse yapan koltukçulara hava alanı iç uçuş oluşturma, ortaklık adına bazı yetkileri alma, elçiliğin en ufak kararı dahi açıklama ve peşinden bizim kilerin koşması döngüsünde tehlikeler epey var. Üstelik Türkiyede acil durum ilan edildi. Bunun anlamının ne olabileceği kuşkusu zaten 20 temuz deneyimi var. Lütfetmenin nedemek olduğu herhalde akıldadır. Onun için deprem felaketi acılarında ve yetersiz bilgilendirme kısgacında atıl alıp Ankaraya koşmanın da olasılıkları artık arada bizi düşündürmelidir. Ama, hala öğrencilerden gelecek haber önceliği sürüyor. Oysa şu anda bile odenli Türkiyeleştik ki yaşanan depremden direk feodal bağlarla dahi kuşkular içinde olan nice insan burada yaşamaktadır. Yapılandırılan ve ilhaklaşma politik yönelişin sosyall sosyolojik sonuçları olarak karşımıza yeniden çıktı

Kısaca, neyazık, her yaşadığımız olay artık bizi epey duyarlı olmamızı gerektirir. Çünkü mutlaka yaşamın bir yerine de dokunuluyor. Rejilerimiz gerek yasak gerek fırsat kulanıp hedeflrine de yönelmektedir. Üstüne ırk ve din de damıtınca, sorgulamak da daha zordur. Son depremde bizim koltukçuların da nerelere dek daraltıldıkları konuşurken dahi konuşmasam veya hamasileştirsem duygusuyla davrandığı da ortada. Neyazık, muhalefet şimdilik uzayda bira içiyor. Ozaman geriye bizim gibilerin en azından tariha not düşme adına konuları yakalayıp yazmak kalıyor.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin