yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDoktor Küçük'ü anımsarken! - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Doktor Küçük’ü anımsarken! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Zaman bazen umadığımız konuların çakıştığı dönemi de yaşatır. Doktor Küçükün ölüm yıl dönümünne geldik. Doktor üzerinden mutlaka hamisiclik ve palavraya varan lafları da siyasilerin ağzından duyacağız. Fakat, ilk cümlemdeki gibi: öyle çakışmalar oluyor ki tesadüf deniliyor. Halbukin bazen bu tesadüflerin de ders verici özelikleri de önemlidir. Hatırlanması gerekenleri de yanyana koyup günün yaşananıyla birlikte karşımıza dikiyor.

Bazen de birçok gelişmeleri sesizce geçiştiririz. Sanki hiçbir şey olmamış misaline uygun. Ancak, sesizce geçiştirdiğimiz veya korku ile çıkar buluşması sonucu korkudan belirtmekten kaçtığımız durumlar, ertesi gün karşımıza başka olguların da birleşmesiyle birlikte karşımıza sesizliğin bedeli unutkanlığın depremi ile daha kötüsü bu durumun yarataanların sıkılmadan hamasi çekip ötekileri suçladığı denklemi politikada konuşmalarda yakalarız.

Tüm bu özetlediğim koşullar gelip Doktor Fazıl Küçükün ölüm yıldönümünde yaşanır şekliyle karşımıza geldi. Tek tek konuşunca olan önem birlikte olunca ibretlik öneme dek yükselir. Hele tüm yaşananlara karşı siyasal yalan söyleme tekniklerle hamasi şahlanış da konunun resmen pişkinliğini karşımıza taşımaktadır.

****

Hemen peşinen belirteyim: ben mucizeli veya kötü bir Doktor simgesine yönelmeyecem. Çünkü yaşamıyla Küçük kendine has çizgisini yaşatı. Şimdi de braktıkları ile gelinen nokta arasındaki akan zaman bize dersleriyle gerekeni verdi. Örneğin, Doktorun sola karşı olduğu kesin. Hat da Kırmızı kitap diye ilkeleriyle belgesel kanıtı da var. Denktaşın oyununa gelip Öğretmen sendikasına gösterdiği davranışlar da ortada. Onun için ben Doktoru savundum veya yerdim diye bir sonuç yuoktur.

Fakat, Fazıl Küçük, ayni zamanda laik birisiydi. Atatürkçülük çizgisinde yerini bulmaya çalışıyordu. Onun için de yobazlığa direk karşıydı. Öyle karşıydı ki ingilterenin müftülük dinsel eksenine karşı çıktı. Yine o dönemin din tarikat şehi  Şeh Nazımı ülkeden kovdu. Şeh Nazımı geri güçlendiği ve Doktorun girilediği süreçte Denktaş adaya getirdi. Bunalr da bir gerçek. Hat da Doktor Küçük tarikatlara karşı oldukça sert duruş sergiledi. Vakıflar oynunda gerici Osmanlı anlayışını benimsemedi. Buna epey örnek vermek kolaydı. Dahası, Denktaşla da çelişkileri vardı. Nitekim Doktoru resmen koltuktan darbeyle zorlayarak uzaklaştıranın da Denktaş olduğu da kesin. 73 yılındaki Cumhur başkanlığı muavin ve toplum liderliği seçiminden  Fazıl Küçükü Türkiye destekli Denktaş baskısıyla geri adım atıp adayn olmadı. Oysan başlangıçta herkesin hatırladığı gibi Doktorun direneceği mesajları geliyordu.

Bunlar bi anda hatırladığım birkaç olaydır. Küçükün siyasal duruşu bakımından önemli idolojik esrumanlardır. Ayrıca Kıbrıs konusunda Doktorun hem de Türkiyeye rağmen bazı kararları da var. Örneğin, Kıbrısın garantörleri adanın Natoya girmesine hazırlanıuordu. Oysa Küçük Makariyosun bloksuzlara girişini veto etmeyerek resmen onltarih ve günümüz, böylesi bir gerçektir. Yaşanan ve günümüz gerçeği bazen tesadüflerile de ibretlik örneklerle buluşur. Bu yıl Doktorun yıl dönümünde onun braktığı yerden çok ötede gericileşen ve orta çağa doğru yelken açılan bir Kuzey Kıbrısla birlikte anılmaktadır. Ne acı olan da yaşanacak: Doktorun Kırmızı kitapla suçlayıp yayınlarla desteklediği bazı solcular ancak onu kendi ilkeleriyle sunmaya çalışan durum da yaşanıyor. Tarih böylesi cilvelerle doludur.

arın oynunu bozdu. Bunun bedeli de zaman içinde garantörlerin iki lideri de devirme çabalarını yoğunlaştırmalarını tetikledi. Doktoru seçime katmayarak ve Makariyosu da darbeyle bitirme hamlelerini yaptılar. Sonuçlar da adanın parçalanma bedeliyle de ödetildi.

Doktorun başka bir durumu da 64 Mart B.M. çağrıları ve inönünün mektubuna rağmen eski görevlerine Türk kesimindeki bakanlar ve birokratların dönmemesidir. Burada ÖzEl harp dayresi ile birlikte davrandığı da kesin. Bu kararla da adanın ikiye ayrılmasındaki yeri tartışılmazdır. Ayrıca baştan beri katledilen Türk aydın ve sosyalistlerin cinayetlrinin aydınlatmasının brakın teşvik etmesini, resmen örtülmesinde zehirli milli korkuyu lider olarak kulandı..

***

Gelelim günümüz önemli tesadüfüne: girişte belirtim: sesizlikle karşılamanın sonra da geçiştirmenin bazen doğumu erken olur. Nitekim, kısa zaman önce yurtaş yapılıp hemen sonra Din işleri dayresi başkanlığına atanan Ahmet Ünsal konusunda hiç ses çıkmadı. Oysa bu siyasal bir hamleydi. Doğumu bununda hemen ilk günlerden yaşandı. Tam da Doktorun ölüm yıl dönümüne gelinirken, ilgili müdürn hem de Elçilik müşavirinin desteğinde verdiği kadınla alakalı seminer, bize hangi noktaya geldiğmizin ibretlik kanıtıydı. Bu kanıt ayni zamanda ülkedeki laiklik kuralından Türkiyeleşme gerçeğine nerelre varıldığnın da bir basit işaretiydi. Sesizce geçiştirenler, sandıkalrı zaman akışına uğrayamadılar. Sesiz geçiştirilip duymazlığı konulan, birden sert bir depremle karşılarına çıktı. Her şeyin geçiştirme ve koltuk bekleme politikasının çürümüşlüğünün öçivisinin çıkmasının resmi oluyordu. Herkes “tutmaz” lafına sarıldı. Oysa tutmayı brakın, çocuk çoktan doğup genç yaşa bile geldi. Ama direnme geleneği olmayan, teslimieytle kazanılan talimata alışılan koşullarda ancak sıkılarak da olsa artık ses çıkarıp ses çıkarmama arasına sıkışınılıp kalındı.

Tartışmanın da ötesinde yaşanan gerçek ve Küçüğün karşı çıkma ikilemi bizi onun ölüm yıln dönümünde buluşturdu. Şimdi bu konuda imza atanlar, sesiz kalanlar Doktorun “Atatürkçülüğüne, laikliğine” dem vurup açıklama yapacaklar. Övmeler diyecekler. Oysa onlar koltuğa oturmak için ziyaret edip etkinliklerine katıldıkları tarikatları Doktor Küçük resmen yasakladı. Hat da ziyaret edilen bir şehin tarikatının liderini de kovduydu. Böylesi ikilem ancak sömürge tipi denilen kuralda işler. Ama nutuklar dneilecek. Doktorun aydınlatığı yolda ilerlendiği söylenecek. Laikliklik bağımlılığı ile “yerinde rahat yat” vurgulanacak. Ama yaptıkları resmen Doktorun tam tersiydi.

Bir ek hatırlatma: doktor Küçük, Denktaş Ankarada bulunurken, oluşan bazı sorunlar sonrası TC Elçiliğini taşlatığı, Şeh Nazımı camiden çıkarken ayni protestoyu örgütlediği de bizat öğrenci dönemli kişilerce hatırlanmaktadır. Ama tüm bunlar yaşanmamış gibi de Doktorun ardından mezarında hamasileşme şahlanışla Türkiye sayesinde türküsünü bozuk akorla okuyarak bize bir Fazıl Küçük masalı anlatılacaktır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin