yaklaşımlarHare YakulaEmzirme ve kadın bedeni üzerindeki denetim II - Hare Yakula
yazarın tüm yazıları:

Emzirme ve kadın bedeni üzerindeki denetim II – Hare Yakula

Yeniçağ podcastını dinleyin

Geçen haftaki yazımda farklı coğrafyalarda ve kültürlerde emzirmenin tarihine, kökenine ve toplumlardaki algılanış biçimlerine yer vermiştim. Emzirmenin kutsallıktan nasıl bir mesleğe ve zenginler tarafından aşağılanacak bir eyleme dönüştüğünü özellikle Fransa’daki sütanneler örneğiyle anlatmıştım. Sütannelik yapay sütün ve biberonun üretilmesiyle son buldu. Bu kez de biberonla emzirmek sütanne tutmakla eşdeğer, üst sınıf imgesine dönüşüverdi.

Kanaat önderi ve bilir kişi olan erkek, her zaman olduğu gibi kadın bedeni üzerinden kendisine iktidar alanı yaratabilmiştir. Doğurtmayı, kadın ebeler yerine deneyimden yoksun erkek doktorların devralması da buna örnektir. Halbuki kadın ebeler doğum öncesi ve sonrası kadınlara gerekli birçok bilgiyi aktarmaktaydı. Bunlardan bir tanesi de emzirmekle ilgiliydi. Maalesef ki erkek doktorların kadın ebeleri saf dışı bırakmasıyla doğuran anneler, emzirme bilgisinden mahrum kaldı. Eskiden ebelerin sunduğu bilgi ve yöntemleri günümüzde “emzirme danışmanları” para karşılığı tariflemektedir.

1851 yılında camdan mataraya benzeyen ilk biberon tasarımıyla karşılaşırız. 1866’da su eklenerek hazırlanabilen süt formülleri piyasaya sürülür. Fakat bu sütler gerekli minerallerden yoksun olduğundan çocuklarda bacak deformasyonuna neden olur. Biberonların yeterince temizlenememesi tifo gibi bulaşıcı hastalıkları artırır. 1900’da sütün kimyası araştırılır ve daha nitelikli bir ürün piyasaya sürülür. Böylelikle bebek hastalıkları ve buna bağlı ölümler, temizliğe de özen gösterilerek azalır. Biberon ve yapay süt Batı’da norm haline gelir. O yıllarda sadece alım gücü olmayanlar emzirir. Bazı doktorlar hazırlanan karışımların anne sütünden daha iyi olduğunu söyleyecek kadar ileriye gider. 1920’de Guınness birasının emzirenlere faydası olduğunu iddia ederek reklam kampanyası gerçekleştirir.

1977’e kadar ABD’de emzirme oranı sadece %22 idi. Bu durumu hoşnutsuzlukla karşılayan bir grup Katolik kadın, emziren kutsal Mary tablosundaki gibi emzirmenin kutsallığına gönderme yaparak hareket başlatır. Emzirmeye dair bilgilerin olduğu bir broşür hazırlanıp dağıtılır.

1960’ların sonlarında başta Amerika’da başlayan kadın özgürlüğü hareketiyle kadınlar özellikle bedenlerine dair söz söylemeyi talep eder. Emzirmenin faydaları bilimsel veriler ışığında kampanyalarla topluma aktarılır. Bedenlerine dair kararları kendilerinin verebileceği üzerine geliştirilen “my body my rule” mücadelenin en vurucu sloganlarındandır. İlerleyen süreçte bilim insanları, emzirmenin faydalı oluşuna dair birçok veriyi kamuoyu ile paylaşmaya devam eder. Böylelikle emzirme tekrardan gözden geçiriliyor. Ve en nihayetinde 1991’de sütü sağıp muhafaza edebilmek için otomatik meme pompası üretilir. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Pediatri Akademisi ise kadınların kesinlikle emzirmesi gerektiğini savunur. Emzirmenin faydaları üzerine kanıtlar arttırılarak kamuoyu yönlendirilir. Lakin bu kez de emzirme, anneler için baskı aracı haline dönüşür. Halbuki pediatri merkezi önerilerinde “emzirmenin anne ve çocuk istediği sürece devam ettirilmesi” ifadesi bulunmaktadır. Bu öneri halen göz ardı edilmektedir. Anneler özel sağlık koşulları sebebiyle emziremedikleri zaman başarısız ve kötü anne oldukları hissine kapılıyorlar. Suçluluk duygusu ile her koşulda bedenlerine zarar vermek pahasına emzirmeyi deniyor ve acı çekmelerine karşın sürdürüyorlar.

Anlaşılacağı gibi emzirme, değişen ekonomik ve sosyal faktörlere göre yeniden tasarlanan kültürel bir pratiktir. Toplum tarafından yapılandırılmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde kültürel bir eylem olarak defalarca değişime uğramıştır ve öyle anlaşılıyor ki değişime uğramaya devam edecektir. Bu değişimi aşağıdaki fotoğrafla açıklamak istiyorum. Fotoğraf 1949 yılına ait Lurucina’dan. Babaannem fotoğraf çekileceği esnada istifini bozmadan örtünmeye dahi ihtiyaç duymadan emzirmeye devam ediyor. Günümüzde kamusal alanı geçin, ev ortamında dahi kadınlar memesini örterek, saklanarak emzirmektedir. Ayrıca emzirme esnasında kadınlar rahat hissetmeyip, utanmaktadır. Yerel yönetimler ise “kadınlar rahat etsin” diye oluşturduğu emzirme odalarıyla bu fikre hizmet etmektedir.

Yererek ya da eleştirerek, onaylayarak ya da kınayarak, gıpta ederek ya da ayıplayarak, her şekilde kadın bedeni kontrol edilmektedir. Emzirmek, tarih boyunca kadın bedeninin denetlendiği bir tahakküm alanı olmuştur.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin