yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBiraz da Katar'daki futboldan - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Biraz da Katar’daki futboldan – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Öyle bir dünya kupası gerçekleşiyor ki, önceden yapılan önemli tartışmaların hepsi neredeyse halı altına sürüldü. Organizyasyonu düzenleyen kuruluşun dahi şikelerden rüşvete varan idiyalar dahi şimdilik dondurtuldu. Katar denip de geçmeğin: Öyle bir Dünya kupası alışı vardı ki daha baştan, taşları yerinden oyantı. Kupanın yapılış tarihini dahi oynatı. Yaz dönemi lik sonrası gerçekleşen kupa, Katar sayseinde liklerin ortasında ve kış ayında yapılıyor. Bu bir ilktir. Yine futbol kültürü olmayan Katar, kuruluşun ilkelerine aykırı turnuvayı düzenleme kazancına ulaştı. Tüm bunlar dünyanın dördüncü sermaye endüsri sektörleşen Futbolun aşkına yapıldı. Katar parasıyla ve onun gerçekleştirdiği rüşvet ilişkileri sonunda turnuvayı göz göre göre aldı. Para gücüyle tarihi dahi değiştirdi. İnanılmaz seyirci getirme kurallarına da yenilerini ekledi. Kısaca, Katar Katar olarak kendini yazdırtı.

Hazırlık sürecinde ölen altıbinbeşyüz işçi veya uygulanan gerici baskılı yönetim, konulan kültürlel yasakları, hepsi düdük çalıncaya dek sürdü. Sahaya inilip de düdük çalınınca, hepsi halı altına itildi. Kim bilir, turnuva sonrası konuşmalar yeniden olma olasılıkları da gidişata göre muhtemeldir. Ama, Katar, olmazların olarak rüşvetle örülen dünya Futbolunun uygulayıcısı olmasa da düzenleyicisi olarak tarihe girdi.*****

Düdük çalındı. Turnuva başladı. Endişeler ve beklentileri birbirine karıştı. Katarın ilk maçtan yenilmesiyle de adeta bilinen tekrarla turnuva yol almaya başladı. Sürprizlerle ve bazen sıkılarak izlenen maçlar devam ediyordu. Dünya, ekranın veya bilgisayarın karşısına geçip günün önemli zamanını maçlara ayırmaya başladı. Sohbetlere girdi. Takım tutanlar ve taraftarlık gözüyle konuşmalar giderek yayıldı. Artık Katar tüm tersliklere karşın turnuvanın sürmesiyle kendi adını duyurmaya devam ediliyordu. Hele Lonardoya ödenen önemli ikiyüzyirmi milyon para hikayesi de arada sığdırtılıyordu.

İlk tur biti. Futbol gereği sürpriz de oldu.  En başta Almanyanın elenmesiyle. Onaltı turundan da sekize doğru elemeler başladı. Birden bir çeyrek final eşleşmesi de beni anılarıma getirdi. Holanda ve Arjantin karşı karşıya geleceği bilgisi, ta öğrenci dönemime dek beni taşıdı. Futbol dahi bazen anıları canlandırma veya siyaset konuşturma tetiklemeleri hep vardır. Hele de faşist yönetimlerin örtme rolelri epey tarihsel derslerle doludur.

Çeyrek finalde şimdiden Holanda ve Arjantin eşleşti. Bu bana hemen 1978 yılına getirdi. Beytepe yurtlarındaki olanlar canlanan tarihsel döneme taşındım. Beytepe yurtlarında iki televizyon salonu vardı. Birinde Faşistlere ayrılırken, öteki de geriye kalan geniş öğrenci kesimi tarafından kulanılıyordu. Ozaman da finale Arjantin ve Holanda çıktı. Turnuva Arjantinde gerçekleşiyordu. Turnuva tartışmalarla da doluydu. Özellikle Arjantinde cuntanın olnası, önemli katliyamların olması konunun eleştirilmesine de neden oldu. Fakat, Arjantin takımı ilerledikçe, bir ulusal birliktelik taraftarlık görüntüsü de oluştu. Bu öğrenci kesiminde de ikiye ayrılmayı getirdi. Sol öğrenciler ve tarafsızlar ağırlıkla Holandayı tutuyordu. Faşistler de Arjantini. Böylesi ayrışma da maç içinde gelip çatıyordu.

Beytepe yurtlarını hatırlayanlar olayı daha iyi bilecek. Faşistlerin az sayıda olmalarına karşın kendi salonlarında Jandarma kontrolunda izlerken, öteki kesim daha rahat izliyordu. Jandarma hem maçı izlemek istiyor, hem de dikatle arada olay çıkmasın diye de dikatle nöbetini tutuyordu. Gerçekten maç izlenirken, hep sanki atılacak gol ile karşıya bağrılacak zemin fırsatıyla da bekleniyordu. Maçta atılan ve birbire gelen golerde salonlardan sesler epey yüksek çıkıyordu. Ancak, maçı izlerken dahi Arjantinin yeneceğine inanmaya başlayan epey kişi de vardı. Çünkü, inanca göre, Arjantin cuntasına bir moral vermek istencinin de olduğuna inanılıyordu. Sonuçta maç 3.1 olarak Arjantinin lehine sonlandı. Faşistler bağırmak istedi. Fakat, salondan çıkan yüzlerce sol öğrenci durumu karşısında kendileri oldukça az oldukları için, koridora girip jandarma sığıntısının garantisine varınca ancak “Arjantin Arjantin”” diye bağırmaya başladılar. Merdivenlerden geçen sol öğrencilerin sloganları ise onların seslerini vızıltı haline kolayca getirdi.

Tuhaflık olan bir başka durum da şu: Jandarma çavuşu, olay sonrası bize şunun söyledi: “Ben aslında maç öncesi Arjantini destekliyordum. Ülkücülerin kapısında beklerken, maç başlangıcında ayni duyguları hissediyordum. Onların bazı küfürleri ve söylemleri sonrası, içimde CHP destekçisi olarak da yeşerince, istemeden Holandayı desteklemeye yöneldim” itirafını yaptı.***

Bu olay bir anda günümüzde Arjantin Holanda çeyrek finalde karşı karşıya gelecekleri haberiyle hemen benit gençlik öğrenci dönemime taşıdı. Doğrusunu da söyleyim: Lula  zaferi sonrası ben Brezilyanın kazanmasını da istiyorum. Katar dünya kupası da işte böyle bir şey gibi akıp gidiyor. Şimdi makaleden kalkıp Hırvatistan Japonya maçının sonunu öğrenmeğe çalışacam. Hepinize iyi maç seyretmeler. Ama, gerçekleri de ötelemeden, futbolu afyonlamadan da takip etmenizi dilerim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin