yaklaşımlarYılmaz ParlanAna muhalefet rejimin terazisinde - Yılmaz Parlan
yazarın tüm yazıları:

Ana muhalefet rejimin terazisinde – Yılmaz Parlan

Yeniçağ podcastını dinleyin

Toplumun yaşamını direk etkileyecek rejimin idamesini sağlayacak tüm temel konularda rejimin güvenlik halkasının Cumhuriyetçi Türk partisinin imzasını görebilirsiniz.

ITEM yasası, BİLEŞİK faiz, MOBESE kameraları, BİLİŞİM yasası, ağırlaştırılmış Trafik Ceza yasası, yine onların döneminde açılan Külliye ilk akla gelenler.

Hep rejimin terazisinde

Hatta tepkiler üzerine dönemin Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ortamı yumuşatmak için şöyle demişti “Ha Kuran kursu ha tenis kursu” diyecekti.

Muhalefette olduklarında da bu değişmiyor onların ayak izlerini hep görebilirsiniz.

Hep rejimin terazisinde yer alıyor tabi ki bunlar bir tesadüf değil bir toplum mühendisliğidir.

Yerel seçimlerde de farklı değil belediye adayları da rejimin terazisinde yer alıyor.

Tabi ki ben bunlara şaşırmıyorum şaşıranlara şaşırıyorum.

Rejime göz kırpma dedikleri budur işte

Rejimin bugünlere sağ salim ulaşabilmesin de Cumhuriyetçi Türk Partisinin çok büyük katkıları vardır.

Son olarak yerel seçimlerde adaylara Maraş’la ilgili sorulan bir soru üzerine ana muhalefetin adayı verdiği cevapla açıkça rejimin terazisinde yer almış rejimi koruma geleneğini sürdürmüştür.

“Maraş’ın bir devlet politikasını olduğunu devlet politikası gereği belediyenin üzerine düşeni şu an da olduğu gibi yapmaya devam edeceğini” açıkça söyledi.

Yani ana muhalefetin Maraş politikası da devletin politikasıymış meğer.

Rejime göz kırpma dedikleri budur işte!

TDP adayı Maraş’ın BM kontrolüne verilmesini istedi

Açık oturum da bir tek TDP adayı Umut Kadı açıkça bu politikaları reddedip Güven yaratıcı önlemlerin hayata geçirilmesini Maraş’ın BM kontrolüne verilmesini istedi.

Bunun yapılması halinde herkesin kazanacağını Mağusa ve Ercan limanlarının uluslararası statü elde edeceğinin çıktığı programlarda altını çizdi ve çıktığı programlarda nüfus politikasını açıkça sorguladı farkını gösterdi.

Kendisini selamlıyorum.

Toplumun azınlığa düşürüldüğü nüfusun değiştirildiği yerde yapılacak olan seçimler fazla bir şey ifade etmiyor.

Kaldı ki nüfusun bilinmediği bir yer de hangi hizmet verme iddiasındasın?

Ana muhalefetin özünde kapılara alerjisi var

Lefkoşa’ya bakıyorum orda da bir softa şaşırtması var ana muhalefetin adayı “3 kapı birden açacağız” diyor hâlbuki kapıları açma yetkisi 10’ncu maddeye kim hükmediyorsa onlarda.

Kaldı ki kendisi ayni zamanda bir milletvekili bu konuyu orda Meclis de onca zaman dile getirdiğini anımsamıyorum.

Biz ayrıca ana muhalefetin özünde kapılara alerjisi olduğunu da biliyoruz.

Derinya kapısında bunu bizzat yaşayarak tecrübe etmiş görevde oldukları sürece o kapı açılmasın diye ellerinden gelen her şeyi yapmışlar.

Oyalayabildikleri kadar oyalamışlar hatta yol boyunca duvar çekmek için AB’den bunun parasını bile talep etmişler yıllarca hükümet olmalarına rağmen adım atmamışlar kapı da onlar orda olduğu sürede açılmamıştı.

Ne olduysa bir anda kapı sevdası oldular

Ruhani lider Mehmet Ali Talat’ın da “Kapılar açılırsa Kıbrıs sorunu çözülmez” söylemi hala hafızalardadır.

Hal böyleyken ne olduysa bir anda kapı sevdalısı oldular.

3 kapı birden açacaklarmış!

Cumhuriyetçi Türk partisi topluma her fırsatta gol atmayı, yanıltmayı marifete dönüştürmüş durumda.

Kaldı ki şu an ki belediye başkanı Mehmet Harmancı kapı açılmasına karşı biri değil hatta güney Lefkoşa da ki muhatabıyla antlaşmış da birisi ama malum 10’ncu madde herkesin elini kolunu bağlıyor bu konu da Meclisin, hükümetin, Cumhurbaşkanlığının bir şey yapması lazım ama onlar da tık yok!

Şimdi anladınız mı 10’uncu maddenin ne kadar önemli olduğunu ama bunu yüce Mecliste dile getiren bir siyasetçi var mıdır?

Tabi ki yok.

Girne’ye bakıyorum oradaki aday da rejimin dümen suyunda gidiyor seçilirse ayırım yapmadan hizmet etmekte kusur etmeyecekmiş.

Birden aklıma hukukçu Tufan Erhürman’nın açıklamaları geliyor “Burayı vatan bilen herkes bizim vatandaşımızdır.” Adına da “Çok kültürlülük” diyorlar.

Adaya yasadışı bir şekilde taşınan nüfusu yavaş yavaş yasallaştırma ve onlardan oy alma çabaları.

Bir de iddiası var arkadaşın “Girneli kimliğini öne çıkaracakmış” E yaşı da müsait değil. Girne doğduğu zamanlarda Girne değildi ki eski Girne’yi bilebilsin insanları eski Girne’yle tanıştırabilsin.

Hem şehirlerimiz de hızla Hatay, Mersin, Kahramanmaraş caddeleri mantar gibi çoğalırken bunu nasıl yapacaksın? Diye sormak lazım.

Ana muhalefet kendini bayağı geliştirmiş adayları hep bir ağızdan ayni şeyi söylüyorlar.

Yeni bir toplum mühendisliği devre de

CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy yerel seçim kampanyası sürerken baklayı ağzından çıkarıverdi. “Parlamenter sistemi daha etkin kılmak için parti olarak bir çalışma başlattıklarını yerel seçim sonrası bunu hayata geçireceklerini” kaşla göz arasında topluma fısıldadı.

Evet, bir toplum mühendisliği daha devre de düşünün parti başkanlarının ve muhtarların bile Ankara tarafından belirlenen bir ülkede CTP Genel Sekreteri “Etkin bir parlamenter sistem üzerinde çalıştıklarını ve yerel seçim sonrası bunu açıklayacaklarını” söylüyor toplumu bir kez daha yanıltmak için hamle de bulunabiliyor.

Türkçesi Ankara bir toplum mühendisliğini daha yürürlüğe koydu tepki görmek istemiyorsan yasaları muhalefete yaptıracak ve toplumsal muhalefeti en kestirme yoldan önlemiş olacaksın tıpkı BİLİŞİM yasasın da olduğu gibi.

ÇATI da ZEMİN de çökmüştür

Hatırlayın BİLİŞİM yasası hükûmette olan partiler tarafından Genel Kurula getirilmiş ana muhalefet tarafından desteklenmiş sahip çıkılmış ve bir ilk olarak UBP adına kanal, kanal gezip yasayı savunmuştu.

48 yıl boyunca rejimin ayakta kalmasının sebebi buydu işte ve toplumu ilgilendiren tüm temel yasalarda rejimin güvenlik halkası Cumhuriyetçi Türk Partisinin ayak izlerini görebilirdiniz.

Değerli okurlar 25 Aralık sonrası değişecek bir şey yoktur 26 Aralık sabahı kimse söylediklerini hatırlamayacak bile.

Maaşları ödesinler eyvallah diyeceğim de korkarım çoğu onu bile yapamayacak!

ÇATI da ZEMİN de çökmüştür devletin iflas ettiği yerde belediyelerin bir hükmü yoktur.

Her şey ayan beyan ortadadır!

Şehirler ciddi finans kaynaklarıyla değişir türkü ile değil!

Yoksa devletin iflas ettiği maaşları ödemek için her ay bankalara koştuğu bir yerde belediyelerin altın sikke bastığını sananlardan mısınız?

Ana muhalefetin Lefkoşa adayı yaptığı ateşli bir konuşmada her şeye sahip olduklarını 25 Aralık sonrasında ise “Yetkiye de” sahip olacaklarını söyledi.

Söylemeden geçemeyeceğim bu ülkede yetkiyi kim kaybetmiş de siz bulacaksınız?

İster istemez bir okurumun sözleri aklıma geldi “Yavaş matmazel yavaş”

10’uncu madde orda durduğu sürece idari mekanizmada kimse yetkili değildir.

İşte bu yüzdendir ki onca açıklamaya rağmen bırakın yeni kapı açmayı kapılardaki geçişleri bile hızlandıramıyor geçişleri kolaylaştıramıyorlar.

Meselenin özü işgaldir

Meselenin özü 48 yıldır süregelen işgaldir işte gördünüz DAÜ Beach Club’ın orda binlerce yılda oluşan kum tepeleri ve Kum Zambakları askerin bir talimatıyla dümdüz edildi.

Güya komutana konuşulmuştu “O da çevreci endişeye gerek yok” denmişti ama unutulan bir şey vardı. Asker emir komuta zinciri içerisinde çalışan bir düzenektir.

İşgal devam ettiği sürece ağacınıza da bitki örtünüze de, böceğinize de saygı gösterilmeyecek Külliye de yükselecek, prizinize bile el atacaklar Trafik de ise günün sonun da soldan sağa da geçeceksiniz.

DAÜ Beach Club da kum tepeleri ve kum zambakları dümdüz edildi

Belirteyim DAÜ Beach Club Mağusa sınırları içerisindedir.

Pekâlâ, şehri yeşil yapacağını söyleyen doğayı koruyacağı iddiasında bulunan rejim partilerinin ve adaylarının yapılan doğa katliamı karşısında sorumluları yargıya taşıyıp gerekli cezayı almaları için ne gerekiyorsa yapacağız diyeni gördünüz ya da tanıklık ettiniz mi?

Öyle ya söz konusu bölge Turizm ve Çevre Bakanlığının koruması altın da bir bölge.

Devlet kendi kontrolünde olan bir yeri koruyamıyorsa kim koruyacak Kum Zambakları nasıl korunacak?

İroni ise içimizde yerel yönetim organlarına aday olanlar bile vardı ama seslerini cılız sesler dışında pek duyamadık!

Hâlbuki Her daim Dostlar onları seçim süresince ağırladı konuşmalarına fırsat verdi onlar ise yapılan tahribat sonrası gerekeni yapmayı imtina ettiler ve bir sivil toplum örgütü olan Her daim Dostları yalnız bıraktılar.

Bunların doğasever olduğuna nasıl inanacağız?

DAÜ Beach Club da yaşananlar işgal ve istilanın en net fotoğrafıdır

Yapılması gereken şey ise çok basitti Doğayı koruma iddiasındaysanız ekibinizle birlikte basını da yanınıza alıp tahribatın olduğu yere gidip orada bir basın açıklaması yapıp kamuoyunu da yanınıza alıp sorumlulardan yargı önünde hesap sorulacağını belirtmenizdir.

Bir sivil toplum örgütü olan Her Daim Dostların yapması gereken de budur yoksa kamuoyu karşısında inandırıcılığınızı kaybedersiniz.

Bunun dışında yapılan her şey tribünlere oynamak olup halkı yanıltmaktır.

Yani bir programda kınamış olmanız kendinizi de toplumu da kandırmaktan öte bir ifadesi yoktur züğürt tesellisidir.

“Kum Zambaklarına DOKUNMA” diyoruz ama dokunuyorlar işte ve kimse de bir şey yapamıyor çünkü sorun işgal ve istila sorunudur bunu göz ardı ettiğiniz sürece arpa boyu yol alamaz hayal kırıklıkları yaşamaya devam edersiniz.

DAÜ Beach Club da yaşananlar işgal ve istilanın en net fotoğrafıdır dersek inanın abartı olmaz!

Değişecek olan tek şey emir erleri ve emir subaylarıdır

Ana muhalefet ÇATI’nın çöküşüne her fırsatta örtü olmakta ısrarla topu taca atıp sorunu örtme saklama çabasında azami gayret göstermektedir.

Esas soruna parmak basmak Ankara’dan gelen müdahalelere tepki vermek yerine softa şaşırtması yapıp yaşananlardan sadece Ulusal Birlik Partisini sorumlu tutmak gerçekleri saklamak olduğu gibi rejimle kol kola olmanın katmerlisidir de.

UBP’yi eleştiriyor öcü gibi gösteriyorlar ama en kritik anlarda da onunla ittifak kurmaktan geri kalmıyorlar.

Örnek mi istiyorsunuz işte BİLİŞİM yasası işte 25 Aralık’ta yapılacak olan seçimlerin tarihine önce itiraz eder gibi yapıp ardından birlikte belirlemediler mi?

Ya daha önce onlarla kurdukları koalisyonları nereye koyacağız?

Değerli okurlar bir ÇATI çökmesiyle karşı karşıyayız.

Yüzleşmemiz gereken gerçek de işte budur.

İşte ana muhalefetin ısrarla toplumdan saklamaya çalıştığı şey budur.

25 Aralık sonrası değişecek olan tek şey emir erleri ve bazı emir subaylarıdır hepsi o kadar!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin