arşivUlus IrkadHong Kong ve Estonya derken - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Hong Kong ve Estonya derken – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

1800’lü yıllarda bir kaya parçası üzerine kurulu olan Hong Kong köyü İngilizler tarafından 1997 yılına kadar Çin’e tekrar verilmesi şartıyle kiralanmış. Yüzyıldan fazla süren bu sömürge köyü geçmiş yüzyıl içinde Asya’nın en zengin, en kültürlü ve ahalisinin çoğunun da İngilizce öğrenerek dünyayla kucaklaştığı bir önemli açık Pazar yeri olmuş. Nüfusu da gün geçtikçe artmış. Yalnız gözden ırak tutulan bir durum olmuş. Orada İngiliz kanunları veya yasaları uygulanmış ve halk da orada İngiliz kültürü ile haşır  neşir olup o kültürü alan bir insanlar topluluğuna dönüşmüş. Nüfus da bu demokratik ve kültürlü yapıdan ötürü gitgide artmış. Hong Kong’lular, bu yüzyıl içerisinde hukukları ve yasaları en önemlisi eğitim ve kültürleri ile dünyanın parmakla gösterilen bir toplumu olmuşlar. Kaygısız, sorunsuz refahları da bununla ilintili olarak gelişmeye ve yükselmeye başlayıp, Anavatan denilen Çin’den de ayrı kültürde ve de açıkça konuşalım, ayrı bir ulusal yapı elde eden bir toplum veya halk olmuşlar. Çin ise Stalinizmin batağında , dünyanın çağdaş toplumlarının insan hakları ve hukukundan mahrum, insan hakları devamlı ihlal edilen, keyfi ve insanlıktan uzak idare edilen bir  ülke. Rusya da, Çin de, Stalinist diktatörlük ve de acımasızlık batağında, bu Batı’nın insanlık, aydınlanma, evrensel hukuk  ve insan haklarından mahrum, belki şimdilerde ekonomik olarak büyümekte olan, ama kafa yapısı bakımından çok geri bir ülke olup çıkmış dünya üzerine. Bugün Tibet ve Uygur Bölgelerindeki insanlara çektirdikleri ve yaptıkları işkenceler devamlı olarak dünyanın demokratik ülkeleri tarafından eleştirilen bir ülke durumunda Çin. Bugün Hong Kong’luların ayaklanışı, 1997 yılından itibaren bu acımasız ve insanlıktan mahrum sistemle entegre yapılmak istenmeleri ve farklı kültürlerinden dolayı bu baskıcı ve militer sisteme karşı direnmeleri… Kıbrıs Sorunu’a çok perspektifli bakılmazsa ne bu ülkeleri ne de Kıbrıs Sorunu’nu anlayamayız.

İkinci Dünya Savaşı biterken, Stalin, Kuzey Avrupa’da, Estonya, Letonya, Litvanya ve Latviya gibi ülkelere askerleri ile girerken, buralara Rus nüfus da taşıyıp, orada yaşayan insanların bu Rus nüfus vasıtasıyla kaderlerini, iradelerini de ayaklar altına almış. Hatta yapılan seçimlerde bu taşınan  ve yerli halktan fazla olan nüfuslar devamlı anavatan Rusya leyhine, bu insanların aleyhine oy kullanmışlar ve tabi ki Rusya bu ülkelerde bu yerli nüfusların tepkilerini de üzerine çekmiş. Şu anda çoğu AB üyesi olan bu ülkelerde yerli halklar oraya sonradan yerleştirilen Rus nüfusları istemiyorlar, onları yabancı olarak görmekte ve iradelerini etkileyen veya engelleyen unsurlar olarak hiçbir demokratik hak elde etmelerini de istememektedirler. İşin tuhafı AB bu Rusların bir an önce AB üyesi olmalarına karşı değil.

Hong Kong ve Kuzey Avrupa’daki sorunların birbirine benzemediğini sanmayın, oralarda da bir şekilde Kıbrıs  Sorununa benzer olaylar olmakta. Üstelik, Kuzey Avrupa’daki Rus nüfuslara hiçbir hak da verilmemiş şimdiye kadar.

Bazı devletlerin Kuzey Avrupa ve Hong  Kong  gibi ülkelerden örnek çıkarmaları gerekmektedir…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin