yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYönetim şekli ve kriz dönemlerindeki ikilem – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yönetim şekli ve kriz dönemlerindeki ikilem – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hangi yönetim biçimi olursa olsun: işler yolunda giderken, insanlar anormallikleri dahi normal kabullenme doğalığında olunca, işler biraz daha tıkırında gider. İnanılmaz yalanlar kolayca tutar. Normal karşılanır hale gelir. Herkes ne yapacağını azçok bilir. Sistem rahatdır ve egemen blok istediği gibi de yöneterek kendini kurtarmaya kolayca ulaşır. İnsanlar alıştıkları için de yönetimden ne isteyecekelrini, yönetim de ne uygulayacağını bilir. Örneğin, K. Kıbrıs koşullarını birine saysanız kolay kolay inanmaz. Bu şartlarda yaşanamaacağını da vurgular. Sömürge altında olduğunu nice kararı gösterseniz de buna şu kuşkuyu ekler: nasıl olur da hiç kıpırtı olmadan işler devam eder diye sorar. Dahası, yaşayan insanlar da aynisini yapar. Örneğin yurtdışına görevli giden ister yönetici ister muhalifin ayni resmi görüşleri savunması da gayet münasiptir. Üstelik üstünden şunu de pişkince söylerler: “iç başka dış başkadır”! Hat ta dışta içte eleştirdiklerini deyil resmi görüşü vurgularlar. Anbargo hikayeleri, Rumların yaptıkları sıralanıp adeta bunlar üzerinden Kıbrıs ve özde K. Kıbrıs tanımlanır.****

Normaleşen sömürgecilik, Türkiyeleşen dinamikler artık gerçek gibidir. Ama tam tersiyle ifade edilerek: son hükümet oynunda boşuna dyeil; paketin ilkeleri konup kendi ilkeleri gibi sunulmadı! Kim daha iyi Türkiyeden para alma yerine Türkiyenin ikna olup para alacak kişilik dahi kabullenildi. Sonrası mı: başarı hikayeler,Rumlara veriştirme ve yapmadıkları uygulamaları başkalarından isteme düşüncesinin idolojik işbirlikçi teslimiyet haline gelişine dek  yaşayarak kabullenildi. Hele de bolca taşınan ve ikidebir müdahale edilen nifusun da burada kalmaları için yapılan baskılanma ile destekleyici kitleler de geliştirildi.***

Olmazlar artık şöyle sıralanır: partizanlık yapacaksın, torpil olmaz sa olmazlardır. Örneğin, her seçim öncesi hem de yasa çıkarılmaa yoluyla engel konulmasına rağmen, bolca hanedanlaşan işe alma yandaşlamaası gerçekleşiyor. Birilerine kalan ganimet mallarından dağıtılıyor. Destekler ve parayla oy alma artık kanıtsanmanın da ötesine geçildi. İş biraz şüpedeyse ve Türkiye yetkilileri şüpelenir veya sırf karşıt bulma adına müdahale geneleği de oluştu. Bir bakarsınız bu Eroğludur, ağzından anavatan hiç eksik olmadı. Türkiyeleşme için yakın sol kesimi dahi uzaklaştıran Akıncı hep ikilemle yol buldu. Denktaş dahi adaya getirdiği Türkiye tarafından bitirildi! Ama kimin işine geliyorsa o  hemen Türkiyeleşip koltukta oturma şansını buldu. Kimi acente oldu, kimi, yaklaşılacak liman gördü, bazısı Kayserili, Karamanlı oldu. İşler böyle sürüp gidildi. En sonuncusu ise resmen gelinen silikliğin simgesi. Sorgularından kurtarıldı, dangadunga dendikçe saray yolu açıldı. İçte hiçbir kuralı uygulamadı. Ne ihale komisyonu başknı atarken, ne saraya giderken vekaletle birini atıyor, ne seçim yasaklarına uydu, ne saraya girince sanki eski görevinde duruyormuş gibi de hala işe yandaş alıyordu. Anaayasa ve kanunları mı soracaksınız? Onlar adamına göre. Hani meşur Denktaşın da kızıp mahkemeye verilen büyük vurgun vardı ya: yirmi yılına nerede ise gelindi de ses seda yok. Üstelik sanıkların nelere geldiği de başka ilginç durum. Pardon, gayet doğal işleyiş! Üstelik Denktaş sonrası saraya 3  kişi daha gelip gitti.****

Daha saymaya devam edersem, nice yolsuzuluk ve kanunsuzluk sayarım. Ama anlamı yok. Bunlar oluşan K. Kıbrısın ta kendisidir. Üstelik şansına bakın onca uluslar arası karara ve yapılan anlaşmalara ters olmaya rağmen her yeni ihlal sonradan istenen hak haline de geldi. Cenevresinden tutun, AİHM kararlarına, B.M. kararlarından iki toplum anlaşmalarına dek kitaplar dolu çeşitli belgeler havada uçuşuyor. Kimse bunları ihlal edene şimdilik bedel ödetmedi.****

Bunlar normalleşti. İşine göre de tarih yapıldı kültürleştirildi. Öğretilip doğru söyleyince de damgalatıldı. Normalik bu oldu. Onca ünüversitee kesimi bunları savundu. Eleştirn partiler dahi sonradan bunlara uydu. K. Kıbrıs adeta Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan sonra ilk dış müdahale lapratuvar siyasal deneme tahtası oldu. Doğrusu da başarıldı. Tüm Aykırı kararlar sıfırlanıp aksi normalleştirildi. Masaya hak ve yeni gelecek için talep haline getirildi. Son Maraş çıkışı ve Ersin Tatar denemesi, Vakıfların Osmanlı kadem hukuk girişimi hepsi Türkiyenin siyasal düşüncesinin birer hamleleridir.***

Şimdi K. Kıbrısta Korona salgını yaygın gibidir. İnsanlar varsın söylenmesin ve onlar da duymazlıktan gelip normlmiş gibi yaşam felsefelerini sürdürüyor. Zaten ta baştan masge dahi dağıtmayan, testleri olmadığı için yaapmayan ve yüzlerce insan işe alırken partili çalışmasın diye sağlık gibi ihtiyaç olan yere istihtam gerçekleştirmeyen politika da normal başarı gibi yutuldu. Ali Bey “yeter yahu, test var da bennmi yapmıyorum” itirafına rağmen bşarılı gösterilmesi de tesadüf deyildir. Kime sorarsanız hiçbir rakama güvenmez. Güvenmez de destekler, kendinin işine geleni de alıp savunur. Fakat, krizler var. Üstelik Türkkiyeden onca para alma illkesi öncelikli olsa da lafı kulanılsa da hala sonuç da yok. Yetki hep dağıtma ve yandaş üzerinden olunca, sorunlar karşısında çare de düşünülemeyecek durumdadır. Ekonomi debeleniyor, sıkıntı çok. Ama gündemde hala  müdahalNASIL ŞEKİLENİP HÜKÜMET OLACAK KUŞKUSUNDA. Bunlar bizim hikayemiz. Dileyen anlar, dileyen anlamaz. Hele de son yine görüşme trafiği de başka masal. Onu da başka yazıya brakalım.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
314AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin