yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKaranlıkta doğallaşan iki tutum – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Karanlıkta doğallaşan iki tutum – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hemen şu net gerçekle başlayalım: karşınızdaki eğer kendi görüşüne uygun tavır takınıyorsa, sorun yok. Çünkü en azından ne yapmak istediğini, kendi görüşlerini, örgütlenip güçlenirken veya kaybederken ki yaklaşımlarını öngörmek bilginiz ölç,sünde mümkün olasılığı olacaktır. Fakat, karşınızdakilerin veya farketmez bizim görüşlerimiz net deyilse, duruma göre ordan oraya savruluyorsa, ozaman tahmin etmek oldukça zordur. Tabi ek olarak, eğer konuyu bilmiyorsanız, biliyorum gibi davranıyorsanız, başka açıdan duruma bilmeme ile etnik ve inançla yaklaşıp eksikliğinizi de bilmiyorsanız, ozaman yaşanan en basit olayı tanımlayamazsınız. Başka açıdan, ne yapmak istediğinizi de bilmeden, bilir gibi de onun bunun sırtından faydalanmaya uğraşacaksınız. Bunu daha da genişletmek mümkün. Hele de konuya yerine göre muhalif, yerine göre devletçi veya iç politikada şikayet eden dış politikada da aslan kesilen siyasal duruşlar, başta deyişimi sağlamak ve sonuçta daha iyi günleri getirmekte başarılı olunamaz. Hele de yaşananı bilip, görüp de konuşamama “tıpkı K. Kıbrıs koşulları gibi” ozaman öncelikle gerçeklerle yüzleşmekle başlamak şart. Ret etmek, çıkarına göre davranmak ve zamanında gerekeni yapmama karmaşasında, sonuçta karanlıkta kalmaya devam denilmektedir.

Bu kısa girişle birlikte, güncel iki onuyla olaylara yaklaşmak ve sonuçtaki neden dyeişmiyor sorusuna ufak bir yanıt vermeye çalışacam.****

Önce ülkemizden ufak bir geçiş: iki gündür ve hatta kısa zaman döneminde sık sık yaşanan siyasal savrulmalarla yaşıyoruz. Bunları bazen tanımlamak o denli kolay  ki tam aksi söylememe kaçışlarıyla hala uğraşıyoruz. Müdahale edilip seçim belirlendi. Hherkes yaşadı ve acıdır kimisi de kendine göre çıkar da sağladı. Yandaş olmanın işe girme, para alma gibi birçok faydalanma gerçekleşti. Ardından, kazandık diye sevinenler, gördüler ki müdahale hele belirli politik çıkar adına müdahale olunca, durdurak yok! Üstelik, tam da başarının tadını, koltuğun hedefini, Maraş ganimetinin işdihatındayken, kendilerine gelen dalga bu defa kendilerini darmadağın hale getirdi. Adaylar dahi karanlık simgesine uygunn gece yarısı yapıldı. Yetmedi, hükümet oynu oynandı. Kimisi müdahalenin tadıyla hava atmaya çalıştı. Gelen kasırga onların bir kısmını da biçti. Birden, koltukalrda olacaklarını uman ve son hamle kaldığı anda sonlandılar. Oysa, ötekilerini yenerken ki müdahale havası bir başka “demokrasi” şarkısı söyletiyordu. Derken işlerin sonuna gelinip,zayıf, sorularla dolu koltuklara kişiler görüldü. Öyle kişiler ki nerden bakarsan soracak çok basit soru dahi çıkarırsınız…

Bunlar net yaşandı. Fuat beyin telefonuyla, Elçinin müdahalesiyle, Diyanet başkanının adaya gelip belirli merkezlerdeki tutumuyla, gerektiğinde Erdoğanın bazen Ankaradan gürleyen sesiyle, bazen maraşta Piknik yapıp Azarbaycan müjdesi vererek gerçekleşti. Kimse imkar edemiyor. Aksine, yapacakları işler dahi “türkiye parayı ben daha  iyi alırım” temel politik öz haline geldi. Artık imzalanacak paketin dahi içeriği deyil, resmen kim daha hızlı imzalayacak yarışıyla gelişmeler gerçekleşti. Şunu eklemeden olmaz: en kötü yönetimde, en karanlık günlerde, sağlıkta insan kayıpları olurken dahi birileri madur birileri de kazanıp egemen güç oluyor. Bu koşullarla egemen olmanın da uygulayacağı politika da net.

Peki, ben bu örnekleri tekrardan niye özetledim? Anladık, birileri bu yöntemle saraydan bakanlık koltuklarına oturdular. Onlar en azından kazandık diye sevinip tadını çıkarıyorlar. Fakat, bu kurallarla kaybedenlere ne oluyor? Bugün medya dolaşımı yaptım. Aslında bildik sözleri duymanın ötesine gidilemedi. En basitini vurgulayım: müdahale  olduğunu bilenler dahi  hala “birileri” deyip müdahalecinin adını söyleyemez. Önerdiği paket veya son boru parasından hastanhene bildik Türkiye rant gerçeğini söylemiyorlar. Birileri diyor ve sonra sanki kendi iç gelişmelerle oluşan koltukçuların seçiliş biçimi gibi ayarlardan sorgulama yapmaya çalışıyorlar. Muhalefet kesiminin bir kısmı bu noktadayken, daha yakın muhalefet kesimi ise konuyu salt UBP noktasında alarak onun üstünden lafazanlıklar yapmaktadırlar. UBP beceriksizliği ile tatarın Dangadunga deyişleriyle normal ülke politik koşullarında demokrasicilik oynanmaktadır. Olanlara ve herkese vurarak geçen fırtınanın genel yıkımını deyil düşen birkaç ağacı gösterip doğa yıkımlı lakırtılar yapıp olayı boşaltmaya devam edilmektedir. Diyecek fazla söz kalır mı?*******

Öteki gelişme ise Amerikanın Trump tarafından imzalanan beş yaptırım konusuyla alakalıdır. Amerikanın genel bakışımı önceki yazılarımda net olarak yazdım. Tekrar etmeyecem. Dileyen onu da okuyup bu kısa bölümü anlamada epey kolaycılık olacaktır….

Trump giderayak karşı olduğu yaptırımlardan Beşini imzaladı. Bu beş made içinde S400 füzeleri ağırlıklı olan kesimlerdir. Dikatimi çeken, Türkiyede iktidardan en sert baskıları gören başta Kılıçtaroğlu hemen devleti savunmada öne çıktı. Klasik bir yanlış var: içte baskılar veya demokratik durumlar konuşulurken başka, dış olayı olunca da ortak davranma gibi devlet resmi idolojik bakış oluştu. Bu paradoksal konum, normalde görüşteki eksiklikler, konuları bütünsel anlamamanın acı itiraflarıdır. Hat ta yapılan net yanlışları dahi savunuluyor. Benim Natoya direk karşı olduğumu, Sosyalist olduğumu, Amerikaya yaklaşımım da epey yazılarla sık sık yazıldı. Bunu hala birtakım doğruları yazdım diye eleştirecek olanlara, aynaya bakmalarını peşinen öneririm.

Türkiye ABD veya başka ülke ilişkilerinde şu yanlış hep yapılır. Türkiye ve Genel Emperyalist örgütsel ortaklık hep yok sayılır. Aynen, Amerika Türkiye ilişkilerindeki gibi. Hat ta, Erdoğan dahil iktidara gelen kesimlerin Amerikan destekli ve politik çıkarına göre olduğu da yok sayılır. Bunlar yok sayılınca da bazen algı oyunları nedeniyle yapılan hamleler de yutulur. Bunu her yerde yakalıyoruz. Giderek muhalif kesimde Anti Amerikancı gibi olup da Amerikan planlarına çalışma gizlemeleri ikilemi de oluşur. İnsanlar da yeterli donanıma sahip olmadıkları için yutarlar.

Çok basit örnek verelim: Rahip Bronson yakalandı. Türkiye yargısının nasıl işlediğini en iyi muhalefetin yaşayarak bilmesi gerekir. Erdoğanın ne dedği deortada. Aynisi Alman gazeteci YYücel için de gerçekleşti. Herkes biliyordu da devletçi kesilmek gerçeklerden de uzaklaştırılıyordu. Sonuçta gelen baskılarla ve tutuklananların Bronsonun Feytulah takasla alakalı olduğu da varken, gerçekleşen Bronsonun serbes brakılmasını sırf baskıyla olduğu için karşı çıkıldı. Aynen Yücel için de oldu. Nitekim, Bronsonun neden tutklandığı nedeni deyil de baskıyla serbes brakılması konuşulduğu için de rahibin suçsuzluğu dahi gözden kaçtı. Oysa Türkiyede bu tip olaylar artık normalin de ötesine geçildi.

Bu örnekle son tartışılan yaptırımların doğru konuşulması amacıyla ele aldığımı da ekleyecem.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
218AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin