yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKuzey Kıbrıs’tan Suriye’nin kuzeyine mesaj – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kuzey Kıbrıs’tan Suriye’nin kuzeyine mesaj – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hepimiz yaşayarak şunu diyorduk: 74 yılında Türkiyeye Kıbrısa çıktığında, yeniden çıkacağına kimse inanmıyordu. Tüm ezberlere ve anlaşmalara karşın, Türkiyenin misafir deyil kkalıcılaşmak için elinden geleni yapacağına inanç vardı. Pratik de bunu gösterdi. Para biriminden tutun, nifus taşınması ve soy n  at deyiştirme gelişmeleri, Türkiyenin kalıcılaşma tavırlarıydı. Nitekim, tüm uluslararası kararlara rağmen, mülkiyet deyişimine dek uğrayan altüstlerle yeni Kuzey Kıbrıs kurumsallaşması yapılmaya hız veriliyordu. Hem de göstere göstere. Gelişmelerle birlikte olmaz denilen ne varsa da kolayca sancısızca yerleşiyordu….

Bunlara neden tekrar etme zorunluluğunu duydum: son günlerde itiraf gibi ara cümlelerde olsa da Kuzey Suriye ile Kuzey Kıbrıs kıyası veya Akdeniz nedeniyle başka söylenenenlerin ilgisizce geçiştirilmesine tanık olmamdandır. Üstelik, K. Kıbrısta seçimler dönemi yaşanırken, ne iç sorunalr propagandaya takılıyor, nede adanın geleceği için net prokramlar ortaya dökülmektedir. Ezber kelimeler peşpeşe sıralanıp, kamuoyunda daa karşılık bulmuyor. Bol bol yalan da uçuşarak probaganda reklamına eklenmektedir. Tam da bunlar yaşanırken de itiraf gibi basit sözler TC medyasında dolaşıyordu. Enerji uzmanı Nejdet Pamir sanki normal ve yasalmışçasına şu sözleri öneri olarak vurguluyordu: “Türkiye Mısırla anlaşıp, Kıbrısı devre dışı brrakarak önemli deniz saha yetkisini de sağlayacaktır”. Aynen öteki bir yazımdaki adalaarı ret etme tavrının basit itirafıydı. Başka bir yayında yine Tele 1  Mustafa Balbay prokramında Proföserin birisi “Türkiye garantörlük hakını kulanıp insiyatif geliştirip KKTC ilanını yaptı” deyerlendirmesi ile Kıbrıs politikasını savunuyordu. Yetmedi: okuduğum önemli yazarlardan Duvar Gazetesindeki Musa Özuğrurlu Kuzey Suriye gelişmelerini değerlendirirken, “Türkiyenin Kuzey Suriyede kalıcılaşacağı korkusu olduğunu, tıpkı KKTC örneği olma olasılığından” söz ediyordu. Yine Musa Özuğurlu: “Kuzey Suriyede Türkiyenin denetimindeki bölgede, yıl sonuna dek araba rusatlarının çıkarılmasının istendiği” gelişmesini de açıkladı. Bilmem Mevlut Çaavuşoğlunun Akıncı kesimine isviçredeki görüşmeleri hatırlatırken nasıl Akıncıyla birlikte davranıp Federasyonun bitiğini söylediğini atıfta bulunması da dikate geldi.****

Yukarda basit gibi araya sıkıştırılan bilgiler, aslında genel Türkiye politikası kadar, aydın ve bilimci eksenindeki kesimin de yaklaşımı bakımından önemlidir. Kuzey Suriye gelişmelerini izleyenler ayni şekilde Kuzey Kıbrısta önceden yaşananlara benzediğini de aklına getirmesi kolaylaşacaktır. Aklıma birden seksenler başında emekli generalin birkaç arkadaşa söylediği şu cümle geldi: “aklınızdan sakın geçirmeğin; Türkiye Kıbrıstan çekilmeyecek. Burada güvenlik kuşağı oluşturulacaktır” diyordu. Dikat. Türkiye ayni tezi Suriyeye girerken Güvenlik kuşağı veya otonom bölge deyip, Kürt koridorunun engelenmesi nedenini açıklıyordu. Üstelik, Türkiye Kuzey Suriyede desteklediği kesim cihatçılar. İdlipte ciahtcıların çıkarılmamasını sağlamaya çalışıyor. Biliyor ki idlipte olacak bir Suriye başarısı, ardından Kuzey Suriyenin öteki bölgelerindeki işkalin gündeme geleceğini biliyor. Nifus yapısını dyeiştiriyor ve cihatçıların orada işbirlikçi yönetim olmalarını sağlamaya çalışıyor.

Daha gerçeği, nasıl ki Kıbrıstan Türkiye devlet eksenli tüm görüşler çekilmesini istemedikleri gibi, Suriyeden de çekilme önerileri çıkmıyor. Sadece, AKP yanlış yapıyorla yetiniyorlar. Bu genel politikadır. Daha geneli, ister Kıbrısa ister SUriyeye Türkiye girerken, sistemin güççlerinin onayı ve çıkarları üzerinden harket ediliyordu. Türkiye de fırsatı kulanıp hem Kıbrıs hem de Suriyeye girdi. Bakmayın birçok karara: bunların giderek anlamı siliniyor. Kuzey Kıbrıs önemli labrratuvardır. Olmaz denilen mülkieytler darmadağını dahikolayca gerçekleşti. Suriyede de benzer hamleler sesiz sedasız yapılıyor. Ama, Kıbrısın toprak bütünlüğü veya Suriyenin ayni klişeli ifadeleri bol bol duymak kolaydır. Pratik tersini gösteriyor..*****

Kıbrısta seçimler yapılıyor. Su sıkıntısı, korona salgını veya ekonomik çöküş gündemde yok. Adaylar adeta elerinde olmayan yetkilerin probagandasını yapıyorlar. Özne olmak, Maraşı yeniden fet etmek, kurucu oyuncu, Eşit siaysi eşitlikler birlikte anlamsız şekilde saatlerce açıklamaları doldurtan anlamsız söylemlerdir. Sorunlar deyiş klişeli fetişimler algısal oyunda. Ahali de buna alıştı. Zaten, 74 öncesi bölgede yaşayanların nifusu oldukça azaldı. Üstelik ganimet tipi pay alışlar, siyasal elit kaymağı ile işbirlikçilikle kazanmanın da tadıyla artık gerçeklerden iyice kopuldu.***

Suriye ise idlip kalesinde sıkıştı. Oyuncu çok Herkes Suriyenin toprak bütünlüğü diyor da nedense işkaller altındaki yerlerin Suriye ordusuna geçmesini de istemiyorlar. Savaşmaya dahi hazırdırlar. Cihatcıların gücünün kalıcılaşması ile yarının Suriyesinde pay alma Emperyalist ilkesi hala rövançta. Türkiye kamuoyu şunu dahi sorgulamıyor: idlipte cihatçılar korunarak orada oluşacak güç destekleniliyor. Suriyenin kendi toprağında denetimi kurmasındaki en önemli engel kendi ülkelerinin olmasına dahi pek ses çıkaran yok. Bundandır ki hep söylerim ve söyleyecem: Türkiye Kıbrıs sorununda yüzleşmedikçe benzer politikaları hem de karşıymış gibi durdukları emperyalizmin talepleriyle tekrar tekrar gerçekleştireceklerdir. Ona “kahramanlık” gözüyle de bakarak gizli olmanın kuralını da oluşturulacaktır. K. Kıbrıs ile K. Suriye Emperyalizimle buluşuyor. Farklaı dönemlrde olsa da Kisincır droktini ile BOP projesi farklı etiketleri oluşu, olayı ermperyalist Ortadoğu gerçeğinden soyutlayamaz. Ayni taktiklerin bugün Kuzey Suriyede paradan temizleme politikalarında boşuna benzerlik taşımamaktadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
320AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin