yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYıllarla dolaşarak araştırma eklentileri – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yıllarla dolaşarak araştırma eklentileri – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yıl 1963 olup aralık ayındaki Kıbrısa takılıyorum. Kıbrıs Cumhuriyetinin resmen kırılmasının da tarihidir. İki taraf çatışma şekliyle tırmanan gerçeklik, günümüze dek taşındı. Şimdiki boyuta dek geldik. 21 Aralık 63 tarihi ise Benim Kıbrıs Körler okulundan alışılmış şeklin dışında ayrılma tanıklığım da bunu tetikliyor. Her tatil dönemi okula babam gelip beni alıyordu. Fakat, ilgili tarihte babam gelemedi. Gelen telefonla okulda bulunan birkaç öğretmen ve öğrenciyle hocamızın arabalarıyla okuldan ayrıldık. Okuldaki sesizlikten başlayan ve özellikle Türk tarafındaki Lefkoşaya geçerken ki anlatılan Aygasyano olayları pek de normal gelişmeler olmadığının kanıtlarıydı. Fakat ne tesadüf ki ayni yolu hem de köy arabasıyla geçmemize karşın, ilgili heycan yoktu! Daha sonra ben birdaha Kıbrıs Körler okulunda eğitimime devam edemedim….. ilk olayların duyulması ise içimde hep ikilemler oluştu. Körler okulundaki Rumlarla olan ilişkilerle, çatışma haberleri arasında epey zaman dolaşıp durdum.

Bu tarihi kısgaç, yaşanan bölgesel gelişmelerle epey gelişti. İlk kırılma haberi  Alpayın bildik Banyo katliyam hikayesini sarsacak itirafı ile ardından öldürülme şekliyle, çocukluk beynimde travma oluşturdu. Bunu karşı olsa da RİK yorumlarıyla da kafam iyice karıştı. Ardından, sosyalist dönemli yolculukta, provaakasyonlar ve gazeteciler katliyamlar bilgileriyle bozulan ezber ekledi. Hele de Makariyosun Vergi reforumunu başta İngiltere kabulenip, sonra da sesiz kalma politik gelişmelerle epey sorgulama ihdiyacım yoğunlaştı. Sonuçta, Küçük Kaymaklı geri çekilme şekli ile Banyo olayının yetmişlerde epey birikimle oldukça bakış açımı deyiştirdi. Deyişmeyen gerçek ise 1963 Aralık sonu hem Kıbrısta fiylen ikiye ayrılma politik sıçramasının başlaması ve daha özel olanı benim Kıbrıs Körler okulu serüvenimim bitmesiydi.*******

Gelelim daha yakına: Yıl 1978 oluyordu. Bu defa Kıbrıs deyil ama Kıbrısın hele de Kuzeyinin üst yönetimi olan Türkiyeye yaklaşıyorum. Maraş Katliyamı denilen ve 18 Aralıkta başlayan, ancak Türkiye kamuoyunda 23 Aralıkta anlaşılmaya başlanan Maraş katliyamı gerçeği ile buluşuyorum. Devrimci Yol Türkiye genel mitinkleri yapılmasından hemen sonra bu gelişmeler oluyordu. Devrimci Yolun da yasal son kitlesel gösterileriydi. Maraş katliyamı Ecevit döneminde yapılıyordu. Asker Ecevitin müdahale etme kararına resmen “sıkıyönetim ilanı” şartıyla kabul ediyordu. Günlerce başta Sosyalist ve Alevi kesimler katledildi. Şimdilerde duyulan Cihatcı katliyam şekleri, ozaman Maraşta gerici yobazlar ve ülkücüler yani faşistler tarafından Maraşta gerçekleştirildi. Ecevitin siyasal teslimiyeti ile Sıkıyyönetimini kabulenmesiyle ordu müdahale edip katliyamın durdurulmasını sağladı!

Maraş Katliyamı aslında şu ezberi bozması gerekirdi: Hep övülünen gerek Osmanlı gerek se Türkiye devletinin iyi davranıp şefkatli şeklinin Maraşta kanıtlarıyla nasıl tersinin olduğu yaşatılan acı örneklerden biridir. Maraş Katliyamının siyasal nedeni Türkiyenin askeri darbeye geçişini, Neoliebral ekonomik yapılanmanın oluşturmasının koşullarının yaratılması için önemli ilk adımdı. Sıkıyönetim ile mezhepsel kitlesel katliyam stratejisi uygulanma sahasına inildi. Ardından Sıvas, Çorum ve en son Fassa örnekelriyle 12 Eylül darbesine gidildi.*****

Daha yakına geliyorum: yıl 1999 tarihi oluyor. Başbakan yine Ecevit! Hapisanelerde ölüm oruçları oluyordu. Nedeni, tektip hüçrelere girmeme talebiydi. Türkiye Kıbrıs hareketinden sonra en büyük askeri operasyonla Hapisanelere operasyon düzenliyordu. Önemli operasyona reklami biçimine Hayata dönüş, dönemin içişleri bakanı Tamtam ise “Tufan” denildi. Birçok devrimci bu hareket ile katledildi. Önemli siyasal yıkım sonuçları oluştu. Olayda CHP olması ve Ecevit kimliği ile Samitürkün açıklamaları ise bize gerçekler ile tarihi devlet refleksinin birlikte nasıl sonuçlar yaratacağının da sayfası oldu.

Garip olan, günümüz “Kemalistleri ve itihatccıları” Tamtamı iyi polis ve Eceviti de halkçı lider olarak hep sunmalarıdır.****

Son olarak da Roboksideki katliyamı eklemek gerekir. Burada da resmen bile bile nasıl katliyam yapıldığı ve Kürt coğrafyasındaki tarihi belge olarak yerleşilmenin acı sonuçları oluştu. Bilinerek ve kaçakcı olduğu söylenen insanların uçaklarla bonbalanma durumu yaşandı. Türkiyedeki benzer tüm olayların, yargı süreçleri ise başka bir faciya olarak da yaşandı.*******

Daha tarihi yakın belge sonma refkleksim vardı. Fakat, beynim bana “artık günümüze gel* Makale yeri doluyor” uyarısını tetikliyor. İkilem fazla sürmeyip, refleks yerini akıla doğru yönlendirdi.

Nasıl olaylarla karşılaşıyoruz alanına yöneldim. Herhalde yine Lefkonuk veya Geçitkale hava alanına insansız uçakların gelmesi veya iskele veya Karpazın girişinde deniz üstü olayını uzun uzun anlatmak da gerekmiyor. İmar prokramı adıyla adamızın nasıl kat kat nifusla doldurulmak istenip, bunun rant hırsıyla donatıldığını da tekrardan yazmak da beklenmemeli bu kısa yazıda. Üstelik, nasıl ki toplantı Meclisinden ansızın makamcılar alınıp “Bakanlar toplantısı” hızıyla ihaylar duyrulurken, yetmezmiş gibi Bir gün ansızın Danga Dungalı Ersin ile Köpürtülen saray çocuğu Kutret Ankaraya güncel uçuşla Fuat Beyle görüşmeleri de pek anlamlı yeni gelişme niteliğinden çoktan çıktı. Yeter ki K. Kıbrısın ne olduğunu bilerek konulara yaklaşınca, her şey anlaşılmaktadır********

Peki onca Türkiyeleşme boyutuyla Türkiyede neler oluyor derseniz: Kısa özlerle, yeni açıklamalarla gericilikle dinseleşme mezhepciliğe adımlar hızla yapılyor. Tıp fermanları veya bankalardaki fıkıf ilkeleri, Eğitimdeki Diyanet etkisi yarın için nedenli Türkiye sorusuna yanıtlar vermeye devam ediliyor. İstanbul kanalıyla resmen bu defa MOntro anlaşmasını delme siyasi hamlesi ile önceden başlayan Lozan ayağının ikinci bölümüyle resmen TC  nin dayandığı ayakları sildirtme mesajı veriliyor.

Dış politikada ise içeleştirilen Katar gerçeği, Lipya ile yapılan anlaşmalar ile desteklenen kesimin özü ise Siysi İslam veya Yeni Osmanlıcılık hikayesinin yazılımına devam edilmesinin de göstergesidir. Dışa çıkacak olana ise Davutoğlundan alınan Şehir ünüversite örneği ile de uyarı yapılıyor. Ekonomide ise iflas eden Saray Simitci ile ziraat banka devri olayı rantın tarafsal kulanım belgesi olarak örnekleştirildi. Tüm bunlar yaşanırken de hala benim gibi birkaç kişiye Türkiyenin hem de kendi halkına yaptıkalrı ortadayken, seçilen belediye başkanlarını dahi anında nasıl görevden aldığı tutumlar ortadayken, adaya barış ve çözüm etme umutlarıyla savunma yapmaları da ilginç deyil mi? Ama, soru deyil de kuşku dahi söylenmeden “hükümet olma” hesabı daha tatlı gelmektedir. Bundandır ki Lipya hamlesi veya buranın daha da askerileştirmesine “Mavi Vatan” lakırtısı burada da karşılık buluyor.*****

Ufku biraz daha sistemleştirelim: ingilterede seçimi batının kendi diliyle popilist aday Conson kazandı. Breksit hikayesine devam denildi. Gericileşme ve faşizme yönelik kitlesel destekler böylelikle artmaktadır. Kapitalizmin gerilemesine karşın hala süper gücü olarak son sözü söyleme gücünü korumaya çalışan ABD de ise işler daha bir devlet içinde karıştı. dikat: ekonomik nedenlerle veya kötü giden göstergelerden dolayı deyil; devlet içi kurumsal farklılıklar ve siyasal seçkiler nedeniyle üst aygıt krizleri yaşanmaktadır. Bu durum parlemento başkan veya resmen Ordu CİA gibi yapılarda yaşanıyor. Bunun da onca Amerikancı Türkyede yansımaması mümkün olamazdı. Türkiye ABD krizi gibi görülen çizgide işler karışık. Bazı destek ile karşıtlıklar birlikte oluyor. Ermeni kararında veya yaptırımlarda bunlar direk yansıyor.

Gözden kaçan ayrıntı ise şu: Türkiyede AKP Anti Amerikancılığı seslendirip birileri de etkilerken: örneğin, MOntro anlaşmasını zorlarken, önemli etkenlerden birisi de ABD oluyor. ABD MOntro anlaşması nedeniyle direk Karadenize girip müdahale edemiyor. Gürcistan ve Ukraynada bunu yaşadık. Kanal denilen olayla ABD Karadenize kolayca geçme koşulu bulup Karadenizi de daha kolay müdahale alanına getirme durumuna gelecektir. Olayı bir de bu yüzüyle düşünün.******

Bu yıl yeniden seçim kazanan Hindistanın başkanı Modi bu defa faşizmin kitlesel uygulamalarına hız verdi. Hindu Müslüman çelişkisini kazımaya başladı. Kaşırken de yeni şidet ile devlet dönüşümüne yöneldi. Korkut Hoca Türkiyede ve Ben Kıbrısta bu uyarıları zamanında yazılarımızla okuyucularımıza yaptıydık.*****

Daha yazılacak çok gelişme var. Olay net: Emperyalizim girdiği ekonomik duranlıktan çıkamıyor. Bunu yönetemiyor. Kriz sarsıntıları ise daha gericileşmeye ve savaş tırmanışlarına yönlendirme de hızlanıyor. Akdeniz bunun sıcaklığını ve Ortadoğu savaşlarla bedelini en kanlı ödeyen bölgeler oluyor. İsyanlar her yanda yükseliyor. Ne yazık ki savaş kapımızda ve etrafımızda gericilik dans ederken, Türkiye Kıbrıs ekseninde gerçeklerle hareket eden barış hareketleri veya protesto yükselişleri pek olmuyor. Devletci refleksle dış politik esirleşme veya bundan rant sağlama hesapları adeta dünyada nadir isyan protesto olamayan ülkelere ekleniyoruz. Son bir notu yazmadan da olamıyacak: insan haklarıyla alakalı K. Kıbrısta basın açıklaması yapıldı. Güneye gönderilen veya giden mülteci oranı oldukça artı. Dahası, Kıbrıs Cumhurieyti AB içinde nifusuna göre ençok mülteci alan ülke konumunda. Bunalr açıklandı. Ufak ama önemli nokta söylenmedi: K. Kıbrısta Güneye  gönderilen mültecilerle birlikte, aslında bundan da rant alan önemli işbirlikcilerin olduğu nedense sorunsal yönüne konulmadı. Oysa. K. Kıbrısta hangi yere giderseniz gidin, insanlar size kaçak insanların Güneye geçirenlerin zenginlik hikayelerini anlatma biryana, bu gayet normal uygulamayla “Rumu zorlama” siyasi damıtıcılarıa duymanız mümkündür. Nedense hep K. Kıbrısın kaçakcılık ve rant ilişkisi hep kaçırılıyor.

Aralık ayının sonuna geliyoruz. Yılı tamamlıyoruz. Ben kendimce bir kişisel önemli güzel anıyla kapatmayı çok istiyorum. Yaşayarak bu yılı anımsamak bir anlamda onca kötü gelişmelerin yükünde, anımsayacak güzelik de kalmasını çok istiyorum. Doğrusu hala bunu yaşamak mümkün olmadı. Ama,yıl bitiyor. Bazen güneşli, bazen bulutlu, yeri geldikçe soğuk ile sıcak anında yaşanan ve sonradan ansızın bastıran yağışlarla da “nasıl yaratığımızın Kıbrısını” da yakalayarak, akışkanlıkta geçiriyorum. Böylesi ortamla senenin son günlerinde tarihi ve güncel akıkl ile birkaç satırlık makale de yazdım. Gerisi, okuyucya kaldı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
341AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin