yaklaşımlarÖzkan YıkıcıEkolojik dünya eyleminden, mısır sokaklarına dünya – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Ekolojik dünya eyleminden, mısır sokaklarına dünya – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

K. Kıbrısta, kültürleşen tutum haline gelen birçok olgu vardır.Bu Uluslar arası gelişmelere veya genel dünya çapında yapılan birliktelik eylemlerde de direk yansır. Bazen, bu konular, laf ola haberleşip geçiştirilir. Bazen, sırf bağlı olma veya direk para alma aşkına da katılımcı görünümlü katılanlar da olur. Bazen, konunun önemi değil de sırf olay eğlence şeklinde geçiştirilip içi boşaltılır. En önemlisi ise çoğu zaman bbu haberler veya dayanışma uyarı tutumlar burada hiç duyulmaz. Çünkü, hem içsel dinamiklerin artık silikleşmesi ile işbirlikci kültürün çıkar ilişkilerinin hakim olmasının pratipe yansıyan şekli haline gelindi. Belki de ülkemizde ençok konuşulan ve görünüşte riski de olmayan alan çevredir. Buna bağlı olarak da sayısı epey kabarık miktardaki “sivil örgüt” adıyla da yapılar var. Tüm bunlar Hafta sonu dünya çapında yapılan ve başını gençlik çevrelerinin çektiği Küresel Ekolojik uyarı eylemleri yapılırken, buradaki çoğu ayni içerikli örgüt tarafından duyulmadı. Yapılış gibi olan şekil ise adeta eğlenceli biçimde olduğu söylendi. Zaten, bu dünya çapında eylem burada haber değiri de olmadı. Oysa, bol çevre örgütü, köşe yazarı ve işin siyasi lafazanlığını yapan kesimler kabarıktır.

****

İsveç parlemento önünde başlayıp, giderek dünyasalaşan Ekolojik eylem ağı adeta dünyada ilgi gördü. Özellikle, Trump ile çekinilen iklim protokolu ile ormanları yakan Brezilyalı sivil darbeci Bilsenaro gerçeği ile Amazon yakışları, zaten sistemin ekolojik doğa yıkımına sonunda yeni bir karşılık verilmeğe çalışılındı. Öyle ki B.M. salonlarında dahi Türkiyenin de içinde olduğu 5  Ülke resmen şikayet edildi. Tabi kale alan varmı, başka bir soru……

Özellikle, Seksenler Çevre hareketleri için önemlidir. Sosyalist hareketlerin Neoliebral geçişte tutunamayarak örgütsel yenilmeleri ile doğan boşluk oldukça daha tekileşen sorunlara da yoğunlaşmayı artırdı. Çünkü, Devrimlerle Kapitalizmin devrilip değişeceği ve tüm sorunların da sistemle birlikte değişip  düzeltileceği inancı da geriledi. Bunun üzerine daha tekil sorunlar öne çıktı. Kadın Hakları, Çevre sorunları, kriminal gelişmeler hepsi birden kendi alanlarında yoğunlaşan örgütlenmeğe ve araştırmalar yayınlamaya başladı. Çevre konusunda başta Almanyada Yeşiler hareketi sosyal muhalefet olarak gelişti. Özellikle bilim adamlarının Ozonun deliğinin artışı bildirileri ve ısınma iklim belgeleri de konuyu gündeme taşıdı. Başlangıçta, sermaye bu konuyu milyonluk dolarlı “akademisyenli karşı bildirilerle” örtmeğe çalıştılar. Nezaman ki artık somut gerçeklikle doksanlarda yaşanır hal alınması, artık Ekoloji de giderek dünya gündemine oturdu. Sermaye de Yeşiller partielrini hükümet ortağı yapıp veya sermaye danışmanlık çizgisine çekmeğe çalışarak bu siyasal eylimi durdurma hızına girdiler.

Tüm bu kısa anlatımlar da göstermektedir ki Ekolojik yıkım veya doğa katliyamları rant aşkına ve sermaye karına duyulan işdahla yapılmaktadır. Bir anlamda, Doğa katliyamı veya ekolojik bozulma gibi veya daha somut alanıyla iklimlerin bozulması hep Kapitalist sistemin işleğişinin özünden kaynaklanmaktadır. Zaten, bu yıkımın önce olmadığı veya bunu gerçekleştirmek için devlet gücünü, satın alma tekniğini uygulayarak yapmaları da olayın nedenli Kapitalisleştiğinin sonucudur. Her ülkede doğa katliyamları veya ekolojik yıkımlar hep sermaye karıyla devlet destekli eksen ile buna bilinçlendiyse direnen ahali arasında olmaktadır.

Öylesine bir ekolojik yıkım oldu ki yaşamlar bunu her an kanıtlayan olaylarla doludur. Bu tepkileri devletler baskı veya satın almalarla önlemeye çalışıyor. Buna yönelik de iktidarlar oluşturup, paralar akıtıyorlar. Devlet aygıtları ve yasaları da buna yönelik tertipliyorlar. İşte, hafta sonu dünyada yapılan eylemler ve devamının da gelecek gerçeği, bu politikaların oluşturduğu ekolojik krize karşı gençliğin tepkisi olarak yaşanmaktadır. Aydınlanma hareketelrinin bu tepkisi sınıfsal buluşma ve sistemsel değişimle de taşlanınca, bence özüne oturacaktır.

Değinmiştim: ülkemizde de bol miktarda Çevreci örgüt ve ekolojik yıkımdan şikayet eden çevreler vardır. Ancak, doksanlar sonu başta Dünya Bankası tetiklemesiyle bu tür tepkiler kurulan uluslar arası fonlarla sınıra çekilip projelerle iş yapan uydular haline de getirilmeğe uğraşıldı. Uluslar arası direk sistem eleştirili ve gerçeğe dayalı hareketlerin böylesi örgütler karşısında yanıt bulamamanın da nedeni bu. Fon ve Prokram farkı veya demokratik örgüt ile projeli yapının farkının çizgisi de burada yatıyor.

Sonuçta, Seksenlerde başlayan, başlayan nice örgüt sistemin terkisine takılsa da giderek iklimlerin bozulup ekolojik krizlerin yoğunlaşması ile sosyal muhalefet çizgili yapılar da artık dünya çapında seslerini duyurmaya çalışıp başarılar kazanmaya başladılar. Hernekadar, bazıları bu tepkileri eğlence veya projelerle demeçlere çekmek isteseler de gerçekteki yıkım bize doğa veya ekoloji hareketlerinin gidrek sosyal muhalefet karakterislik kazanmakta olduğunu işaret ediyor. Öyle olmasa, hafta sonu yapılan dayanışma olayında birçok ülkeden hem de protesto şeklinde destek bulmazdı. Şimdi her alandaki eksiklik yeniden gündeme gelmesi şart. Birçok tek tek sistem tepkisi ve kaynaklı gerçeğine karşın, muhalif tepkiler de kendi ekseninde ortak alanda buluşmadıkça, sistemi sarsma özelliği fazla olamayacaktır. Bunların kaynağı Kapitalizim olup, Kapitalizmin yıkılmasıyla da sonlanacaklar. Bu siyasi ortak hedefe gelinceğe dek bu yıkımlar yaşanacaktır.

*****

Son Yıllarda, Protestoları ve arada devlet içi siyasal ayarlar yaşanılan Mısır, yeniden insanlar sokağa çıkıyor. Daha doğrusu, sokağa çıktılar. Bu defa Trumpun dostu diktatör Sisiye karşı protestolar başta Tahrirde başladı. Konu aslında yabancı olduğumuz olay değildir: Mısır lideri Sisi, bol bol görkemli saraylar yapmaya başladı. Tepkiler de geldi. Diktatörlerin klasik sözleri de Sisinin ağzından çıktı: “Bu saraylar benim değil, devletindir” deyiverdi. Bu çıkış hiç yabancı gelmiyor, değimli?

Zaten biriken öfkeler bu açıklamalarla sokağa yansıdı. Devrimci Sosyalist parti ile ispanyada bulunan ünlü medya iş adamının çağrılarıyla insanlar sokağa çıktı. Batının önemli medyası nedense, Sosyalistlerin açıklamalarını öteleyip yok saydılar. Ardından Sosyaldemokrat parti de destekleyeceğini söyledi. Fırsatı kaçırmayan Müslüman Kardeşler de katılacağını işaret etti. Böylelikle tekrardan Mısır sokak eylemleri ve devlet baskısıyla yeniden dünya gündemine düştü. Önümüzdeki hafta da milyonluk protstolarla Sisiyi zorlamaya çalışacaklar. Şimdiden “tıpkı öteki tepkiler gibi” Mısır sokakları değişken renklerin kitleleri ile sokakları doldurmaya çalışacaklar. Tabi, bunun zorlama derecesine göre de devlet ya baskı, duruma göre bazı tavizler veya enson tıpkı 2011 de olduğu gibi devlet içi siyasi ayar yapma seçenekleri de vardır.

Hareketler için tehlike, onlar sokakta etkiyi yaparken “Tıpkı yine ayni tarihte Tahrirde olduğu gibi” siyasal hedefin de talepcisi olamama sonucu konu yine devlet içi ayarla kalınacaktır. Mısır son 7  Yılda üçüncü benzer kitlesel eylem dönemindeki koşuları yaşamaktadır. Hüsnünün, Musrinin gidişinde muhalifler direk bedel ödeyerek rol alırken, hiçbir zaman yönetime ayni derecede güçelrini yansıtamadılar.

Şimdi, sokakta soldan liberalere, Müslümanlardan öteki kesimlere herkes fırsaala sokağa çıkma eyliminde. Devlet ise zorlandığı anda yapacakları seçenekleri de mutlaka planlamaktadır. Nitekim, daha sokak kıvılcımı ile devlet içi başta ordu içinde çatlaklıklar varmışcasına haberler yayılıyor. Özellikle ordunun hem ekonomide, hem de dış bağlardaki gücü kurumsal kendi içinde ve başka çevrelerle de çelişkileri olması olasıdır. Sokak tepkisinin boyutu ve devlet içi denklem, ilerde Mısırı yeniden dünya gündemine taşıyacaktır.

Burada hakını yemememiz gereken Mısır sol kesimi de vardır. Gerçi, hala iktidar boyutuna çıkmasa da insanları zamanında sokağa çıkararak bazı değişimler de sağladılar. Buradaki eksik, salt tepki ve dirençle değil de gidrek değişim için devlet içi zorlamalara ve demokratikleşme dönüşümlere dek uzanan çizginin etkinleşmesi şart.Bakalım, bu yeni Mısır dalgası nereye dek gidecek. Devleti zorlayıp değişim gerçekleştirecek konuma gelecek mi? Salt sokak tepkisiyle yenilerek mi ayrılacak? Bunu devlet içi kulanıp faydalanacaklar mı çıkacak?

Tabi ki Mısırın aBD gerçeği, arap ülkeleri bağları ve İsrail yelpazeli koşulunu da hesaplamadan salt Mısırla da sınırlı tutmamak da gerekir. Bundandır ki kitlesel tepkilerin yoğunluğu ve devletin yetersizliği, yeni diplomasi oyunlarla yeniden yerine oturtulma çabaları da oalcak. Musri olayında veya Hüsnü konumunda ABD destekli ordunun belirleyiciliği ile muhalefetin dinamik yanında siyasal yetersizliği de önemli derslerdir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin