yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTürkiye Almanya krizi ve karşılık duruşu – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Türkiye Almanya krizi ve karşılık duruşu – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Başlığın sonundan başlayacam. Kriz öncesi, karşılık duruşuyla alakalı birkaç söz edecem. Bundan epey zaman önce, Türkiyede AKP devlet içi mücadelede otoriteleşme hamleleriyle yol alırken; Birgün Gazetesinin önemli yazarlarından Doğan Tılıç, önemli bir eksik yaklaşımın uyarısını yapıyordu: “AKp otoriteleşmesi ile devlaat baskısını yorumlamak önemlidir. Ancak, şu eksikliği de brakmayalım: Bu otoriteleşme ve baskıların, kitlesel destekleyici karşıtı da vardır. Bunu gözden kaçırmayalım” diye özetledi… Geçenlerde tiyatrocu Yaşar Ersoy da, katıldığı bir prokramda önemli duruşun da önemine dikat çekti: “Görmezden gelerek, gerçeklerden kaçma tututumumuz vardır. Bu ilerde görmezden gelinen gerçeklerin hesap vermelerinden kaçamıyacağımız da bir başka gerçektir” diye özetledi…. Buna benzer özellikle yaşanan ve kitlesel takınılan tutumların denklemini aktaran aydınlarımız mevcutdur. İlgisizlikle, veya çıkar elde etme aşkına nice gerçeği görmezden gelme tutumu ile yönetimi yorumlarken, nedense kitlesel karşılık duruşuna dikat edilmeyen ikilem bakışlar, günümüzde oldukça yaygındır….

Gerçekten önemli günlerden geçiyoruz. Yönetenin, yönetme adına kendi kurallarını kulanması da doğaldır. Herhalde bir faşist yapıdan demokrasi bekleme aptalığı veya dinsel siyasal gerici otoriterlikle aydınlanma olacağı ahmaklığı olamıyacağına inanıyorsunuz. Emperylist sömürü ile özgürlük gelişinin de ışığı olma şansını da kulanıyormuşsunuz! Bunlar artık pratikte imkansız değildir. Bunun bolca medya görüntülerini yaşıyoruz. Anormaleşen, demokratiklik, aydınlanma, adaleti ,içeriği ile savunup, eşit bölüşüm istemenin anormal olduğu ve daha kötüsü çok tehlikeli hale sokulduğudur! Bu koşulların mirasında da sol denilen etiketlerin de sarmalandığına tanık oluyoruz. Kimi solcular liberaleşerek ve hat ta gericileşerek adeta kendi günahkarlıklarını, solcu gömlekle örtmeğe başlandı. Öyle ki gerici yobazlıkla batı koşullarına karşı çıkmayı, “antiemperyalistlik” adıyla kabulenen sol yapılar mevcut. Sanırım hiç uzağa gitmeden, Türkiye AKP batı söylemlerinde, kimi solun takındığı tavır, bunun en net örneği.

Kimi sol kesim de klasik bazı ezberlere taklıp, yeni görüş geliştirmeden ve mücadele alanına girmeden, tarikat tipi sol duruşlarla herkesi eleştirip, kendileri de sol hastalıkla avunmaktadırlar. Toplamını, günümüzde bölgemizde görüyoruz. Siyasal, örgütsel yenilgi yaşayan sosyalistler, Neoliberal yapıya yönelik siyasal seçenek ile yapılanma geliştirmemeleri sonucu, günümüz seçenekler, Ortadoğuda mezhepselden kimliksel etniğe dek banbaşka alanlarda yoğunlaştı. Bunlar, resmen günümüzde önemli yorum yapma kısırlığını ve seçeneksizliğin de önemli nedenleridir…..

Gelelim yazının ilk başlık bölümüne: Son günlerde Türkiye ve Almanya arasında kriz derinleşiyor. Kıbrıslı için önemlidir. Ama, hala bunu konuşmaktan da kaçıyor!Oysa, Kuzey Kıbrısta hem AB üyeliği söyleniyor, hem de Türkiyesiz olma garantörlü kırımızı siyasal çizgi konuluyor. Hem Avrupalı, hem de Türkiyeli… Oysa, son günlerde bu çatı çatırdıyor. Belli ki Almanya özünde AB ile Türkiye iyice uzaklaşma yolunda. Türkiye artık, AB seçeneğini AKP ekseni ile doğuya doğru kayıyor. Hani bir zamanlar bizim çok akıl veren alimlerimiz vardı ya: “Türkiye, AB üyesi olacağı için, Kıbbrısta da çözüm yapacak” diyorlardı. Daha acı ilaç içirme, Türkiye referandumunda bazı bildik solcular dahi “evet çıksın da Kıbrısa barış gelsin” algısı provbagandalaşmıştı! Oysa hep birkaç delinin dediği aksi şeyler gelişti….

Türkiye Almanya gerilimi, aslında yeni değildir. Sadece artık resmen kral çıplağa döndü. Ayni zamanda “Merdan Yanardağın” da ısrarla belirtiği gibi” Anti batıcılık ile anti emperyalizmi” birbirine karıştırmayalım. Gerçekten de doğru! Türkiye yeni rotasında, doğuya ve içe kapanarak, dış krizleri içte kendi sopasıyla rejimi değiştirme esrumanı olarak kulanıyor. Üstelik birileri lakırtıyı brakıp AB yolundan çoktan ayrılındığını bilmeleri gerekir.

Krizin sesleri yeni değildi. Özellikle Almanyada 2007 yılındaki Deniz Feneri yolsuzluğunun, Alman yargısındaki kararıyla sular bulandı. Ama, kimse ne gerçekleri nede Türkiyenin AKP yönelişine dikat etmek istemedi. Sonuçta günümüz krizine geldiler. Öyle geldiler ki Türkiyede artan baskı ve yönelinen dış politika direk Almanyayı da cenderesine alfdı. Düşünün ki daha dün Almanya Türkiye mülteciler anlaşmasını dünya utanç belgesi olarak yazdılar. Fakat, Türkiye gerçeği ve Alman gelişmesi ayni kaba sığmamaya başladı. Bunun birçok biriken damlası oldu. Ama temel nokta, Türkiyenin doğuya kayarak yeni rejim yapılanma hamlelerinin sonucu olarak bu kriz de patladı. Üstelik, Almanyada önemli sayıda TC kökenlinin de olduğu gerçeği vardır. Şimdiden aralanan pandora ile MİT faliyetlerinin cami imam durumundan, rehin tutuklamalar pazarlıkları konuşuluyor.iş ekonomiye gelince de taşlar belli ki epey oynanacak. Şimdilik İngiltere ile ABD Türkiye AKP yönetimiyle iyi gidiyor gibidir.

Olayın ufak bir özünü koydum. Kıbrıslılar tam da ikili işbirliklerinin kısgacına düştüler. Hem Türkiyesiz olmazda, hem de AB üyeli coğrafya olanaklarıyla sarmalandılar. En endişe duyması gereken yerde de sesler pek çıkmıyor. ZZaten tarihsel gerçeğimiz neyazık hep bu tip dönemlerle doludur. Yeter ki sonradan yüzleşmeyelim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
341AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin