arşivUlus IrkadGüney Kıbrıs’taki ekonomik durum ve son gelişmeler
yazarın tüm yazıları:

Güney Kıbrıs’taki ekonomik durum ve son gelişmeler

Yeniçağ podcastını dinleyin

Geçen hafta Kıbrıs gazetesinin (11 Şubat 2013) “ekonomi” ekinde Kıbrıslırumların Kuzey Kıbrıs’ta bıraktığı mülkleri konusundaki taleplerine “Adil, hızlı ve etkin bir çare bulabilmek” amacıyla faaliyetlerine devam eden Taşınmaz Mal Komisyonu’nun altı yılda yapılan başvurular için ödenmesine karar verdiği tazminat ın yüz milyon sterlini aştığını okuduk.

Kıbrıs “ekonomi”nin elde ettiği bilgilere göre, 4 Şubat 2013 itibariyle, Komisyona toplam 4 bin 531 adet başvuru yapılırken, bunlardan 316 tanesi dostane çözüm yoluyla ve 9 tanesi de duruşma yoluyla sonuçlandırıldı. Aslında bu haberlerden anlayacağımız şu: Her ne kadar da gerek bizdeki egemen kesim ve gerekse Türkiye’dekiler, AB şartlarından soyutlandıklarını sansalar bile bir şekilde demek ki Tazmin komisyonuna yapılan müracaatlardan Güney Kıbrıs’a veya Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir  tazminat ödenmekte ve uluslararası hukuka karşı gelinememektedir. Geride yapılan ulusal konuşmalar veya blöfler ise bir mana ifade edememektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi  (AİHM) tarafından iç hukuk yolu olarak kabul edildikten sonra Kıbrıslı Rumların başvuru akınına uğrayan Komisyon, şu ana kadar başvuranlara mallarının bedeli olarak 101 milyon 326 bin 15 İngiliz Sterlini (289 milyon TL) tazminat ödenmesini sağladı. Bu arada, yapılan son açıklamalara göre, Taşınmaz Mal Komisyonu’na bugüne kadar yapılan 4 bin 541 başvurunun kapsadığı rakamların, Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs’ta terk etmek zorunda kaldığı toplam mal varlığının yüzde 13’üne denk geldiği de belirtildi.

Bu arada Kilisenin mal varlığının yüzde 73’ünün Kuzey Kıbrıs’ta bulunduğu ancak siyasi sebeplerle tapu çıkarma işlemi yapılmayacağı belirtildi. Bazı kişilerin mallarını Kuzey Kıbrıs’ta satmasını da Hrisostomos haince bir eylem olarak niteledi (16 Mart 2013,Cumartesi, Kıbrıs Gazetesi). Tabi bu olayların meydana geldiği Güney Kıbrıs’ta ekonomik durumun oldukça kötüye gittiğini de söylemek gerekiyor. Ekonomisi Yunanistan bankalarına  yatırılan tahvil bonoları ile kötüye giden Güney Kıbrıs  17 Mart günü bir kere daha sarsıldı. Euro Grubu’na bağlı Bakanlarının yaklaşık 10 saat süren ve 17 Mart sabahının erken saatlerinde sonuçlanan  toplantısında, Güney Kıbrıs’a 10 milyar Euro yardım verilmesi kararlaştırıldı. Rum halkının yanı sıra mevduat sahibi yabancılarda şok etkisi yaratan bu karar gereğince, Güney Kıbrıs’taki bankalarda 100 bin Euro’nun üzerinde parası bulunanlardan yüzde 9.9 oranında pay alınacak. Bu durumda 100 bin Euro’luk mevduat 90 bin Euro’ya, bir milyon Euroluk mevduat ise 900 bin Euro’ya düşmüş olacak. Rum bankalarında mevduatı bulunan Kıbrıslı Türklerin parası da bir miktar erimiş olacak. Mevduatların bir kısmına el koyma kararı, 100 bin Euro’nun altında mevduatı olanlardan yüzde 6.75 oranında kesinti yapılacak (Aynı gazete).

Bu ekonomik durumlar bu şekilde devam ederken, bu arada dışta gene politik bazı tartışmaların olduğunu  da görmekteyiz. İnternetten aldığım aşağıdaki haber Politis gazetesinin yansıttığı bir haberden alınmış, birlikte okuyalım(Gazeddakıbrıs, 17 Mart 2013, Pazar):

“Gazete bu güven yaratıcı önlemler ve fikirler paketine önemli katkıyı Rum tarafının yapmış göründüğünü çünkü bütün istikametlere -ve geçen hafta da Akeksander Downer’a- Türkiye’nin, Kıbrıs sorununun çözümünü arzu ettiğini ve bunu sadece uluslararası camiada puan kazanmak için istemediğini bu sefer göstermesi gerektiğini ilettiğini aktardı.

Gazete Rum yönetiminin; Türk tarafının, “müzakere süreci başlamadan önce, sonuna kadar gitmekte kararlı olduğu mesajını açıkça vermesi gerektiğini vurguladığını yazdı ve Rum Dışişleri Bakanı İoannis Kasulidis’in Milliyet gazetesine verdiği röportaja göndermede bulundu, özetle şunları yazdı:

“Kıbrıs Rum tarafının işaret ettiği iyi niyet adımlarından biri, hem Barış İçin Ortaklık hem de Avrupa Savunma Mekanizması alanındadır. Bilindiği gibi Anastasiadis hükümeti ilk günden beri Barış İçin Ortaklık’a katılım başvurusu yapmanın dış politikadaki en önceliği olduğunu açıklamış ve bunu Kıbrıs sorunuyla doğrudan bağlamıştı. Öte yandan Türkiye, (Avrupa Birliği’nin dış politikasının savunma ayağını oluşturan, Katherine Ashton’un yetkisinde bulunan ve halen bazı durumlarda uygulamaya konulmuş olan üye ülkelerin savunma birliği nüvesi) Avrupa Savunma Mekanizması’yla arasında özellikle bilgi işlem düzeyinde işbirliği istiyor. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadığı için bu mümkün olmuyor. Gerek Barış İçin Ortaklık gerek Avrupa Savunma Mekanizmasında ‘normalleşmeyle’ ilgili öneri yapıldığında, vetoların karşılıklı olarak kaldırılması gündeme gelebilir. Yani Türkiye Kıbrıs’ın Barış İçin Ortaklık’a katılım başvurusuna itiraz etmeyecek ve Kıbrıs da Türkiye ile Avrupa Savunma Mekanizması arasında bilgi teatisine…

Bu iki –askerî nitelikli- mekanizmadaki çekişmeden ortaya çıkan oyun Kıbrıs sorununu da aşıyor ve AB-NATO ilişkilerinde, ABD ile ilgili baş ağrısı oluyor ve Doğu Akdeniz’de şekillenen dengeleri etkiliyor.

Vetoların karşılıklı olarak etkisiz hale getirilmesi (Avrupa Savunma Mekanizması açısından gayrı resmî vetodan söz ediliyor) ABD’nin ilgisini çekti ve Amerikan diplomasisi bu paketi ileri götürme sorumluluğunu aldı.

Elbette Kıbrıs ve Türkiye arasında iyi niyet ‘alışverişinin’ Ankara’nın Avrupa emelleriyle ilgili meselelerle tırmandırılması planlanıyor. Diplomatik kaynakların gazetemize söylediğine göre Türkiye tarafından Barış İçin Ortaklık konusunda muhtemel bir tertip yapılması (oyun oynanması) dondurulmuş müzakere başlıklarına mal olacak. Dışişleri Bakanı İoannis Kasulidis Brüksel ziyareti sırasında bununla belirttiği görüşlerde ve yaptığı aleni açıklamalarda bütün bu meseleyi Maraş konusuyla alakalandırmıştı. AB’nin birçok başkenti de Kıbrıs’ın bu tezini paylaşıyor göründü”.

Belli ki mülkiyet konusundan başlayarak ekonomik ve politik konularla Kıbrıs konusu hala daha gündemde. Önümüzdeki günler gene bir hareketlenme olacağını gösteriyor. Bu ortamda artık Kıbrıslıtürklerin de menfaatlerini gündeme getirecek bir irade gerekiyor.

Var mı?

Ondan şüpheliyim. Ve en büyük korkum bu sürecin de Kıbrıslıtürk halkının açısından bakar ve seyreder ama sonra da ağlar şeklinde geçmemesi. Durumlara şüpheyle bakıyorum…

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin