yaklaşımlarAlpay DurduranHiyerarşi ve yetki dağılımı – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Hiyerarşi ve yetki dağılımı – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Hükümet, ama aslında İrsen, Kamu Hizmetleri Komisyonu’nun yaptığı sınavın şaibeli olduğu sonucuna ulaşmış diye sınav sonuçlarını iptal ettim dedi ve DAÜ öğretim görevlilerinin kullanıldığı yeni bir sınavla geçici öğretmen tayin edilmesini emretmiş. Burada emretmiş diyorum çünkü gerçekte bu bir emirdir; yani yasal değildir, yasal olmadığı gibi meşru da değildir.

Türkçede bir zamanlar kanuni ve meşru diye iki kelime kullanılırdı. ‘Kanuni’, bir kanuna, yani yasaya dayanan kastederlerdi. Kanuni değil ama kanundan başka ve kanuna aykırı olmayan bir kurala uygunsa meşru denilirdi ve meşru olan kanuniliği de kapsayabilirdi. Yani kanunilikten daha geniş anlamlı olarak meşruluk vardı ki ona da yasal denilirdi. Lakin yasasal ve yasal olmanın farkı olduğu gibi birleştiği haller de vardır. Şimdi yasal dediğimizde kendimizi anlatmamız zor olmaya başladı. Bir gün Türkiye’de ‘yasal’ için başka bir Türkçe sözcük bulunacak gibidir. Şimdilik yasal olmayan ama kabul gören bir kural için meşru yerine yasal demeye devam ediyoruz.

Bir yasada hükümet yasayla veya anayasayla verilmiş bir yetkiyi iptal edip kendi kararını uygulayamaz diye bir kural yazmaz fakat yasayla yapılabilecekler ve anayasadan kaynaklanmayan yetki kullanılamaz gibi ifadelerle anayasa bunu emretmektedir. Anayasa ‘ben bunu yasa ile yapın dersem yasayla olacak hükümet yapamaz’ der. Bunun ihlali meşru değildir.

İdare hukuku da artık ‘bir memura sana emrediyorum demek yasaktır, memura mevzuat sana bunu yapmanı buyurur’ diye söyleme hakkın vardır der. Onun için hükümet kamu hizmetine personel almak, sınav yapmak için Kamu Hizmeti Komisyonu görevlidir kuralı dururken ‘ben onun kararında şaibe gördüm’ deyip de iptal edemez ve kendisi bir emirle başka bir usulde sınav düzenleyemez.

Çağdaş devlet hukuk devletidir. Kimse anayasaya veya onun benzeri genel hükümlere aykırı olarak bir hiyerarşi vehmedip hiyerarşide ben daha yukardayım diye hükümler koyamaz, kararlar alıp dayatamaz. Dayatamaması için de anayasaya memurlara güvence olan özlük hakları verilmiştir. Hükümet bile bir memuru oradan kaldırıp öteki tarafa oturtamaz, oradan alıp başka yere gönderemez, haklarını azaltamaz ve terfisini de engelleyemez. Bunu herkes bilmektedir. Başta da memurlar bilmektedirler. Ancak belli şartlara bağlı kısmi bir terfi olanağını iş tanımı ve iş değerlendirmesi yapılmamakta olduğu nedeniyle yargıda kendini savunamayacağı için bir süre engelleyebilir.

Sırf bu olanağı reddedebilir diye memurun yasal olmayan emirlere boyun eğmesini yorumlamaya çalışıyorum ama aklım almıyor. Bir memur hükümetin KHK gibi anayasal bir kurumun işini bir emirle kendisine vermesini nasıl meşru sayar da uyar? Bunun ancak hukuk devleti yerine hiyerarşik anlayışta olan bir diktatörlükte olabileceğini bilmemesi olanaksız. Meğer kendisinin anlayışı da hukuk devletini içine sindirememiş olsun.

İçine sindiremediğini düşünürsek işimiz çok kötü. Çünkü DAÜ gibi hukuk fakülteli bir eğitim kurumu da buna alet oldu. Koca DAÜ bu sınav yargıdan dönerse itibarının ne olacağını düşünmez mi?

Tekrar hatırlatayım. Hitler Almanya’da darbe gibi iktidarı ele almadan önce bir askeri darbe oldu. Fakat darbeciler merkezi ele geçirdikleri halde emirlerini meşru olarak kabul etmeyen memurların direnişi yüzünden iki hafta sonra uçağa binip ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bu direnişi meclisi yaktırdığı zamanda polisten hukuk devletine saygılı memurlar da gösterseler ve Hitler’in SA’larını yakalamaya başlasalardı İkinci Dünya Savaşı çıkmayabilir, soykırım olmayabilir ve bize Filistin sorunu miras kalmayabilirdi.

KHK anayasal olduğu kadar Kıbrıs sorununun ünlendirdiği bir kurumdur. Onun işini tamam yapmamasından dolayı Türk tarafı haklı şikâyetler yapmış ve sözde toplumsal hafızamıza yer etmiştir. KHK ayni zamanda bize kamu reformu için yardımcı olmaya gelen Türkiye’nin ve Türkiye üniversitelerinde eğitim alan Kıbrıslı öğrencilerin çok yakından bildikleri ünlü profesörler tarafından da öğrenilmiş ve geri gittiklerinde Türkiye anayasasına da böyle bir kurum konulmasını önermişlerdi. Onun için Kıbrıslılar için iftihar kaynağı olmuştu. Kuruluş yasalarındaki görev tanımı da dikkatlerini çekmiş ve örneklerini de kitabına koyan olmuştu. İdari bilimler ve hukuk fakülteleri olan DAÜ’nün bunlardan etkilenmesi ve iş tanımı örneği olarak şedülleri de öğrencilerine tanıtmasını beklerken KHK’nın önemini ve bağımsızlığını saygı duyulacak bir şey olarak düşünmediklerini öğrendik.

Ne yapalım? Başımızı duvara mı vuralım? Üniversitelerimizde idari yapımızın tahlilini ve yozlaştırılmış kısımlarının ıslahını beklerken yozlaşmaya katkısını görmekle kahroluyoruz.

AB yolunda ileri adımlar attığını sürekli tekrarlayan Türkiye’de hala daha personel alımında ve değerlendirmelerde nesnel kuralların uygulanmadığını görürken bizde bir zamanlar nesnel uygulamayı garanti eden tatbikat raflarda hatırlanmayı bekliyor. Lakin üniversitelerimiz tarih diye sadece savaşları gündemde tutan kültürün kurbanı olmaktan kurtulamıyor.

İnsanımız amir memur ve emir demiri keser kafasını idari ilimlerin kuralı zanneder, tarihi savaş masalı görür ve kültürü şarap kültürü, sanat kültürü veya folklor olarak anlar. Dün bu ormanları kim ektiydi diye kafa yormaz, tarihte Venediklilerin son zamanlarında orman denecek hiçbir şey kalmadığını sonra Trodos ve Beşparmakların ağaçlandırıldığını duyunca ormanlaşmanın tarihini ve becerilmesinin nedenlerini araştırmak hiçbir üniversitenin aklına gelmez.

Türkiye’de yok iken KHK’nin nerden çıktığını düşünen de kalmadı. Tarafsız insan düşünmek olası olmadığına göre tarafsız davranacak komisyonların nasıl olması gerektiğini araştırıp öğrencilerine anlatmak isteyen biri çıkmaz, öğrencilerine Kıbrıs’ta malarya ve sıtma ve kuduz gibi ve Trahom gibi ve hatırlanmayan barsak hastalıkları gibi salgınların nasıl olup da önlendiğini bugünkü sallapati idarenin öyle işleri yapabilen idare yerine nasıl olup gelebildiğini tez konusu yaptırmaz.

Vay başımıza!

Varsa yoksa hiyerarşi! Üç beş oy aldı diye anayasaya aykırı emirler bile çatlatabilen ve çatlatabileceğine inanana hak veren bir idare nasıl içimize siner?Lefkoşa belediye başkanını görevden alan hükmün batıl olduğunu Yüksek Mahkeme söyletmiş diye başvurana kızanlar olması şaşırtıcı olur mu? Ne düşünecek bu kafadaki insan? Madem beğenmezdin mahkemeye gitmeyecektin diyecek değil mi? İstediğin kadar anayasayı çiğnemesi vereceği hayırdan daha zararlıdır de. O anlayacak değildir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
341AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin