yaklaşımlarAlpay DurduranKUKUMAV KUŞLARI BİZİ DEĞİL BESLEMELERİ TEMSİL EDER – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

KUKUMAV KUŞLARI BİZİ DEĞİL BESLEMELERİ TEMSİL EDER – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bir kez daha 20 Te3mmuz kutlamaları üstümüzden geçti. Bu ezmeyi bir ilk kez yutmadık. Onurumuzla Kıbrıs’ta barışı savunacağız diye Türkiye’nin ve buradaki beslemelerinin dünyaya karşı ileri sürdükleri çözüm modelini savunurduk ama gelen ziyaretçiler öyle laflar ederler ve yüksekten atarlardı ki aslında bize saldırıda bulunduklarını iliklerimize kadar hissederdik. Şimdi de ayni durumu yaşıyoruz.

Erdoğan iki devletli çözüm nutkunu atmazdan önce çocuk doğurmuyorsunuz, burada üç çocuk doğurun diyordum sizin için dört çocuk diyorum dedi. Gazetecilerimiz de ona söz vermişler. Ne kadar iyi karşılandıklarını da bize yazılarıyla ilettiler. Konu apaçık burada bir siyasi kavga sürdürüyorlar ve Türk nüfusu arttırıp çözümü olanaksız hale getirmek istiyorlar.

Diğer taraftan ziyaretinin son gününde tek uluslar arası kimlik sahibi iki bölgeli toplumlu federasyon dedi. Besleme olmayanlardan bazıları bunu nasıl yorumlayacaklarını şaşırdılar. Lakin çoğunluğu görüşmeler oyunun süreceğini ve sonuç çıkmasına izin verilmeyeceğini öğrendiler ve şaşırmadılar. Onlar için sonucun çıkmaması ve bıçağın kemiğe dayandığı iddiası önemlidir; çünkü bıçak kemiğe dayandı yani görüşmelere de son verilecek. Yani 2012 yılında Kıbrıs AB dönem başkanlığına oturmadan çözümü getirecek bir gelişmeye olanak verilmeyecek, Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen devletler ve BM onlara ya izin verecek ya da sırtını dönecek ve ganimetçiler ve beslemeler kazanacak.

Erdoğan beslemelere kızarmış gibi yapıyor ama beslemeleri toplayıp kendini alkışlatmak için binlercesini sokağa dökmek ihtiyacını nereden karşılayacaktı? Çok atıp tutmasın Kıbrıs politikasını destekletecek beslemelerden başkasını bulacak değildir.

Kapitalizmin hudutları kevgir gibi delik deşik eden ekonomik hegemonyasını sırtlamış gidiyor ama Kıbrıs sorununda fütuhatı koruma amacından başka amacı olmayan bir politikası olduğunu da biliyoruz. Bunlar çelişir ve kapitalist patronlarla ilişkilerini bozar. NATO kapitalizmin temel direklerindendir. Kıbrıs sorunu ona yüktür. AB kapitalizmin savunmasını üstlenmiştir, onu da tedirgin etmektedir. Onun için Erdoğan da entrika ile fütuhatı korumaya çalışır.

Kıbrıs dayatmasını savunsun diye keseyi açıp beslemeleri toplamak zorundadır. Kapitalizm ise ondan monetarist ekonomi gereği özelleştirme, sosyal hakları budama ve sendikaları tertipleme politikaları bekler. Sanayi dedikleri bile devlet desteği ister. Onun için kıvırtma politikası gereği iki toplumlu çözüm ister.

Erdoğan kurnazdır da beslemeler değil mi? Onlar bunu görmez mi? Özelleştirdiği yerlerdeki beslemeleri oraya buraya yamamaya özen gösterdiler ama yetmedi. Besleme zarar girdi mi babasını tanımaz, onu mu tanıyacak?

Koçlardan biri “insanın (tapusu) koçanı yoktur, b ir kere ödeyip de koçanına sahip olamazsın, her an ödemek zorundasın” demişti. Haklıdır. Beslemeler öyle sağlıklı ekonomi falan anlamaz. O an cebine ne girecek ona bakar. Bir Amerikalı Koç da “halkın yarısını atın alır öbür yarısını idare ederim” demişti. Düşünce bu. Besleme besleyip yüzüne karşı söylenecekleri işitmemeni sağlayabilirsin.

Mamafih bu halk artık Türkiye’den sıtkını sıyırdı. Bir çözüme razı gelmesini istiyor. Yakında tamamen uzaklaşmasını da isteyecek. Nüfusuna müdahale edilse de edilmese de isteyecek. Çağdışı kalmış fütuhat zihniyetini terk etmezse çözüm olmayacak ve Türkiye’nin beslemelerinin idare ettiği bir devletçikle federasyon kurulamayacağını görüyor, buna karşı ne gerekiyorsa yapılmasını isteyecek. Erdoğan buna karşı çok daha ciddi şeylere rıza göstermek zorunda kalacak.

Erdoğan’ın karşılanmasında ilk konuşmayı Küçük yaptı. Köy kahvesinde nutuk çeker gibi kukumav kuşu gibi yüksek perdeden sen ne dersen o olur ağam dedi. Dışişleri de burası senin evin dedi. Bunun Rum uzlaşmasına bağlamaya çalışılan tıkanıklığı esas konusunu oluşturduğunu  beslemelerle kapatmanın olanağı yok. En iyisini beslemeler bilir. Küçük’ün muhaliflere bizim Mağusalı milletvekillerine de baskı yapın da bu özelleştirmelere karşı direnelim dediğini bilenler attığı nutkun beslemeliğe yeni olanaklar sağlamaktan başka amacı olmadığını bilirler.

Erdoğan laf arasında özelleştiremeye ve eski tarz beslemeliğe son vereceğini de Küçük’e ilettiği açıklandı. Beslemelik zor iş. Sahip karar verdiye beslemelerden bazıları yandı demektir. Artık bayramdan bayrama bahşişlerle yetinecekler. Ta ki Kıbrıs sorunu unutulsun. Ondan sonra öyle beslemeliğe de gerek kalmasın.

Kim adam toplayıp muhalif göstericilere karşı kullanmak isteyecek ki? Kıbrıs sorunu bitti et ile tırnağı ayırtmaya kalkan umursanmayacak. Hala bir Kıbrıs sorunu var diye etraf boyandı, yollar asfaltlandı ve bahşişlerle besleme mitingleri yapıldı. İp patlayıp cambaz kopunca bahşiş mafiş.

Güney Doğu’yu ayaklanma olmasaydı hatırlamayacaklardı, Kıbrıs sorunu bitince karşılama havası için elçilikten para mı alabilecekti. Zaten o zaman elçilik de olmayacak. Önce vali sonra kaymakam. Belki kumarhanelerin hatırına bir süre daha özel satülü bölge olacak.

Osmanlı da önce valiye sonra kaputan Paşa’ya arpalık olarak vermişti. Unutmayalım. Gerçi İngiliz’e kiralanırken e bize sormamışlardı da kiralandıktan sonra bile atalarımız Kıbrıs’tan toplanan vergilerin Osmanlı borçlarına kesilip Londra’ya gönderilmesi için Rumlarla kavga etmeye devam eden eşrafı tepelememişti ama şimdikiler öyle mi? Bakalım beslemelere engel olmayı becerebilecek miyiz?

Kıbrıslı beslemeliğe engel olmak için elinden geleni yapmalı ve yönetimi hesaba çekecek bir düzen kurulmasına çalışmalıdır. Çözüm isteyen yolsuzluklara son verdirmeli ve paranın önemi unutmamalıdır. Türkiye’nin parasıyla besleme toplanmasına da karşı çıkmalı ve beslemelin zehir olduğunu bilerek hareket etmelidir. Çözüm için Türkiye’nin buraya karışmasına son vermek ve bunun için de Türkiye halkının desteğini sağlamalıdır. Halk Erdoğan’ın iki toplumlu federasyon demek için kaç parasını harcadığını öğrenmelidir.

Kukumav kuşları her ülkede ortaya çıkar. Ekonomik geriliğin başlıca nedeni de onların varlığıdır. Sol beslemelerin menfaatini değil üretenin alın terini savunur, proleter üretendir.

Din min çok lafı edilen bir şey oldu ama bakın derine esas paradır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
318AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin