yaklaşımlarÖzkan YıkıcıTÜRKİYE SEÇİME GİDERKEN - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

TÜRKİYE SEÇİME GİDERKEN – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Onca propaganda ve tartışmalardan sora Türkiye seçime hafta sonu gidiyor. Konuya Kuzey Kıbrıs’tan bakınca da yazacak belirli olgularda vardır. Özelikle içselleştirilen ve tüm evrensel kararlarda Türkiye’nin alt yapısı veya işgalinde ilan edilen yerleşimimiz istemese de oradaki tüm gelişmelerden alınan siyasal kararlardan direk etkilenmektedir.Ben Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye seçimlerine bakarken 3 noktadan ele alacam: Kuzey Kıbrıs ekseninde bakış, Türkiye’de yaşananlar ve dünyadaki yorumları değerlendirme çabasında olacağım. Yalnız; Konuya girmeden genel seçim sonuç değerlendirme konusunda birkaç söz edelim: Seçimleri 2 olguyla ele alalım. Sayısal rakamlarla kazanan kaybeden ve siyasal sonuçları ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Mutlaka  bu ayracı iyi kullanalım. Sayılarla kazanan kaybeden gözüyle konuşurken bunun siyasal değerlendirmesi ve gösterdiği eğilimler de ayrıca konuşulması gerekiyor. Sadece rakamlarla değil çıkan siyasal ortam ve oluşumla ilgili de düşünceler katılmalıdır.

Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye seçimlerine bakarken sanki burası Türkiye ile ilgili hiç bir bağı yok gibi size gelir. Bir yandan açtığınız her Türkiye medyası seçim ortamıyla doluyken, öte tarafta yerel medya ve gazetelerde bu konuda hiçbir iz bulamazsınız: Dahası dünya haberi dahi olan Türkiye seçim konuları bizde şanlı medyalarda yer bulmaz. Böylesi garip bir yabancılaşma oldu. Oysa sadece Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye seçimlerinde oy kullanacak insan sayısı buradaki nüfusun yarısından çok fazla olmaktadır. Buna bir de ikide bir paketler söylemi ile Türkiye içselleşen net gerçekler olmaktadır. Ama tüm bunlar konuyu gazetelere dahi taşımadı. Halbuki konuyla ilgilenecek potansiyel insan sayısı ve içselleşen gerçekler karşımızda dimdik durmaktadır.

Tabii ki seçimler sorası çıkacak sayısal bilançoya göre hemen yağ yalaka adıyla bu durumu adını “değerlendirme” koyacak kişiler atıp tutacaktır. Kazanana konulacak kelimelerle bol bol övgüler yapacaklardır. Şimdi en ufak olayı dahi yazmaktan kaçanlar, Pazartesi sorası bol bol rakamlarla konuşup yazacaklardır. Buda bizim gerçeklerimiz.

Türkiye’de ise aylardır seçim dönemi yaşanıyor. Kasetler etrafta dolaşıyor, kullanılan dil küfürleri aratmayacak derecede ağırlaştı, suçlamalar ve yerine göre sözcükler bol bol kullanıldı. Fakat dünyanın her yerinde görülen liderlerin bir arada tartışması ise hiç olmadı.Sorunlarla miting meydanları arasında bazen uçurumlarda oldu. Sert ama özelikle resmi parti eksenlerinde sığ propaganda ve kişisel suçlamalar aldı başını gitti. Oysa ayni dönemde oldukça skandal denilecek olaylar da oldu. Halla YGS sonuçlarındaki yeni skandallar dahi oluyor. En son 4 öğrencinin sınav belgelerinin kaybolması ve düşük puan verilmesi konunun ne denli derin olduğunu gösteriyordu. Hopa olaylarındaki Polis şiddeti, Kürt sorunundaki gerilimler ve nükleer santral gerçekleri hepsi bir biri ardından yaşandı. Resmi parti söylemlerinde bunlar yoktu.

YGS skandalı, nükleer santral, polis şiddeti, YSK kararlarındaki çelişkiler, nüfus seçmen sayısı soru işaretleri, ve daha nice konu kitlesel oy vermede ve propagandada etkisi olmadı. Sendikaların en silik olduğu seçim süreci oluştu. Hani Emek Demokrasi özgürlük bloğu da olmasa ayni tellerin gürültülü ama tınısal kısır melodisini dinleyecektik.  Onca uluslar arası övgüler seçim sürecinde de konuşulmadı. AB geleceği, Libya’dan Afganistan’a katılan askeri siyasal tavırlar, Kıbrıs’tan Lübnan’a askeri durum ve daha nice dış olay da hiç konu olmadı. Zaten ortak paydaşlıklar nedeniyle karşı çıkan olmadığına göre destekleyenlerin de bunu seslendirmesi beklenemez. NATO ve İMF reçeteli Türkiye’nin gerçekleri bunlar oluyordu.

Bizde ilgisiz gibi kalınsa da dünya Türkiye’ye ilgisiz kalmadı. Özelikle Yeni Orta doğu oyununda Türkiye modeli ve seçimler sorası tek otoriter yapı olma ikilemleri bol bol genel dergilerden medyalara değerlendirildi. Türkiye seçim meydanına da yansıdı. Çünkü genelde Türkiye bölge modeli nedeniyle konuya yaklaşım olurken, tek partili AKP otoritesi yerine CHP’nin de muhalefet olma gücünün olmasını yorumcular yazdı. Böylelikle hem iktidar hem de muhalefet ikilemlerinin oluşmasını kendi açılarından istiyorlardı. Onun için buna yönelik yazılar yazdılar. Hepsi AKP derken, başka açıdan CHP  oy alarak da muhalefet olup tek gücün olmamasını da istiyorlardı. Bu dahi Erdoğan’ı rahatsız etti. Birde algılama çok önemli oluyordu. Çünkü yapılan yorum yerine tekilleşme ve bir cümle alarak görüş ilan etme oldukça önemli yanlış oldu. AKP karşıtı olmayan ama tek güç olmayıp göstermelik olsa da muhalefetin olmasını yazana sanki muhalif destekçisi gibi sunuldu. Buda ilginç paradoks olup seçimlerde etki ve en iyi yorumcu bilinen kesimleri dahi yanlış sunma olanağına taşıdı.

Türkiye’nin yeni stratejik olgusunu unutursak ve ılımlı İslam piyasa modelinden koparsak, yeni ayarların gündemde olduğundan uzaklaşırsak o zaman kolayca yanılırız. Belli olan şudur sert geçen ama çoğu yaşananın konuşulmadığı bir Türkiye seçim süreci yaşandı. Herkes kendine göre ele aldı yorumladı: Yalnız; Bizde bu olmadı. Önümüzdeki hafta ise yeniden yaşama dönülecektir. Hayat kendini yaşatırken oluşan siyasal kayışta karşımıza her zaman mutlaka yeni olgular çıkacaktır. Se.im sürecini izlemeyen Kıbrıs’ta da yansımaları çok acı olacaktır. Hala katılmadan umut bekleyenler kendilerinin olmadığı meydanda kendi

Kısaca bu hafta size Türkiye seçimlerinden söz ettim. Söz ederken de Kuzey Kıbrıs görünümü ve buradaki ilgisizlik nedeniyle burada da okuyucunun anlaması için dikkat etim. Bu nedenle bazı önemli sınıfsal ve sistemsel olguları pek yazmadım. Kolay değil, hem ilgisizlik ve hem de can alıcı gerçekleri bir yerde buluşturmak bazen çok basit gerçekleri dahi yazamama aşamasına taşır. Yine de Pazartesinden sora Türkiye gerçeği karşımızda dimdik duracaktır.lehlerine gelişme bekleme paranoyasından bakalım ne zaman Kurtulacaklardır

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
341AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin