iktibasSerdar M. DeğirmencioğluHayvanlara düşmanlık cehalettir - Serdar M. Değirmencioğlu

Hayvanlara düşmanlık cehalettir – Serdar M. Değirmencioğlu

Orjinal yazının kaynağıevrensel.net

Dünyanın hemen her yerinde hayvanlara kötülük yapanların ortak özelliği, cahilliktir. Hayvanlara düşmanlık besleyecek denli kötülük içinde olanlar bilimden korkarlar. Kendilerini hem hayvanlardan, hem de diğer insanlardan üstün görürler. Yani hem türcü, hem de milliyetçi/ırkçı ideolojilere saplanmışlardır.

Bu genel gözlem, siyasal İslamcılar için de geçerli. Sokakta yaşayan hayvanlara düşmanlık yasası olarak adlandırılabilecek bir yasayı gündeme getirmek ve bu yasayı uygulamaya sokmaktan utanmıyorlar. Bilgiye karşı yalanı ve umursamazlığı savunuyorlar. Bilime karşı dogmayı öne sürüyorlar. Empati yerine ısrarla acımasızlığı baş tacı yapıyorlar.

Empati yerine acımasızlığı koymanın bir erdem olduğunu savunanların bilimden korkmaları, dogmaları araştırma bulgularından üstün tutmaları korkunç ama gerçek. Oysa araştırmalar empati yoksunluğunun tek başına bir sorun olduğunu gösteriyor.

Empati eksikliği siyasal İslamcılar için olağan. Günümüzde çocukların empati açısından siyasal İslamcılardan çok daha ileride olduğunu biliyoruz. Çocuklar daha bebekken empati duymaya başlarlar ve 2-3 yaşından başlayarak güçlü empati tepkileri gösterirler. Çocukların empatiden uzaklaşmaları özellikle ayrımcı ve militarist ideolojiler sayesinde olur.

Empati gibi becerilerden söz edildiğinde akla hemen mart ayında ölen ünlü araştırmacı Frans de Waal geliyor. Frans de Waal ve öğrencileri, özellikle insansı maymunlar (primatlar) üzerine yaptığı araştırmalarla ufuk açmayı başardılar; hayvanları hep eksik, hep aşağı görenlerin baştan aşağı yanıldıklarını gözler önüne serdiler.

Türkçeye çevrilen kitaplarıyla Türkiye’deki okurların da ufkunu açan de Waal, “Empati Çağı” başlıklı kitabında empati yoksunluğunun ne kadar ciddi bir sorun olduğunu şu gibi saptamalarla aktarmıştı:

Dikkatle incelenirse, dünyadaki sorunların büyük bir kısmının empati eksikliği olan insanlardan kaynaklandığı görülecektir.

Bencil güdülere ve piyasa güçlerine dayalı bir toplum zenginlik üretebilir, ama yaşamı daha değerli kılacak birliği ve karşılıklı güveni kesinlikle üretemez. Bu yüzden mutluluk üzerine araştırmalarda ilk sıralarda en zengin ülkeler değil, insanların birbirine en fazla güvendiği ülkeler gelirler.

Hayvanların az bilinen becerilerini gösteren bulgular, hayvanlara yönelik acımasızlığın merkezinde hayvanları eksik görmenin ve onlara tepeden bakmanın yer aldığını kavramayı kolaylaştırdılar. Hayvanlara tepeden bakanlar bir köpeğin, bir koyunun veya bir arının koşulsuz olarak değerli görülmesini kabul edemezler. Onun yerine, “sahipli-sahipsiz”, “evcil-vahşi”, “pis-temiz” gibi ikilikler üzerinden hayvanlara yönelik kötülükleri haklı çıkarmaya çalışırlar.

Siyasal İslamcıların insanlar için de aynı kalıpları kullandıklarını da hemen vurgulayalım. Çocukların hepsini eşit görmek yerine, “kız-erkek” ayrımı başta olmak üzere “babalı-babasız”, “sahipli-sahipsiz” gibi ayrımlarla çocuklar arasında ayrımcılık güderler. Onlar için Müslümanlar tanımı gereği başkalarından üstündür. Müslümanlara yönelik soykırım kabul edilemez. Soykırım Müslüman olmayanlara uygulandığında sorun değildir. Dahası kendileri gibi olmayan, yani başka çizgideki Müslümanları aşağı görürler ve onların yok edilmesine de alkış tutarlar. Günümüzde olduğu gibi siyasi koşullar elverdiğinde, bir soykırımı kullanarak düşmanlık ve nefret üretmeye çalışırlar. Ürettikleri düşmanlık ve nefretin Yahudilerin hepsine yönelmesinden rahatsız olmazlar. Bir soykırımı kullanarak bir başka soykırım yaratmak yerine, barış ve adalet için çalışmanın gerektiğini anlamamak için ısrar ederler.

Yine bilimsel bulgulara dönelim. İnsanların en yakın akrabalarından olan şempanzeler kavga eden ve şiddet kullanan bir tür olarak bilinse de, kavga ettikten sonra barışmayı ve barışın sürmesi için gerekli ilişkileri kurmayı ve uzlaşmayı çok iyi biliyorlar. Barışmak için hiç beklenmedik jestler yapabiliyorlar.

Frans de Waal’ın belki de en önemli başarısı, dindar oldukları için ahlak konusunda herkesten üstün olduklarını iddia edenlerin yanıldıklarını göstermesiydi. Din olmadan ahlak ve erdemin olamayacağına inananlara, de Waal dini öğretilerin hiç de gerekli olmadığını gösterdi. İnsanlar dışındaki hayvanların ahlak sahibi olamayacağını söyleyenlere, böyle bir ayrımın olmadığını; en yakın akrabalarımız insansı maymunların gayet güçlü ahlak göstergelerine sahip olduğunu gösterdi.

Evrimsel açıdan bakıldığında, türcü iddialar tümüyle boş. Hayvanlara yönelik düşmanlık cehalet. İnsanlık için adalet ve barış isteyenler, insan türünün parçası olduğu doğa ve tüm hayvan türleri için de barış ve adalet istemek gerektiğini biliyorlar.

  • Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Yeniçağ Gazetesinin editöryal politikasını yansıtmayabilir 
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
299AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin