yaklaşımlarÖzkan YıkıcıBilgisizlik ile çıkar, karıştırma da eklenince - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Bilgisizlik ile çıkar, karıştırma da eklenince – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son Avrupa parlementosunun Türkiye ile alakalı aldığı karar, tekrarlı tutumları yeniden karşımıza getirdi.  En azından bizim foncu ve bekleyerek çözüm umutcuları, şu lafı söylemeleri gerekmezmiydi: “yanıldık. Erdoğanın son AB alakalı sözleri de, dün alkışlanan sözlerin tam tersi olması da bir ifade olması gerekirdi. Yoksa, kısa zaman önce, Pile olayında dedikleri gibi “Erdoğana rağmen” sığıntısı mı vurgulanma zemini mi kolanıyor. Sonuçta burada ve Türkiyede hep bu konular gündem olup gidiyor. Hat da Türkiyede daha da tuhafları sıralanıyor: Son alınan kararla eleştirilen ve Türkiyenin bu koşullarda AB üyeleğinin olmayacağı durumu kimilerini yeniden devletçiliğe teslim etti. Kendileri ayni baskıları hem de daha net yaşarken, sırf Devlet denip de kararı eleştirenler de epey az deyildir. Kalsik sömürge otoriter tutumlar hem Türkiye hem de K. Kıbrısta belirli kesimlerde tekrarlandı: “bizim içişlerimize karışıyorlar”…

Son Avrupa parlemento kararı K. Kıbrısta fazla eleştirilmese de Türkiyede deyişik tartışmalara neden oldu. Bunları tekrarlayacak deyilim. Fakat, bazı önemli konulmayan durumlar var. Örneğin, hala şu karıştırma kolayca yapılıyor. Bence bilinçli deyil de sırf karşı çıkma tutumunun sonucudur. Hala AB ile Avrupa KOnseğinin ayni eksende anlayanlar epey fazla. Hem de yerine göre makamcı veya diplomatlar dahil. Öyle ki Avrupa KOnseği kararları eşitdir AB diyen veya AB eksenli kararların Avrupa konseği ile ödeştirilen çok gündem yaşadık. Önemli kurumlardan biri de AİHM olmaktadır. Sanki AB üyesi olmama durumunda AİHM kararlarının bağlamayacağı çıkrasması dahi yapan epey insan var. Medyalar ise bolca süsletirler. AİHM kararlarının AB eksenli olup hemen AB suçlamasına girişilir. Halbuki en azından onbinlerce maaş alan danışman va bakanların Türkiyenin Avrupa KOnseği üyesi olduğunu ve AB üyesi olmadığını, konuşurken ve daha da önemlisi eleştiri yaparken en basit dikat etmeleri gereken bilgidir. Ama, bu dahi karıştırılıyor.

Bir başka karıştırılan da şu: nedense belirli kararlar okunurken iş Kıbrıs konusuna gelince hemen dilin kelimeleri deyişir. Bunu son Avrupa parlemento kararında da yakaladım. Türkiyedeki kimi kesim hat da önemli çoğunluk, iş Kıbrıs eleştirisine gelince, adeta eleştiri dozunu artırır. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ifadesini görünce, sesler bir başka, kalemler keskinleşir. Tarafcılıktan tutun öteki deyişik kelimeler dilden dökülür. Halbuki Kıbrıs sorunu varlığı kesin. Türkiyenin de burada yaptıkları da açıktır. Sadece son Cevdet beyin adaya gelip söyledikleri dahi itirafın kanıt dereesinin de üstünde. “Hükümet tamamdır”. Onca yolsuzluklar, partizanlıklar ve yetkileri devretmeler sanki hiç olmamış gibi devam ediyor. K. Kıbrıstaki bazı çevreler de şu güdümlü sözleri vurgular: “Türkiye buna bir müdahale ederse, bunları bir bilirse,” gibi garip beklentiler de var. Onca yaşanana rağmen nedense hala Türkiye gerçeği yerine hala burdaki kişilerin sanki kendileri yönetip seçilmeleri algısıyla davranılıyor. Ne Türkiye nede K. Kıbrıs kendi gerçekleriyle konuşmuyor.

Yine şunu hatırlatacam: ister K. Kıbrıs meda eksenli ister se Türkiyede, hala birbirleriyle alakalı durumları konuşmamakta tabusal kutsamalarla koruyorlar. Son Avrupa parlementosundaki kararda iş Kıbrısa gelince, türkiye medyasında hem de kendine demokrat diyen medya lar dahi, olayı yine resi görüş içinde yorumladılar. Bir anlamda aynılaştırma yapıldı. Kuzey ve Güney Kıbrısı ayni koşullarda değerlendirdiler. Peki, ayni durum Azerbeycan Ermenistan için yapılsa veya başka yerlerle alakalı denilse, ayni sert tutum sergilenirmiydi? Bazen çıkar, bilgisizlik de damıtılınca, işlr el et karışır. Karıştırınca ve ortak dilde buluşturunca da düşünceleşir. Sonra kültürleşince de bundan kurtulmak çok güç. Salt bunlarla deyil, bbasit K. Kıbrıs örneğini de ekleyerek yazımı bitireyim: sorarsanız, irçok kişi size resmi görüşü sıralar. Kıbrıs cumhurietini ağzına almaz. Adına hep “rum cumhuriyeti” söylenir. Ama, yurttaşlık belgesi olarak kimliğini tutar. Pasaportunu alır. Burslarını kulanırlar. Bunlar normal ve hak olurken Kıbrıs cumhuriyeti yok halinde söylenir. İş burdan başlar. Belirli kesim de kimliğini almak ister de Cumhuriyeti de yok sayar. Çıkarın nerelere uğradığının örneklemidir.

Son söz: arada bir yazıp söyleyen var: AB üyeliği ve Kıbrıs sorunu, petrol gaz karı ve çözüm kurguları yaygınlaştırılmaya çalışınılır. Ama, şu basit gerçek hala görülmek istenmez: Ne AB Türkiyeği üye kabul etmeğe hazır nede Türkiye üye olmaya niyetli. Yine de Erdoğanın sözüyle kimisi barış kimisi de ikili devlet der. Haydi hayırlısı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin