yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAman ha; sakın! - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Aman ha; sakın! – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Günlerdir başta Türkiye kamuoyu ile başlayan, özellikle Türkçe yayın yapan yabancı medyalarda da önemli yer bulan bir rezalet konu tartışılıyor. Tartışanların dahi kulanmaya çalıştığı dil ile öolanı anlatmada yetmiyor. Öylesine birikimle etki oluştu ki hala tartışmalar dinmiyor. Altı yaşında bir kız çocuğun evlendirilmesi konusu hala konuşulmasına hız verilerek devam ediyor. Başta  altılı masanın biraz “dur bakalım” tutumunun da bozularak yetersiz olsa da tartışmalara katılması işi genişletiyordu. BBC DWTÜRKÇE gibi medyalar da olayı değişik açıdan incelemeğe aldılar. Bir anda Türkiye vahfın başkanının kızını yem de altı yaşında evlendirilmesi haberini yoğun yorumlar yapmaya yöneldi. Türkiyenin  böylesi gelişmelerle de gündem oluşu, iktidarı ister istemez, sesizlik ve susturma baskısından konuşma eksenine çekmeği başardı. Fakat, yetersizlik ve siyasal gerçeklik her konuşulan ardından yeni sorularla sorgu yayılmaya devam noktasından çıkamadı.

Onca Türkiyeleşme karşısında K. Kıbrısta resmi partiler ve ana medyaların konuya değinmemesi ise buranın turunsol gerçeğinin de yeniden üretilmesinden başka bir şey değildir. Dünyanın konuştuğu, siyasal ve kültürel önemiyle oldukça sorgulanan konu, K. Kıbrısta hala haberin dahi yapılmasından kaçınıljma  aşamasında olması dikate şayandır. Onca Türkiyeleşme yanında başta Tatarın seçim öncesi Zikire gitmesi, bazı tarikatlarla ilişkisi ve benzer tutumdaki öteki politikacılar resmini hatırlarsak, muhalefet liderlerinden birisine “şeyryat girişimi var” denilmesine “ben şeryatcıdan da oy istiyorum” denmesi anlaşıldığı kadar hiç de tesadüf değildir.

****

Birgün gazetesinde Timur soykanın haberiyle resmen Türkiye yaşadığı kabusu bir başka gerçeklikle karşısında buldu. Altı yaşında kız çocuğunun hem de vakıf lideri tarafından üyesi ile altı yaşında evlendirme gerçeği, bonba gibi karşılık buldu. Tam da o sırada MHP eski il başkanının tecavüz etmesini mahkemenin “rızasıyla” berat etirdi haberini de örtmesine bir anlamda yaradı. Tartışma başlayıp yayılırken, hep iktidar suskundu. Nasıl olsa geçer havasına girdi. Onlarca gündeme gelen benzer konularda ayni sonuca ulaşılma pratiği vardı. Ensardaki tecavüzlerden tutun erkek çocuklara dek uzanan yurtlardaki rezalet ilişkiler hepsi bir anlamda unutuldu. Son olayın adını isdismar dense de verilen tepkiyle gerçekleşenin çok daha vahim konu olduğunu da anlıyoruz. Hele malum trölerin hemen Timurun öldürülmesi tetiklemeleri de konunun nerelre dek geldiğinin işaretidir.

Konu tartışılırken sorular ve bilgiler artı. Sahtekarlıkların savcılıktan başlayıp, rapor verilme aşamasında, tıp alalnındaki raporlara dek uzuyordu. Neden dava açılmadığı veya sanıkların tutuklanmadığı soruları de peşpeşe geldi. Vakıf, atli tıp, doktorlar, savcılık ve en son hala tutuklama yapmayan mahkeme sorgu çenberine takıldı. Hükümet yetkilileri de sırayla eleştiri ateşine sokuldu. Fakat, artan önemli şekilde olayın oluşu, takılınan tutumlarla adeta sistemsel bir gerçekliğe doğru ulaştırıldı. Siyasal islamla başlatılan rejim değişikliğinin kültürel ve örgütsel güçlenmenin de pratik uygulaması haline gelişin yüzleşilmesiydi.

Nuredin Yıldızın verdiği fetvayla evlenme yaşındaki açıklaması, diyanetin benzer demeçleri, konunun basit olaydan çok daha ötede olduğunu kanıtlıyordu. Tıpkı K. Kıbrısta esen rüzgarın taşıdığı gerçekler gibi. Heralde alışılmamış olsa da siyasilerin tarikatlara gitmesi, zikirlere katılması burada mesajı net olmasına karşın hiç denecek tepkiler oldu. Yasadışı kuran kursları, buradaki dinişlerine verilen yetkiler, vakıflarda geliştirilen yeni ilişki ve anlayışlar, alınması gereken çoktan olan mesajların merhabasıydı. Kimse konuşmak istemedi. Tıpkı son altı yaşında evlendirilen kız çocuğu gibi. Zaten koltukçularımız ve bekleyenler hep türkiyede olanları konuşmama zırhını çoktan giydiler. Sadece “sayesinde, teşekkürler” denip koltuk sırasına girdiler. Bize K. Kıbrısta yeri geldiğinde laikliği Türkiyeden önce uyguladık lafının nedenli içi boş olduğunu da kanıtlılyordu. Denilen şekliyle eğer laiklik gerçekten burada düşünce ve kültürleşme olarak kabullenseydi. Bukadar gerici olgular buraya gelip yerleşip, siyasetin de dilinde yer bulmazdı.

Kısaca özetleyecek olursak; Türkiye AKP ile dünyada birporjenin uygulanma safasına geçildi. Adına siyasal islam dendi. Yapısam kurumsaleksen de vakıflar, tarikatlar ve benzer yapılara inanılmaz ekonomik kültürel ve siyasal güçler verildi. Peşinden taciz olayları da özellikle çocuklar üzerinde de haberleşti. Yasaklr konuldu. Hakimler akladı ve resmi siyaset mümkün oldukça duymamaya çalıştı. Tarikatların bakanlık kapmaca durumları nda duyuldu. Bunlar hep siyasal islamın rejim olarak yerleşmesinin ayaklarıydı. Aynen çarpık şekilde ama talimatla da buraya geldi. Son saray seçiminde boşuna zikirlere gidilmedi. Toplamda siyasi islamın sonuçlarıyla karşılaşıyoruz. Salt uygulama değil, yargıdan makama her alanda direk katılımlarla oluştuğunu anlıyoruz. Acı olan K. Kıbrısta bu konuda hem de seçim havasında ve Türkiye müdahale beklentili durumda dahi haberi yapmaktan kaçınılacak dereceğe gelinmesidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin