yaklaşımlarÖzkan Yıkıcıİran kadınları, Türkiye yansıyışı ikileminden - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

İran kadınları, Türkiye yansıyışı ikileminden – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Belli ki birkaç gün önce yazdığım ayni başlıktaki makaleği, internet özürlü engeliyle Murata ulaşamadı. Bu nedenle yeniden biraz da yebni dokunuşlarla konuyu yeniden klavye tuşlarına taşımaya karar verdim. Çünkü

Gerçekten iraqndaki kadın öfkesinin sokağa yansıması oldukça mesajlarla doludur. Bunu yazmamam demek, uluslararası ilişkileri hiç bilmeme derecesinde olacak konumu taşıması gereken durumdur. Yeniden geçmikmiş şekliyle yazıyı yazmaya başlıyorum.****

Son günlerde iranda kadın eylemleri dozlarını artırıp sürmektedir. İranın yönetim şekli kadar, uluslarrası iran algısı siyaseti sonucu, konuya elbet çeşitli yönleriyle herkesimin yaklaşması da gayet normaldır. Hat ta komşusu Türkiyede, örneğin Ukrayna kadınalrının klasikleşen protestolarına ses çıkarılmazken, İranlı kadınlara destek amaçlı gösterilere hemen müdahale edilmesi de tesadüfen değildir. Resmen iki yüzlülük deyetersizdir. Konunun siyasal yönünü yok saymak da yanıltıcı olur. K. Kıbrısta mı: burada bol kadın örgütümüzün konuyla alakası elbet olmazdı. Hoşgörülü  çağdaşlığın kadın versyonu olarak da anlaşılmasın gerekir! Fakat, değişmeyen gerçek, Amininin görülen saçıyla kendine ahlak polisi denilan yapının döverek öldürmesi sonucu kadınlar sokağa çıktı. Saçlarını kesiyor, türbanları yakıyorlardı. Görülmememiş şekliyle de Humeyninin resimleri dahi ibndiriliyor. Elbet resmi devlet de karşı saldırılarını yapıyor. Sonuçta, iran yeniden sokaklarda protestolarla kaynamaya yeniden yaşanmaya başlandı.

Kürt kökenli bir kadındı Amini. Saçı görülüyor diye, polis tarafından tartaklanarak karakola getirilir. Birkaç gün sonra da hastahanede ölür. Bu bir parlayan kıvılcım gibi, kadınları sokağa çekti. Öyle  çekti ki iran birden dünyanın gündemine oturdu. Eylemler geliştikçe, baskılar da artı. Kurşunlar sıkılınca da ölenler de oldu. Yine de eylemler kentlere yayıldı. Dünyada değişik güçler kendi açılarından olaya yaklaşmaya başladı. Özelikle de hem protesto hem de rejime karşı olma, birçok kesimi de kaçınılmaz olarak kulanma, kendi lehine çevirme durumuna getirdi. Bu nedenle iran nrejiminin birileri karıştırıyor örneği aslında böylesi koşulalrdaki fırsatçılığın olmamasının sürpriz olacağı durumunu da hatırlatması bakıjmından incelenmelidir. Ama, değişmeyen olgu, şeryatla yönbetilen, otoriter rejim iran, bir kadının ölümüyle resmen sokakta rejim sorgulanmaya başlandı. Öyle ki kameralar dahi sökülüyor, erkek kadın birlikte protestolara katılıyor.

Burada bir genel gerçeğe değinecem: Kapitalizim, emperyalist çağına girdikten sonra gericileşme dönemine de geldi. Rejimler dini, milliyetçiliği gericilikle ırkçılıkla kulanarak faşist otoriter biçimli devletleri de seçki olarak oluşturdular. Bu gericileşmenin en kötü etkilenen emek ekseni sınıfsal gerçeği kadar, kadınların da ayni derecede kültürel ve yaşam kısgacına sokulduğuna raslarız. Yaşam haklarına direk gericilikle müdahale ediliyor. Kürtajdan tutun, giyimleri, nasıl davranacakları ile bazen gerici güçler trafından köle gibi satılıp veya seks kölesi olarak da kulanılmalar oldukça artı. İran rejimi şeryatlı ortaçağ yönetim şekli nedeniyle kadın hep cinsiyet olarak ikincil görüldü. En normal insan haklarından dahi mahrum brakıldı. Dini kılıfla yaşam düzeyine, kültürel yaşamına direk müdahale edildi. Buna ek olarak, seksenler sonrası sınıfsal sosyalist hareketlerin siyasal yenilme sonucu, seçeneksizliklerle sistem içinde sıkışmayı da getirdi. Bu süreç, kaçınılmaz olarak dağılan emek ekseni ve gerileşmelerle birlikte çeşitli kesimlerin de uğradıkları baskı ve yaşam müdahalelerin sonunda kendin eksenlerinde örgütlenmeğe giriştiler. Kadınlar bu alanda oldukça etkin hale geldi. Latin Amerika ve ortadoğuda bu tip tepkiler giderek yoğunlaştı.

İran kadın tepkileri de bu anlayışın bir parçasıdır. Giderek kadın direnişleri, siyasal katgı da alınca, dayanışma yönleri de gelişmeye başladı. Yine önemli bir durumu eklemek şart: kadın hareketlerinde de görüldüğü gibi, tepkiler ve direnmelern sistemle uzlaşan kesimler değil, sistemein değişip dönüşmesini isteyen düşüncelerin gelişmesiyle oluşıuyor. Yine destekleyen örgütlerin de cılızda  olsa sosyalistlerin olması da tesadüften öte hayatın direk kendi gerçeğidir. Bazıları duygusalık katıp her kesim dese de, Türkiyedebgördüğümüz gibi, sisteme karşı olanların direndiğin gerçeği hep karşımıza  geliyor. Yeter ki bunu anlamakn istememiz gerekir.

İranda rejimin karanlık yüzünü kadınlar  bedel ödeyerekn dünyaya haykırırken, acıdır, Türkiyede de giderek ayni anlayışın geliştiğine de tanık oluyoruz. Zaten, iranla destekleme durumlarına takınılan tutum, bununn sadece bir sonucudur. İstanbul sözleşmesinden çıkılması ve gösterilen siyasal partilerin tutumu, zaten önemli göstergeydi. Yine belirli günlerde kadına karşı kulanılan şidet hep akılda kalan sızlatıcı tutumdur. Cumartesi nanelerinden tutun kadın günübndeki Taksim önündeki polis şideti bazı gelecek haberidir. Bu salt siyasal gösterilerden değil, artan taciz ve tecavüzlerdeki tutumlar  kadar, kadın cinayetlerine yargının bakışı da tehlikenin can yakan görünümüdür.

İranda direnen kadınlar elbet örgütsel güce göre bir noktaya gelecek. Kendiliğinden ağırlıklı olan ve spontanel öfkenin patlaması da şimdilik tepkinin işareti ile rejimin sorgulanması çizgisindedir. Bunu örgütlü şekle gelip siyasal taleplerle ancak ileri kazanımlara taşıyacaktr. Fakt, iran gerçekten halk hareketleri bakımından epey yakın tarihli direnişlerle doludur. Buda yine bir başkasıdır. Türkiyeden daha protesto kültürü ve direniş ekseni alanında zengindir. Rejim kendini koruma adına baskıyı yeylerken, dış eksenli gerçeklerle de kendine has kurallar geliştirme zorunluluğu hissedilmektedir. Kadın protestolarında resmentabu denilen Humeyni resimleri dahi indiriliyorsa, böylesi kitleseln dalganın ilerde kazanma umudu hep olacaktır. Çünkü bir tabuyu kırdı. Sanırım bay Kılıçtaroğlu ve CHP anlamadığı gerçek de bu. Kitleleri sandığa bağlayıp yarının n kendi lehine umak elbet yeterli değildir. İranın çok verecek dersleri vardır.

Bir ders de şu: iranda eğer protestolar olmasa çoğumuz iranda tepki olduğunu, kadınların başına neler geldiğinin farkında dahi olmayacaktık. Siyasal denklem vardır: tepki olmayıp normal işleyen sistem, en baskıcı aygıtı kulansa da ona birçok çevre isdikrar adıyla yorumlayacaktır. İran tepkilerle ancak kendi gerçeklerini ve kitlelerin tepkilerini ortaya koyma şansını gündemde buldu. Belirtiğim gibi, her olayn oluşundab nerde isterse olsun, mutlaka emperyalist çağda herkes kulanmak ister. Hele de zayıf halkaları ile örgütsüz olması bu zemini her an yaratma adaylığı da vardır. Nitekim, iranda bazı önemli protestolarda örgütsüz olma yanında başta İsrail ve ABD probaganda aracın yapmak istemeleriyle tepkielrin kırılmasında olumsuz  etken oldular.***

Tüm bu anlatığım iran, sakın olarak bizde tutmaz veya ilgilendirmez demeğin: şimdilik basit bir örneği verecem: Sibel Siberin meclis başkanı veya geçici başbakan olduğudönemdeki tesettür olayı aklınıza gelsin. Bizat kendine ilerici diyen bazı kesimelr de “ne olacak” diye savundular. Benzer etkileri yaşamımızın her yerinde tanık oluyorum. Bir yıl n önce Mağusa terminalinde imamın kadınları aşağlayarak, peğanberin söyediği ile savunurken, benim buna gericilikn dememm üzerine, oradakin hem de kendine “orjin Kıbrıslı” diyen kişiler, “brak, konuşsuzn, ne olacak” lafları hala kulağımda. Bunlar basit ama bizim bnedenli dirençli olmadığımızın kanıtlarıdır. Hala kadın örgütlerinin, kadın köşe yazarlarının burası için de önemini anlatma girişimnlri olmaması elbet tesadüf değildir. Nede olsa Türkiye gerçeğinden  hem kaçıp hem de talimatla uymanın gelinen sonucu da bu olacaktı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
218AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin