Belediye seçimleri kapıya dayanınca yaşamımızın bir parçası olan çevre kirliliği daha çok konuşulmaya başlandı. Tüm gazetelerle TV kanallarının başlıca gündemi her tarafta oluşan çöp dağları, yol kenarlarındaki her türlü atıklar. Çevremizdeki atıklar artık hastalık saçan boyutlara geldi.
Bir süre önce Lefke’deki çöplüğün uzun süre yanması ve etrafa yayılan zehirli dumanların hastalık yayması çöplük sorununu yeniden gündeme getirdi. Ondan önce de Lefkoşa’daki Güngör çöplüğü de yanmıştı. Bu son çöplük yangınları, bize 15 yıl önce sürekli yanan ve etrafa zehirli gazlar saçan Dikmen çöplüğünü hatırlattı. Öyle ki, Dikmen’de yanan çöplükten çıkan zehirli dumanlar Lefkoşa’ya kadar yayılıyordu. Ta ki Dikmen çöplüğü kapatıldı ve AB katkılarıyla yeni Güngör çöplüğü yapıldı. Ayrıca Mağusa’da katı atık deposu yapılarak, çöplerin işletmesinin de yapılacağı mesajı verildi.
Bahsedilen dönem 15 yıl öncesiydi. Kıbrıs’ın AB üyeliğiyle beraber, Kuzey’de tüm kentlerde kanalizasyondan çöplüklere kadar çeşitli alt yapı faaliyetleri başlamıştır.
Projenin adı “Geri Dönüşüm”. Atık sulardan, katı atıklara, insanoğlunun yarattığı tüm atıklar toplanıp ayrıştırılacak ve yeniden işletilerek ekonomiye kazandırılacak. Kanalizasyondan gelen atık sular, sulamaya, katı atıklar ise yeniden üretime aktarılacak.
Peki bunları kimler yapacaktı? Tabi ki Belediyeler. Belediyeler yapacakları projelerle ve AB’nin katkılarıyla, çöp, kanalizasyon ve çevre sorunlarının azalması ve giderek yok olması için öncülük yapacaklardı.
Ama ne yazık ki hiçbir şey yapmadılar. Her seçim öncesinde, bugünlerde gözlemlediğimiz gibi, konuşmalarının başında hep çöpler oldu ama arkası hiç gelmedi.
Ne yazık ki, ana görevi temizlik olan Belediyelerin tümü bu konuda sınıfta kaldı. Hatırlıyorum, AB’nin katkılarıyla yeni çöp alanlarının yapıldığı günlerde, özellikle Dikmen çöplüğünün kapatılıp yeni çöplüğe geçildiği günlerde çöplüklerin işletmesiyle ilgili toplantılar yapılıyordu. İçişleri Bakanlığı’nın, Yerel Yönetimlerle ilgili birimlerinin başını çektiği toplantıların bazılarına ben de katılarak yapılan tartışmaları izliyordum. Konu, yeni çöplüklerin Dikmen çöplüğü gibi yeniden yanmasına ve etrafa zehirli gazlar yaymasını engelleyecek önlemler nasıl alınacak.
Güngör çöplüğünün işletmeye açılmasının birinci yılında, dökülen atıkların ayrıştırılıp alınması için ihale açılmıştır. İlk birkaç yıl, yeni çöplükte fazla birikmeler olmadığı için, atıkların ayrıştırılarak alınması yapılabildi, ancak arkası gelmedi. Çünkü artık teklif atacak kimse kalmamıştı.
Katı atıkların vahşi yöntemlerle toplanıp çöplüğe dökülmesinin, zaman içinde birikerek yanıcı gazlar üreterek yangınlara neden olacağı, vahşi çöp toplamasının hastalıklara neden olacağı yaşanan örneklerle belliydi.
O günlerde, katıldığımız toplantılarda, bilgi veren uzmanların söyledikleri şuydu: “Eğer katı atıkların toplanıp biriktirilmesini ve işletmesini usulünde yapmasanız.
Gerçekten de Kıbrıs’ın Kuzeyinin en fazla çöpünün toplandığı Güngör Çöplüğü yapılışından 12 yıl sonra yandı. Diğer atıkların toplandığı İskele, Lefke gibi yerellerde de yangınlar zaten sık sık olmaktadır.
Evet, sonuç ortadadır ve bunun sorumlusu katı atıkların toplanıp işletmesini usulünde yapmayan, başta Belediyeler Birliği olmak üzere tüm yerel yönetimlerdir.
Tüm Belediyeler, çöp ve temizlik konusunda ne yazık ki iflas etmişlerdir. Oysa yapılması gereken çok kolaydı. Yapılması gereke, AB’nin talimatlarını yerine getirmekti. Bunu yapmak için de çok uzağa gitmeye gerek yoktu. Hemen Güneyimizde yapılanları izleyip aynılarını uygulamak yeterliydi. Güney Lefkoşa’da, Larnaka’da, Limasol’da, Baf’ta katı atıklar nasıl ayrıştırılıp toplanıyorsa, aynısı yapılacaktı, bu kadar basit.
Evet’ evlerimizde, işyerlerinde biriken atıkların toplanmasının yöntemi yine konuklardan başlayacaklardır. Önerilen buydu: Atıkların ayrıştırılması tüm insanların eli ile yapılacaktı. Belediyeler kentin her sokağına 5 ayrı çöp bidonu koyar ve her bidon farklı çöpün konacağı şekilde işaretlenir. Evlerde oluşan kâğıt- karton, plastik, metal, cam ve diğer atıklar farklı bidonlarda biriktirilir, böylece ayrıştırma evlerden başlar. Arkasında farklı atıklar, farklı araçlarla alınarak toplama alanlarında ayrı yerlere dökülür.
Gıda maddeleri atıkları ile ilaç ve benzeri tıbbi atıklar ve pil- akü gibi atıklar da ayrı yerlerde biriktirilerek ayrı yerler de işletmeye gönderilir. Şimdi yapılan vahşi toplanma yöntemleriyle tüm atıkların karıştırılacak çöp alanlarına dökülmesi, şimdiki sonuçları doğurur. Vahşi çöp biriktirme yöntemleriyle hem ayrıştırma imkânsızlaşır hem de çöplüklerde yanıcı gazlar oluşarak yangınlara ve hastalıklara neden olur…
Kuşkusuz, çöplerin evlerden ayrıştırılması ek maliyetlere neden olur. Farklı toplama bidonları farklı taşıma araçları ve diğer yatırımların yüksek maliyeti vardır. Ve “Belediyeler Birliği’nin projeleriyle bu maliyet AB tarafından karşılanacaktı. Ayrı ayrı toplanan katı atıkların alıcısı çoktur. Çünkü atıkların “geri dönüşümü” artık çok yaygın bir ekonomik sektör olarak tüm dünyada uygulanmaktadır.
Belediyeler de ayrıştırılmış atıkları satarak yaptıkları harcamaları karşılayacak gelir elde etmiş olacaklar.
Daha önemlisi, yangın üreten, hastalık saçan ve sürekli biriken çöp dağlarından kurtulmuş oluruz.
yazarın tüm yazıları:
Kemal AktunçÇöplük yangınları – Kemal Aktunç
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin
"Gündem" yayınlarını izleyin