yaklaşımlarÖzkan YıkıcıPandemi kıskacında seçime doğru yürürken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Pandemi kıskacında seçime doğru yürürken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yeni yıla girdik. Günler adım adım ilerliyor. Ayni yolda birbirine ters iki gerçekle yolumuzu bulmaya uğraşıyoruz. Korona salgını iyice yayıldı. Artık vakalar yüzlerle ifade edilmektedir. Günlük vakalar rakamları artık imkansız denilen dereceleri birer birer aşıyor. Öteki tarafta da 23 Ocak günü parlementer seçimler için probaganda devam etmektedir. En doğal tutum ise direk yayılan Korona salgını nedeniyle,tehlikenin iyice direk hissedildiği koşullarda, yetersizlikleri birer birerr yüzümüzde yaşarken, probaganda alanında etkisinin ayni derecede olmadığını da görüyoruz. Öyle görüyoruz ki tercihlerde gelecek Korona salgını ve geneldeki sağlık sisteminin yeniden deyerlendirilmesi de yok. Sanki iki ayrı dünyanın ilerlemesi ile ayrı kulvarlarda konuşulması karışıklığına benzemektedir. Yetmiyor: sağlık krizi salt Korona salgınında yaşanmıyor: ilaç yokluğu, hastahanenin iflası, yaşanan Adapas sgandalı ve garantinada Jet rezaleti üzerine pek de dokunan yok. Sanki bunlar hiç yaşanmamış gibidir. Devamında, makamcıların yaptığı açıklamalarla uygulama terslikleri, hem de önemli sağlık durumuna rağmen oldukça çelişkili olmasıdır. Tıpkı yasaklar konulurken, bunu koyan makamcıların çiğneme yarışı gibidir. Bunlar oldukça güncel akışta akarken, probagandada duyulmaz, oy kulanımda deyerlendirilmesi pek olmuyor. Böyle günlerden geçiyoruz.****

Seçimlere günler kaldı. Normal koşullardaki seçimlerde yaşanan olguların etkisi mutlaka olmalıdır. Başarılı hali yönetimlerin lehine olurken, tam tersi olumsuzlukları da resmen oy kaybı demek olduğu ikilemlerin olmadığı tuhaf süreçle ilerliyor. Pandemi sgandalı sürüyor. Sağlık sistemi artık kamusal özeliği değil, tam aksi başka durumlar etkindir. Sağlık krizi ve tedavideki ilaç bağlantısı dahi yok. İlaç olmaması pek de önemsenmez. Başka durumlar ise konuyu düşündürücü kılıyor. Ta baştan, tetbir alma yerine “teyet geçeekle” başlandı. Ardından raslgeleliklerle sürdürüldü. Çevrenin etkileri katgı yapıldı. Buna bağlı rantlar da kapuşaricilikle sürdürüldü. Jet sgandalıyla başlayan alınan kararlara uymama politikası adapas ile adeta gözlerimizin içine sokuldu. Burada yargı dneilen nesne pek de görülmedi. Konular kapatıldı. Seçim sürecinde ise unuturuldu. Bir araya gelmeyin,maske kulanın denilirken, bizat iktidar partilerinin kongrelerinde veya aday tanıtımlarında yerlebir edildi. Fakat, seçimler vardı. Seçimler yarışında sokakta olan değil, hep Ankaradan yeni yönetimi tanıyorum veya teprik mesajları beklendi. Birçok karar açıklandı. Nerede ise hiçbiri karşılık bulmadı. Döviz yükselirken fiyatlar onun üstünden etiketlenirken, düşen dövizde fiaytlar hiç geri gitmedi. Elbet, açıklanan resmi rakamlarda ise olanın altında österilip adeta verilecek otomatik paranın da azaltılmasına zemin hazırlanıyordu. Hayat  pahalıığı bunun en  net göstergesiydi

Ama işler de yolundaydı. Sgandalalr ile bu sgandaların kaset bölümünde kendi başbakanlarını dahi veren yönetim baş partisi hala kamuoyunda birinci. Muhalefet ise çizilen sınırlarda abuksabuk sözlerle dolaşıyor. Pandemi ise kısgacını mengeneye koyup birlerden onlara, onlardan yüzlere güncel resmi rakamlarına taşıdı. Eklemek önemlidir: bu rakamların da güvenilir olmadığı sokağa saçılan bilgielrle de kanıtlanıyor. Yine de pandemi ile seçimler yolda yrüyor. Birileri paraları saçıyor. Probaganda ise kendi sömürgesel şartlarında sürüyor. Krizler, başarısızlıklar, yolsuzluklar, söylenenin tersi yapılırken de ayni partilerin gücü sürüyor. Muhalefet ise dokunmadan yoluna devam edip Ankara şansına oynuyor. Saatlerce konuşuluyor. Ekranlarımız maşalah sayısal medyada oldukça laflar söyleniyor. Sanki krizlerin olmadığı Norveç veya otoriter liderli ülkede devamlılık adına gerçekleri dolaştırıp rakamalr saydırtılıyor. Birşeyler öneriliyor. Öneriliyor da en başta resmen çöken sağlık sistemine nasıl çözümü de bulmak mümkün değildir. Kıbrıs sorunu mu? Şimdilik birilerine ihale edilip boş etiektlerle elerindeki yetki olmamazlığı geçiştirmeğe çalışıyorlar. Sömürgeleşmenin bağımsızlığa dönüşümü ise hiç duyulmuyor. Ayni  koşullarda iyileştirme olguları dahi üretilemedi. Ama, ekonomik kavramlar uçuşuyor, ezberler peşpeşe ekleniyor. Birtakım laflar diziliyor. Sanki önerielri ve uygulamaları kendileri gerçekleştirecek gibiymişler.

Nitekim, yine Türkiye gerçeği bir yerden vurdu: bu defa da elçilik Kuzey kıbrısı yönetme adına Adalet müşaviri görevlendirdi. Buradaki yargı ile alakalı örgütleri ziyaret etti. Kimse bu gelen müşaviri tanımadığını veya neden görevlendirildiğini sormadı. Partiler ise şöylesine ggeçiştirdiler. Çünkü sonuçta koltuk hesabının Ankaradan geçtiğini yaşayarak defalarca öğrendiler. Boşuna değildi, Sucuoğlu ilk ziyareti Elçiliğe yapıp kurduğu kabinesine onay aldıydı. Kulağı hep Ankarada davet bekledi. Bunlar hep unutuluyorn veya görmezden geliniyor. Seçim koşullarında daha duyarlı olupn  yakalamak da mümkün olmadı. Son Adalet müşaviri konusunda yeniden  yaşadık. İlginç bir tutum da  fırıldak gazeteciden geldi: etrafta müdahale görmüyormuş! Ne diyelim: hele  de ısrarla bir partinin barajda kalmaması için gösterilen davranışlarla müdahaleleri sağır sultan duyarken kendisinin duymaması da mümkün değildi. Ama şunu da alışıp alkışlıyoruz: Dün Tatarı “Avrupa görmüş hoş görülü” diye ahaliye yuturanaın, bugün  ayni saraylığa eriştirme çelişkisini hergün yaşıyoruz. Seçim süercindeki müşavir gerçeği de ortada. Dün eflasyon açıklayan müşteşar veya müdürleri yerden yere vuruken, şimdi seçim döneminde “gayet iyi insan ekonomistleri” diye algılatmalar da ne yazık tutuyor. Bir de şu feodal ilişki meselesi var: aday olan birçok kişi parti kimliğinden kopuk, kendine oy aldırma racı olarak akrabacılık ve arkadaşlık ilişkilerini kulanmaya çabalıyor. Hat ta “küsmekle” tehtit eden epey kesim de var. Bu siyasal partielrdeki güdükleşen politik görüş kadar, bireyselleşip çıkarsama haline gelen bireyciliğin de hastalık halindeki ilişkisidir.

Evet: pandemi yüzlerle yol alıyor. Hala en basit kurallara dahi uyulmuyor. Teslimiyet çizgisi ise iyice derinleşti. Yeni olmayan makamların dahi TC Elçiliği müşavileri atanıyor ve kabulleniliyor. Aradaki sözler boş. Çünkü tutum yok. Sağlık makamları ise yetersizliklerini yine eski teşkilat diliyle karşıtlarını ajanlıkla suçlamaya dek getiriyor. Hiç biri konunun sömürgesel gerçeğini, Türkiyedeki rejimin dönüşümüyle buraya yansımasını konuşmuyor. Dağılanm makamın çıkar hesabıyla sınırlandık. Özel okulun tatiline dahi habersiz kalan Eğtim makamcısı dahi oldu. Tüm bunlar bizi istemesek de geldiğimiz aşamaya getirdi. Fiyatların dahi düşürülmesinin önemi kalmadığı siyasal seçkilerde dolaşıyoruz. UBP birinci olmanın da gerçeğinde hala sistemin sosyal muhalefet karşıtlığına gelmemesinin ne yazık ki sonucu. Yarın seçim bitince de yeniden tüm yaşananlar unutulup, tekrardan eskilerde dolaşılıp kimseye güvenmedikelrini sçyleyecek olanlararla oyanalacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin