Rahmetliyi nasıl tanırdınız? – Ulus Irkad

597

Geçen haftalarda başlayan döviz kriziyle artık TL dünyanın en güvenilmez paralarından biri oldu. Peki, yani bu beklenmiyor muydu? Bana göre beklenen bir durumdu. Çünkü tüm dünyayla savaşacaksın, tüm ülkelere laf yetiştireceksin, sonra da ekonomik bir denge sağlayacaksın diye bir durum yok. Gerçek olan aslında Tayyip Erdoğan ve çevresinin artık çok hatalar yapmaya başlaması ve maalesef o da ortaya çıkıyor ki bu adamların belli bir dünya görüşleri yok. Devamlı günü birlik politikalarla işi götürmeye çalışıyorlar. Tayyip’i tek ayakta tutan şey kendisine bağlı, kendisine oy veren kitlelerin ona gözü kapalı biyat etmeleri ve o ne isterse onu yapmaları. Bu yüzden de hata payları yüksek oluyor. Türkiye 69 yıldır NATO üyesi ama Tayyip Tek Adam diktatörlüğünü uygulamaya başlayıp da hem içte hem de dışta artık herkesle kavga etmeye başlayınca, yalpalamaları artık günü birlik politikalara kadar indi. Çünkü hem kişisel hemde partisel hatalar onu öteye beriye savurduk sonra savuruyor. Belli ki suçlar ve yanlışlar çok artmış. Eğer belli bir politikaya bağlı kalırlarsa orada açmazlar ve hukuksal engeller olacak, o yüzden belli politikalara bağlanmak istemiyorlar. Günü birlik politikalarla o realiteden de uzağa sıçramaya çalışıyorlar. Zarrab Olayı ve Halk Bankası Olayı aslında birer emare teşkil ediyordu. Oradaki sıkışmayı Rusya ile tekrar barışmakla buldu. Bir aralık Orta Doğu’da bir kaosa oynadı ama o da olmadı. Belli ki oradaki menfaatler de pek istenildiği gibi cevap vermedi ve oradan da kurtulmanın bir olanağı; Rusya’ya ve Şanghay Beşlisine bağlanmak oldu. Tayyip Bey’in menfaatleri şimdilik sıkışmamak için onlarla birlikte harekete geçmeyi öngörüyor. Örneğin S400 olayı da ayrı bir olay. S400 füzeleri de aslında 69 yıldır NATO üyesi olan bir ülkenin daha fazla verdiği bir açık. Sen ABD müttefikisin ama Rusya gibi bir rakipten füzeler alacaksın. O da vereceği F35’leri vermiyor. Hem Nato üyesisin ve o üyeliğin içine, başka rakip bir ordunun veya devletin füzelerini sokmaya çalışıyorsun. Onu da bırakın sen 68 yıldır hep bu yapıyla devam etmişsin ama şimdi bir parmak hareketiyle bu yapıdan nasıl kurtrulacaksın? Seni bırakmazlar ki? Veya ayrılmak o kadar kolay mı? Aslında bunlar günü birlik poiltikaların bir eseri. Türkiye’nin tek adam rejimi, sıkışacağı yerlerden kaçmaya ve onu rahatlatacak yerler aramakta.

İşte döviz krizinin de arkasında aslında bu dengesizlikler yatmakta. Suriye konusunda ve de daha birçok konuda fire veren Türkiye, gerileyen ve kaybettiği her politikayı terkederek başka mecralar aramakta, gördüğü kaosun da içine atlayarak esas suçlarından kurtulmaya ve dikkatleri dağıtmaya çalışıyor. Isid’e en fazla Suriye içinde destek veren ve Isid kamuflajı ile YPG’ye saldırılar düzenleyenin de Türkiye olduğu artık biliniyor. Aklınca Isid kanalıyla YGP’nin bir özerk bölge kurmasını engelledi ama Rusya’nın YPG’ye özerk bölge konusunda destek verdiği, Suriye’nin de son zamanlarda YPG ile görüştüğü biliniyor. Çin’in bile YPG konusunda aynen Rusya gibi Özerklikten yana olabileceği düşünülebilir çünkü geçmişte Isid içindeki Uygur Türklerinin varlığından dolayı, Çin’in ne kadar telaşlı olduğu biliniyor. Açıkçası Şanghay Beşlisi de Türkiye’ye yar olmayabilir. Bunun yanında Hindistan’ın Özerk Bölgeler ve federasyonlarla idare edildiği de bilinmekte.Bir bakıma sığınacağı karakollar aramakta Türkiye. Şanghay Beşlisi ile balayına girmekteki amaç da bu olsa gerek. Buraya girerek sorunlardan kurtulacak mı? Aslında sorunların esası buradan başlayacak. Ne kültürel, ne politik, ne de ekonomik olarak bu ülkelerle bir benzerliği var. Onu da bırakın AB ve Batı’ya onca mal satan Türkiye, sadece Rus pazarına sattığı gibi Hindistan, Çin gibi ülkelere sebze ve meyve satacağını sanıyorsa aldanıyor. Bu arada AB ülkelerine sattığı teknolojik malları, kalitesiz mallar satan bir Çin’e nasıl satacağını da düşünmelidir. Öncelikle ücretlerde veya fiyatlarda bir fark olacak ve Türkiye bu ürettiği kaliteli malları bunlara satmakta güçlüklerle karşılaşacaktır. Oralardaki işgücünün çok düşük olması da ayrı bir olay.Bu ülkelerdeki şartlar, AB ülkelerinin şartlarına pek uymuyor. Hatta bu ülkelerdeki işçiler daha da kalitesiz ve nitelikli işçiler değil. Hatta daha az ücrete de çalışmaktadırlar. Üretilen mallar çok daha kalitesiz,ucuz ve pek dayanıklı değiller. Türkiye’nin ürettiği daha pahalı ve kaliteli mallar Çin’de ne kadar Pazar bulacak o da şüpheli. Bir milyardan fazla nüfusu olan Çin’in esas halkının ne şartlar altında ezildiği ve yaşadığı da malum.

Son zamanlarda ABD başındaki Trump’ın birkaç tweetiyle Türk ekonomisi bayağı sarsıntı geçirdi. Bunun Kuzey Kıbrıs ekonomisine de oldukça olumsuz etkisi oldu. Daha önce görülen köy kılavuz istemezdi. Birçok örgüt ve siyasi, Euro kullanılmasını önerdi ama Türkiye ilgilileri Kabul etmedi ve etmiyor. Niye acaba? Türkiye Devleti’nin Kuzey Kıbrıs’ta TL kullanılmasında menfaati ne? Niye Kıbrıslıtürklerin ekonomik olarak bağımsızlaşmasını istemiyor? Yoksa bu işin Kuzey Kıbrıs’ın kumarhaneleriyle, Casinolarıyla, her türlü çirkinliği ile Türkiye’deki karanlık dünyaya ve tabi ki devlete bir menfaati var da biz mi bilmiyoruz? Niye ısrarla Kıbrıs’ta kumarhaneli oteller açılması pompalanıyor? Niye Girne’nin dağı taşı betonla doldu? Niye Girne’nin taşı toprağı betonlaştırılarak Girne’nin içine girilmez oldu? Bunların TC’nin Kuzey Kıbrıs’a bakışıyla bir ilişkisi mi var? Esasında tüm bunların Kuzey Kıbrıs’ta çözüm olmamasıyla veya girişimlerin akamete uğramasıyla ilişkisi ne? Niye Kuzey Kıbrıs’taki Kıbrıslıtürk ilgililer, gerek meclis yapısında, gerekse Kıbrıs sorununun devamlılık arzetmesinde sadece bir kamuflaj olarak kullanılıyorlar? Niye Kıbrıslıtürklerin konuşmaya bile hakları yok?

Kıbrıslıtürklere kendi kendilerinin hayatlarına son vermeleri için herşey yaptırılıyor. Somut koşullar öyle gösteriyor…