Bankalar para dolu… – Ulus Irkad

581

Son 30 yıldır ekonomistlerin veya yayınladıkları makalelerde bankaların para dolu olmasının, sanki de halkın midesinin dolu olmasıyla bir olduğu yönündeki bilgileriyle yoğrulduk. Oysa bankaların para dolu olması halkın da midesini dolu olduğunu göstermiyor. “Bankalar ne kadar zenginleşirse fakirler o kadar artar” ilkesini Karl Marks Kapitali’nde çoktan koymuştu. O ülkede köprülerin yapılması, hava alanlarının yapılması ama bunlar yapıldıktan sonra halkın cebinin para dolu olmasıyla bu sayılanların bir etkisi yok. Önemli olan sen üretim yaparak halkın alış gücünü yükseltiyor musun, sağlık, eğitim gibi alanlarda halka hizmetler götürüyor musun? Halk elindekiyle ailesini geçindiriyor, çocuklarının eğitimi ve sağlık bakımını yapabiliyor, bir baş göze sahip olabiliyor mu? Halk, bugün hastahanelerin yanına bile yaklaşamıyorsa ve de herkes doktorun yanına gitmektense ölümü seçiyorsa, senin yaptığın yolların, hava alanlarının, köprülerin hiçbir anlamı yoktur. Mesela ülkemizde evlerdeki araba sayıları da ülkedeki insanların zenginliğini göstermemekte, bazı ekonomistlerin söylediğine göre. Üstelik bırakın onu Türkiye’den bize paket uygulamaya görevlendirilen ekonomistler de buradaki somut koşulları düşünmeden halkın refahının ellerindeki arabalarla bir olduğunu iddia ettiler ve buraya paketler uyguladılar. Adam buradaki kamu taşımacılığının  zayıf olduğunu bilmiyor veya bilmek istemiyordu. Kamu taşımacılığı olmadığı için insanlar mecburen çocuklarına bile araba alıyorlar çünkü ülkede kamu taşımacılığı yok, belki bunda geçmişte az nüfusun da çok etkiisi var ama tüm şimdiye kadar örnek aldıklarımız ülkede mutlu bir yaşamın olduğunu da göstermemekte. Bugün dolar almış başını gidiyor. Bir dolar 4 TL’yi çoktan geçti, beşe doğru hızlıca ilerliyor. Bir Avro beşi buldu, geçti bile, bunun yanında Bir Sterlin de Altı TL civarlarında oynamakta. Ülkede geçen haftalarda asgari üctretin artması da bir fayda vermedi çünkü yükselen döviz herşeyi süpürdü. Bir kutu pastörize süt artık biradan pahalıya gidiyor.

Şimdi resmi devlet verileri bize direk olarak durumu söylemiyor ama çok dikkatle bakarsak ekonominin oldukça kötü olduğunu okuyabiliriz:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinin büyük bir kısmı ticarete, yani ithalata dayanmakta, üretim girdileri ve tüketim maddeleri büyük oranda ithalat yoluyla sağlanmaktadır. Bu nedenle TL’nin döviz karşındaki değeri, üretim maliyetleri ve ürün fiyatları üzerinde etkili olmaktadır.

KKTC’nin 2015 yılında 3,74 milyar dolar olan GSYİH’sının 2016 yılında 3,73 milyar dolar olduğu 2017 yılında da 3,4 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahin edilmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisinde 2010-2011 yıllarında gerçekleşen %3.7 ve %3.9’luk büyümenin ardından 2012 ve 2013 yıllarında büyüme yavaşlayarak devam etmiş, GSYİH reel olarak sırasıyla %1.8 ve %1.1 artmıştır. 2014 ve 2015 yıllarında ise GSYİH reel olarak sırasıyla %4.9 ve %4.0’lük artış göstermiştir. Kuzey Kıbrıs’ın 2016 yılında %2,0 oranında büyüdüğü 2017 yılında da %2,7 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. ABD Doları bazında ise, 2013 yılında 15,357 dolar olan kişi başına düşen GSYİH, 2014 yılında 15,109 dolara 2015 yılında ise 13,737 dolara gerilemiştir. KKTC’de kişi başına düşen milli gelirin 2016 yılında 12.135 dolar olduğu 2017 yılında da 12.701 dolar olacağı tahmin edilmektedir.

GSYİH içinde, tarım sektörü %8,5, sanayi sektörü %9,4, inşaat sektörü %9,6 ve hizmetler sektörü %60,8 oranında pay almaktadır.

Turizm ve eğitim sektörleri büyük gelir kaynağıdır. Ülkede sadece belirli sanayi dallarında üretim mevcuttur.

Dış ticaret açısından bakıldığında ülke büyük dış ticaret açığına sahiptir. 2016 yılı itibarıyla 105,5 milyon dolarlık ihracata karşılık 1,6 milyar dolarlık ithalata sahiptir.

KKTC’de fon kaynaklı ve kalkınma bankası aracılığı ile verilen kredilerin özellikle öncü sektörler olarak değerlendirilen turizm, eğitim, sağlık ve bununla birlikte gelişen sanayi sektörüne kanalize olduğu görülmektedir. Bir başka değişle devletin öncü sektörlerini gelişiminin sağlanması için verdiği uygun kredilerin yukarıda bahsi geçen sektörlere gittiği ve son yıllar değerlendirildiğinde bu sektörlerin yüzde10’nun üzerinde önemli bir büyüme gösterdiği anlaşılmaktadır. Buna karşın bankacılık sektöründe öncü ve KKTC ekonomisinin büyümesine önemli katkılarda bulunan sektörlere yönelik çok düşük seviyelerde kredi kullanımı söz konusudur. Örneğin devlet kaynaklı kredilerin nerdeyse tamamı sanayi ve turizm sektörleri tarafından kullanılırken, banka kredileri 2004 yılı verileri itibariyle turizm’e yüzde 0.6 ve sanayiye aynı şekilde yüzde 0.6 oranlarında kredi verilmiştir. Bu açıklamalar ışığında kamu yatırımları ve banka kredileri sektörel bazda değerlendirildiğinde tam anlamıyla farklı alanlara veya sektörlere yoğunlaşma olduğu görülmektedir. Sonuçta devlet, ekonomik büyümede önemli rol oynayan sektörlerin gelişimi için fon sağlarken, bankalar ise daha çok bireysel ve ticarete yönelik kredi vermeye odaklanmıştır. Burada akla gelen soru, KKTC’de öncü sektörlerin finansmanında bankacılık sektörünün neden aktif rol oynamadığıdır. Bu bağlamda bankacılık sektörünün miktar bazlı göstergeleri diğer ülkelerle kıyaslandığında, bu sektörün gelişmemiş olduğunu söylemek zordur. Böylece bankacılık sektörünün öncü sektörlerin finansmanında aktif rol oynamamasının nedeni, kamunun bu sektörleri fonlamada üstlendiği roldür. Bunun nedeni ise kamu altyapı yatırımlarını tamamlamadığı sürece özel sektör yatırım yapmayı tercih etmeyecektir. Şu anki mevcut durum değerlendirildiğinde özel sektördeki yatırımların devletin sağladığı uygun şartlardaki kredilerle teşvik edilmektedir. Dolayısı ile henüz KKTC’de kamu yatırımlarının yerini özel sektöre bırakması gerektiği sonucu çıkmamaktadır. Bu durum daha önce de belirtildiği gibi gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ve kamu kesimi altyapı yatırımlarını tamamlayana kadar da devam eden bir süreç olarak değerlendirilmektedir”.

Yukarıda bakıldığında 2017’deki GSYİH 2015 yılında gerilemiş.ABD doları bazında 2013 yılında 15,357 dolar olan kişi başına düşen GSYİH, 2014 yılında 15,109 dolara 2015 yılında ise 13,737 dolara gerilemiştir. Yani yukarıda istatistik verilere çok iyi dikkat edilirse aslında yükselme diye gösterilenlerin de arada düştüğü görülmekte. “Dış ticaret açısından bakıldığında ülke büyük dış ticaret açığına sahiptir. 2016 yılı itibarıyla 105,5 milyon dolarlık ihracata karşılık 1,6 milyar dolarlık ithalata sahiptir”. Burada da dış ticaret açığının çok büyük olduğunu az çok okuması olan herkes anlamakta yapılanın bu veriler içinde ülkenin kötü durumunu gizlemekten başka birşey olmadığını anlamaktasınız. Bankalardaki mevduat birikimleri ise sadece bankaların sermayesinin şiştiği ama bunun vatandaşa veya ülke ekonomisine bir etkisinin olmadığını da verilere bakarsanız çok iyi anlayacaksınız.Anlayacağınız Kuzey Kıbrıs’ın planlı bir ekonomi, uluslararası hukukun da var olarak, bir federasyon çözümü ile Kıbrıslırum ekonomisiyle entegre bir şekilde AB ülkeleriyle normal ekonomik ve siyasal bir ilişkiye geçmesi artık elzemdir.. O kadar…

 

REFERANSLAR

https://www.economy.gov.tr/portal/faces/home/disIliskiler/ulkeler/ulke-detay/KKTC/html-viewer-ulkeler;jsessionid=gxJYtdXqQm491TJGeCfT4QVt9gY2fSVzCx34Rm1UiOpB5X4Hs_zR!-1031152160?contentId=UCM%23dDocName%3AEK-160432&contentTitle=Genel%20Ekonomik%20Durum&_afrLoop=25444886184602486&_afrWindowMode=0&_afrWindowId=null&_adf.ctrl-state=ig13z3zck_1#!%40%40%3F_afrWindowId%3Dnull%26_afrLoop%3D25444886184602486%26contentId%3DUCM%2523dDocName%253AEK-160432%26contentTitle%3DGenel%2BEkonomik%2BDurum%26_afrWindowMode%3D0%26_adf.ctrl-state%3Dig13z3zck_5