1963-64 Baf çarpışmaları ve Dr İhsan Ali; Dr İhsan Ali Baf Türklerinin hayatını bir katliamdan nasıl kurtardı? – Ulus Irkad

988

Dr İhsan Ali’nin Baf’ta,1963 çarpışmaları öncesi ve sonrası konusunda egemen elit kesimler, genelde de ona ve fikirlerine  karşıydılar, devamlı dedikodusunu yaptıkları veya onu vatan hainliği (!) ile iftira attıklarıi suçlamalar  hala daha zamanımıza kadar havada uçuşmaktadır. Kendisi bana Baf’ta,1975 yılında son olarak onu ziyaret ederken, kurmuş olduğu partinin iki kurucusunun öldürülmesinden ve kendisinin de öldürüleceğinden korktuğunu söylemişti.Bu konuda Dr İhsan Ali’nin niye Kıbrıslırum tarafında kaldığı ve niye Kıbrıslıtürk bölgelerine geçmediği hala konuşulmaktadır. Oysa çok iyi bilindiği gibi Dr İhsan Ali gibi Kıbrıs konusunda konuşanlar ve devrin Kıbrıslıtürk liderliği gibi düşünmeyenler,hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ta bayağı çoktu. “Nevzat ve Ben adlı” Kitabında Özker Yaşın, Türkiye’deki idareci kesimlerin görüşleri hakkında şunları yazmaktadır (sf 19-20):

“Türkiye basınındaki tahrikler,Kıbrıs’ta Rauf Denktaş’ı hedef alan bir suikast girişimi olduğuna dair asparagas haberler, Makarios’un Türkiye’ye gittiği günlerde Denktaş’ın  verdiği sert beyanatlar yüzünden Anavatan halkı ustalıkla kışkırtıldı. Böylece Türkiye’nin topraklarını ziyaret eden yabancı devlet başkanlarına karşı her zaman gösterilmekte olan geleneksel misafirperverlik bir yana bırakıldı. Başpiskopos Ankara’ya gittiği günlerde Çankaya ve Ulus Meydanlarında, başkentte  Başpiskoposun arabasının geçeceği yollarda toplanan kışkırtılmış göstericiler, Makarios’u yuhaladılar. “Zürih Anlaşmalarına riayet et”, “Ne yüzle Türkiye’ye geliyorsun” sloganlarının atıldığı bu planlanmış gösterilerde polis arabaları Başpiskopos’un, protesto seslerini duymaması için, devamlı siren çaldılar.

Kıbırs Cumhurbaşkanı Makarios, Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ve Başbakan İsmet İnönü ile görüştü. Başpikopos adadaki son  durum hakkında Türk hükümetine bilgi verdi.

Görüşmelerin ardından yayımlanan ortak bildiride adada barış ve güvenliğin sağlanması için iki tarafın görüş birliğine  vardığı açıklandı. Başpiskopos Makarios Türkiye’den ayrılacağı gün basın mensuplarına verdiği demeçle,Türk hükümetinin ileri sürdüğü bütün isteklerin kendisinin de istekleri olduğunu söyledi. Ayrıca Cumhuriyet Anayasasını tam olarak uygulamak niyetinde olduğunu açıkladı.

Dört günlük bu olaylı ziyaretini tamamlayarak Türkiye’den ayrılan Makarios’u Esenboğa Hava limanından T.C. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel uğurladı.

Cemal Gürsel Başpiskopos Makarios’a “Bütün Kıbrıslılara selam götürün. Eskiden yaşadıkları acı olayları unutsunlar. Ufak hadiseleri büyütmesinler, Rumlar ve Türkler birbirleri ie iyi geçinsinler, işbirliği içinde olsunlar ve dostça yaşasınlar, mutlu olsunlar, Türkiye cumhuriyetinin isteği budur” dedi”. Görüldüğü gibi o dönemlerde Dr İhsan Ali ve çevresinin savunduğu politikaları Türkiye’de de üst siyasi ve bürokrat kesimden  geniş çevreler savunmakta ama bunun yanında gene derin devlet ve Özel harp Dairesi gibi kesimler ise kışkırtrıcılıklarına devam etmekteydiler. Bu arada, 1963-64 yılarına gelindiğinde Dr İhsan  Ali Baf’taki olayları, bilhassa 7 Mart 1964 olaylarını, şu şekilde anlatmaktadır (Hatıralarım, sf.55):

“7 Mart 1964’te  Türk tarafı, bilinçli şekilde kritik bir durum yarattı. Önemsiz bir vesileyle Baf çarşısı savaş alanına dönüştü.

Kasaba çarşısını denetimlerinde tutan Baf Türkleri çeşitli mevzilere yerleştirdikleri silahlı adamlarla,çeşitli yaş ve sınıftan yüzlerce Eleni tutukladılar ve esir olarak Türk tarafına götürdüler. Ertesi gün, Elenler Baf köylerine çeşitli saldırılarda bulundular ve birçok Türk’ü tutukladılar. Bu yolla, Türk tarafını, Elen tutukluları serbest bırakmak zorunda bıraktılar. Ancak 9 Mart’ta Elenler, Baf Türk Bölgesi’ndeki Türk mevzilerine karşı saldırıya geçtiler. Amaçları , kapalı kalan çarşıyı kurtarmaktı çünkü ne Türkler ne de Elenler işlerine gidebiliyordu.

Bu olaylardan sonra Türkiye, Elenler tarafından, Kıbrıs’a Kıbrıs Türklerine karşı soykırım uygulandığı iddiasıyla müdahale yönünde daha yoğun tehditlerde bulunuyordu…”

Bu arada Baf’taki olaylar tırmanıp da Baflı Türkler katliamla karşıkarşıya kalınca, Dr İhsan Ali Makarios ve Glafkos Klerides’e bu olayların Türkiye’nin müdahalesine sebep olacağını bildirir. Olayları Glafkos Klerides,  Niyazi Kızılyürek’in  Glafkos Klerides adlı kitabında şöyle aktarmaktadır (sf.125-127):

‘Bir seferinde, Başpiskopos Makarios’un Atina’da bulunduğu bir sırada, Türk hükümeti Yunanistan’ı, Kıbrıs’ı işgal harekatı düzenleyeceği konusunda uyarmıştı. O sıralar Meclis Başkanı sıfatıyla cumhurbaşkanlığına vekalet ediyordum. Bu olay üzerine, Başpiskopos gece yarısı beni evden arayarak, Türk Büyükleçisi’nin bana herhangi bir yazılı belge gönderip göndermediğini sordu. “Hayır, göndermedi” dedim. Bunun üzerine “Her an sana bir belge gönderebilirler, çünkü Baf’taki olaylara son verilmediği takdirde işgal harekatı düzenleyeceklerine dair bir nota hazırladılar” dedi. Telefonu kapattıktan kısa bir süre sonra yeniden telefon çaldı. Türkiye Büyükelçisi’nin benimle görüşmek istediğini söylediler. Benimle derhal Cumhurbbaşkanlığı’nda buluşmak istiyordu. Hemen Cumhurbaşkanlığı’na doğru yola çıktım. Büyükelçi beni orada bekliyordu. Bana, Baf’taki çatışmalar son bulmadığı takdirde Türkiye’nin müdahale edeceğine dair bir uyarı belgesi (nota) verdi. Hemen Atina’da bulunan Makarios’u arayarak “Sözünü ettiğin belgeyi bana verdi” dedim. Makarios “Ne yapmayı düşünüyorsun” diye sordu. “Baf’a gidip olaylara son vermelerini söylemek için İngilizlerden  bir helikopter ayarlamalarını istemeyi düşünüyorum” dedim.

Gerçekten de İngilizlerin sağladığı bir helikopterle Baf’a gittim. Orada Kıbrıslı Türk kadın ve çocukların sığındığı bir okulu kuşatmışlardı. Ziyaretimin nedenini öğrendikleri için, beni dinlemek istemiyorlardı. Rumlara vazgeçmelerini, aksi halde, okulun içine gireceğimi söyledim. Peşime takıldılar, hatta Türk dostu olduğumu göstermek için başıma bir de fes giydirdiler. Ben bu arada, Yorgacis’e de haber vermiştim. Yorgacis telefon edince çekilip dağıldılar”.

Dr İhsan Ali’nin bu müdahalesi ile olaylar durulur ama kayıplar o gün 14 kişidir. 9  kayıp Mavrali Bölgesi’nde diğerleri de diğer bölgelerdendir. Baf Türkleri bu katliamla karşılaştıkları sırada Dr İhsan Ali’den yardım isteme olayı ise Baf Türk bölgesi’nin Mutallo Meydanında meydana gelir. İşte o anı ise seneler sonra internet ortamında yayımlatan, o saatlere ve o güne şahit olan,genç mücahitlerden, bugün Londra’da yaşayan Baflı Türklerden İlkay Çıralı, bizlere Dr İhsan Ali’den yardım talep edilmesi olayını mektubunda şöyle anlatmaktadır:

“Bizi ancak Dr. ihsan Ali kurtarabiliiir!”
Her toplum tıbkı bir aile gibi, travma veya krize girdiği zaman kendine yakın en güvenilir birini bulur ve ondan yardım ister (bu duygu her yaratığın doğasında vardır). Sene 1964, 9 Mart. Baf kasabası sakinleri sabahleyin havan ve bazuka sesleri ile uyandık . Rum güçleri (Eoka, Rum Polisi ve Yunan askerleri) Baf Türk mahallesine genis çapta saldırıya geçti. Biz mücahitler “hazırlıklı” olmamıza rağmen böyle geniş bir operasyonu beklemiyorduk doğrusu. Rum ve Yunan güçlerine karşı göstermiş olduğu olağanüstü direnişe rağmen, Lefkoşa’dan gelen talimat üzerine 10 Mart günü “ateş kes” imzalanıp yürürlüğe girdi. Buna göre Mevziler yıkılacak, Mücahitlik dağılacak, silahlar ortadan kaldırılacak (Rum’a teslim edilmeyecek) ve Rum Polis’i Türk Mahallesi’nde Land Rover içinde patrol gezecek.
Bütün mücahitler silahlarımızı saklayip sivil elbiseler ile Mutallo’daki kahvelerde toplandık. Her kafadan bir ses çıkıyor; ağlayanlar, küfredenler, teslim oluşumuza isyan edenler, idareci kadroya ve komutanlara sövüp sayanlar, velhasıl, mücahitler ve mücahit olmayanlar da dahil bütün toplum tam bir panik icinde ne yapacağımızı düşünüyoruz. Yaralı olan mücahitlerimizin bir kısmı İngiliz helikopteri ile Lefkosa’ya gönderildi. Şehitlerimizi ise Caminin avlusuna defnettik (Baf Türk mezarligi Lemba (ÇIRALI) köyü yolu üzerinde ve emniyetsiz bir yerdeydi). Zaten hastahane diye bir yerimiz yoktu. Mutalloda bir vatandaşın evini (yanılmıyorsam Hasan Küçük dayının evi idi) “Hastahane” olarak kullanılıyordu. Doktor ise kahveci Yusuf dayinin oğlu, yeni mezun olmuş bir Baytar! (ismini simdi unuttum), iki hemşire ve Dip-Baflı hemşire/morg’cu Musa idi! Carpışmalar şiddetini artırınca ve yaralı ve şehitlerimiz da gelmeye başlayınca Lefkoşa’dan acil Dorktor yardımı istendi ve helikopterle Lefkoşa’dan Dr. Kaya Bekiroglu, Dr. Zihni Uzman Ve Dr. Mustafa Erbilen Baf Türkü’nün yardımına gelmişlerdi. Doktorları getiren helikopterle de yaralılar  Lefkoşa’ya gönderilmişti.
Mutallo’da kahvelerin bulunduğu meydandaki manzarayı bir an için gözönüne getirin……perişan halde yüzlerce kişi….Çoluk çocuğunu soran ana ve babalar, neneler, babasını veya kardeşini arayan cocuklar, kocasını şaşkın gözlerle ve histeri  içinde arayan, soran kadınlar…. Şehit’ini ağlayanlar, sağa-sola koşanlar, daha iki saat önce gölgesinden korktuğu, önünde esas duruşa geçtiği, bir dediğini iki yapmayan ve “Komutanım” dediği kişiye “ana-avrat” küfredenler, tam “pejmürde” bir kalabalık!

Büyük bir çaresizlik ve panik içinde ne yapacağını kestiremeyen, sağa-sola saldıran, dağınık vahşi bir kalabalık (“toplum” diyemiyorum çünkü toplumların az da olsa bir düzeni olur!). Her geçen dakika kalabalığın tansiyonunu bir o kadar daha artırıyor. Korku, belirsizlik ve çaresizlik hissi tamamen doruğa ulaşıyor. Öğleden sonra saat 1’e doğru kalabalığın ortasında, hatırı sayılır bir TMT komutanının babası, ve Kasabalının da cok iyi tanıdığı ve saydığı  kahveci Niyazi dayı, yüksekçe bir sandalyenin üzerine çıktı ve sesinin çıktığı kadar “Ey ahali…. bizi ancak Dr. ihsan Ali kurtarabilir!” “bırakın beni gideyim ve ona konuşayım” diye feryat etmeye başladı. Orada bulunan herkes donup kalmıştık. Çünkü  Dr. İhsan  Ali’nin adını bile anmak “vatan hainliği” ile eşitti! TMT’cilere göre: Dr ihsan Ali’den yardım talep etmek, Marakios’tan yardım istemekle eşti! Ama yine de bir TMT komutanı’nın babası, korku, belirsizlik ve çaresizliğin verdiği cesaretle sandalyeye çıkıyor ve “Bizi ancak Dr. İhsan Ali kurtarabilir” diye haykırabiliyordu!
Demek ki toplumlar da tıpkı aileler gibi travma ve çaresizlik içinde iken güvenebilecekleri birilerini arar, bulur ve yardım ister. Şu an KKTC’de yaşananlarla, seneler önce Baf’ta yaşadığımız olaylar ile parallellik kurmak mümkündür. Federal bir Kıbrıs Cumhuriyetine mi , AB’ye mi, ABD mi, Türkiye’ye mi? Bir karar verip birileri o sandalyenin üzerine çıkacak ve Dr. ihsan Ali’sini arayacak!
Saygilarimla
Ilkay Zihni CIRALI (Akupunktur DR.-ingiltere)”

Bu konuşmadan, yani Dr İhsan Ali’nin Makarios ve Glafkos Clerides’le temasa geçip Baflı Türklerin toplu katliamdan kurtulmasından sonra toparlanan TMT’nin, Dr İhsan Ali’ye yanıtı, daha da acımasız bir yanıttı. Tüm ailesi, en küçük ferdine kadar Mutallo meydanında dayaktan geçirildi ve linç edildi. Ona sempati duyan birkaç aile de Rum tarafına kaçırıldı. Bu aileler daha sonra İsmet İnönü’nün, Dr İhsan Ali’ye gönderdiği bir mektupla tekrar Türk Bölgesi’ne geçtiler. Baf Olaylarında parmağı olanlar ise Dr İhsan Ali’nin adını Kıbrıslıtürk hafızasından silmeyi başardılar…

Dr. İhsan Ali’nin toplumuna sevgisi ve toplumu için yaptıkları, elbette bugün olduğu gibi tarihle ortaya çıkacaktır. Çünkü tarih yapılan yanlışları mahkum ettiği gibi, toplumlarına sevgi duyup hizmet veren liderleri her zaman için hatırlayacaktır.