Akıncı liyakatin önemine vurgu yaptı – Alpay Durduran

826

Müftünün görevden alınmasına engel olması ile ilgili olarak açıklama istemesi ve yerine atanacak kişinin belirtilmesini istemesi önemli bir adım oldu. Ülkemizi hababam sınıfı usulü idare eden iktidara makamının ağırlığı ile ders verdi.

Ne yazık ki iktidar hukuk filan bilmez ve hukuku umursamaz. Popülist genel politikası ile günü kurtarmaya çalışır. Ancak günü derken kendi gününü kurtarmaya çalışır ve hukuksuz bir karmaşa içinde yürütür.

Yalnız Akıncı değil yargı da devletin aldığı kararların mutlaka gerekçeli olmasını ve gerekçelerin bir mahkemede kamu yararına uygun olup olmadığının incelenebilecek nitelikte olmasını emreder. Yüksek mahkeme kararları bunu açıkça belirtmiştir. Öyle de olması gerektiği açıktır ama geçmişte bir falsoyu Anayasa mahkemesi ele almış ve kararında açıklamıştı.

Müftü gibi önemli bir makamdaki kişiyi görevden alacaksan bir yargıcın anlayacağı kadar açık bir gerekçe göstereceksin. Göstermezsen bizde suç işlemiş olup görevini savsaklamışsındır ama bu suçu kovuşturacak biri ortada görünmemektedir. Anayasayı incelersen kimin görevli olduğunu burusun ama şimdiye kadar kimse bu görevini fark edip yüklenmiş değildir. Veya fark etmiş ama üstlenip de başını siyasilerle derde sokmak istememiştir.

Demokratik hukuk devleti anayasanın halkın uyanık bekçiliğine havale ettiği bir temeldir. Biz ise kavgayı kamuoyu yaratıp baskı ile ele almakla yetinmek zorunda kalıyoruz ama görevliler kavgaya katılmıyorlar. Onun için bekleyip duruyoruz.

Akıncı’nın ikinci ve birincisi kadar önemli uyarısı ise liyakat uygulamasıdır.

Fetö mücadelesi denilen savaşım liyakat yerine adam kayırma ve yandaş atama ile ortaya çıkan bir skandal duruma karşı ilan edilmiştir. Fetö gidecek ama yerine başka türlüsü yani seçilmemiş, kadrolaşma ile ele geçirilmiş örgüt tarafından devletin yönetiminin ele geçirilmesi usulü ile menzil tarikatı gelecekse darbe başarılı olmuş olur. Savaşımı da kaybederiz. Devlette yuvalanmaya engel olmanın tek yolu yuvalanacakları yakalamak değil yuvalanmaya engel olacak sistemi yani liyakat istemini getirmektir.

Ne yazık ki bizde liyakat sistemi uygulanmamaktadır. Kamu görevlilerinin sicillerinin güncel olarak tutulduğunu izleyen ve rapor veren yoktur. Özlük haklarıyla ilgili her ihtilafta sicillerin tutulmadığı ve var olan az bir şeyin de anlam taşımadığı gazete haberi olur da ancak duyarız.

Kilit kurum meclistir. Yasalarını uygulayıp uygulamadığı izlemek için sürekli rapor göndermesi için hükümeti ve memurları göreve davet etmesi ve olmazsa hükümeti devirmesi gereken meclistir. Ancak yapmıyor.

Akıncı’nın mesajı umalım ki meclise de ulaşır. Akıncı da kendisine gönderilecek yeni görevden alma açıklamasında liyakati sorgularken liyakatle ilgili bilgileri yerine gelecek için de ister diye umalım. Muhalefet de liyakatin nasıl uygulandığını izlemek için fırsat bulup hükümeti göreve davet eder ve rapor ister diye umalım.

2016 yılında 1923 yılında kurulan bir hukuk devletinin bir molla tarafından yandaşlarını yerleştirerek askeri bir darbe yapmaya cesaret edecek kadar ele geçirildiğini görmekten şaşkına döndük. Sözde buna karşı mücadelenin yürütülüşü şaşkınlığımıza şaşkınlık kattı. Fetöcüler hala etkin diye konuşulması ve iktidara Fetöcülerle işbirliği yapanları koruduğu ve kendi içinde himaye ettiklerinin olduğu ve ayni tip başka dinci mollaların da devlete ayrıcalıklı olarak sızmakta olduğunu okumaktan da şaşırıp duruyoruz.

Demokratik ülkelerde buna benzer durumlarda meclis öncelikle harekete geçer ve kendini aşıp başka yollarla iktidara geçmeye çalışanları bir tehdit olarak görüp saldırıya geçer. Türkiye’de ise meclis kendi de bombalandığı halde savaşımın başını çekmez. Devleti FETÖ’ye kaptırabilecek kadar sakat olan iktidar meclisi de aşıp kendi ameliyatını kendi yapmaya çalışıyor. Meclisteki muhalefet ise iktidarı kaptırabilecek kadar aymaz olan çoğunluğun desteğini de alamadığı için düşman olarak muamele görmeye başladı ve demokratik hukuk devleti iktidar oyunlarının kurbanı oldu.

Trump’ın demokratik hukuk devletine ters uygulamalarının Amerika’da yasama tarafından nasıl göğüslendiğini izliyoruz ve Türkiye’deki meclisi arıyoruz ama adı meclis ortada görünmüyor. O başka bir şey. İçindeki muhalefet de böyle meclis olmaz meclisin doğal yetkilerini kullanabilmesi için gerekli organlarını kurmalı ve milletvekillerine kendilerine kayık yetki ve olanaklar verilmelidir demiyor. Seçim gelsin de bunlardan kurtulalım hesabı yapıyor.

Akıncı o kadar ileri gitmiyor. Çünkü o da bizdeki yok mertebesindeki meclisi demokratik hukuk devletinin meclisi kabul ediyor. Avrupa Konseyi onun en azından sahip olması gereken yetkileri ve olanakları üye devletlere bildirdi. Yoksa sizi incelemeye alırız dedi. Sonra da atarız demiş oldu.

Liyakat sistemi en büyük kalkandır. FETÖ işgal etmezse başkaları eder ve seçimler de maskaralık olur. Her beş yılda bir seçim umuduyla yaşamak değil etkin ve verimli bir yapı istersen liyakat sistemi şarttır.

İnsanı Bylock kullandı veya Fetö’nün kitabını bulundurdu diye uyduruk delillerle insanları tutuklamak Bağdat’tan döndü. Yabancı ülkeler iadesi istenenlerle ilgili dosyalara delil yok diye değer vermediler. Bizde mahkeme nasıl değer verecek? En iyisi alsın kendi yargılasın diyen avukatlarımız haklıdır.

Hükümet darbesi girişimi var deyip işe koyulacaksın ama devletin kaplarını onlara açan kimseler hala soruşturulmayacak! Olacak iş değil. O darbeciler sızdılarsa sızmalarına olanak verenler büyük suç işlediler. Öyleyse onlar nasıl soruşturulmaz derseniz size ama devlette hep işler öyle yürümüş napalım diyecekler ve gene seçim kazanmaya devam edecekler öyle mi?

Akıncı’ya verilecek yanıt bunların aydınlanmasına ve bizdeki duruma ışık tutmasına olanak verecek. İnşallah!