Niye hep iki bölgelilik? – Ulus Irkad

595

Aslında Türk tezleri hep başından beri taksimi öngörmekteydi. Kıbrıslırumlarınkiler de Kıbrıslırumların dominant olacağı bir rejimi öngörüyordu. Ve yine bakarsanız aslında kafa yapısı olarak da pek birbirlerinden ayrılmazlar. Her ikisi de sonuçta etnik temizliği öngörmektedir. İki toplum arasında 1963 ve 1974 trajedileri yaşanmasına rağmen hala daha zihniyetlerde bir milim yol katedilmemiştir. Şark kafası hala daha hep üstün olma ve birbirine karşı güvensizlikle doludur. Peki ama bile bildiğimiz kadarıyla şöyle bir Avrupa tarihine bakalım: Şu anda içinde uyumluluk ve armoni görülen ülkeler de aslında 200 yıl önce hep birbirleriyle boğazlaşmaktaydılar. Hatta Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda 50 milyon insanın ölümüne sebep olması da ayrı bir trajedidir. Peki, niye bu ülkeler bugün durulma safhasına geldiler. Yanlış anlaşılmasın, çatışmaların ve çelişkilerin zaten kapitalizmden dolayı da devam ettiği bir gerçekliktir. Fakat şunu da kabul edelim; bu ülkeler birer demokratik cumhuriyet durumuna geldikleri için içteki ulusal sorunlar ortadan kalkmış ve orada yaşayan milliyet veya etnik grupların birbirlerine verdikleri tavizlerle bugün bu ülkeler uyumlu hale gelmişlerdir. Nedir bu ülkelerde olanlar? İnsan Hakları, Hukuk, Burjuva demokrasisi, eşitlik ve ekonomik refahın çok olmasa bile çalışanlara aksettirilmesi…

Şöyle bir anayasalarına baksak göreceğimiz bu ülkelerde yaşayan milletlerin insan hakları olarak self- determinasyon hakları tanınmış, demokrasi en doruk noktalarına kadar verilmiş, milliyetler veya etnik gruplar arasında eşitlik sağlanmış ve her vatandaş diğer vatandaştan ayrı eşit vatandaşlar durumuna gelmiştir (Elbette eleştiri olarak kapitalizmin eşitsiz koşullarını gözardı etmiyorum ama bu ülkelerdeki emekçi ve hak mücadelelerinin de bu noktada payı vardır). Devleti yönetenler budun, etnik grup, kan, dil, din faklılıklarına göre dominant değil, tüm farklılıklara rağmen eşit vatandaşlardırlar. Devlet eğer bu ülkelerde beş kişi bile farklı olsalar onlara maaşlı öğretmen tutup onları eğitmek mecburiyetindedir, hem de kendi dillerinde. Milliyetçilik ayrımcılıktır. Hiçkimse kendi milletinin, dilinin, dininin politikasını yapamaz. Ayrımcılıklar yasak hale gelmektedir. Kendi etnik grubunun özel bir bayramını kutlayacak olanlar kendi derneklerini kurarlar ve kutlarlar ama bu kutlamalar sırasında ırkçılık yapıp diğer yaşayanları hakir göremezler, aşağılayamazlar.

Bu ülkelerde çoğulculuk zorunluluğu vardır. Her görüş meclislerde temsil edilir ve onlara değer verilir. Karar aşamasında da en azınlıkta kalanın talebi de nazarı dikkate alınır. Oydaşmacılık vardır. Ülkede ben ölüm için referandum yapacağım diyen bir başkan ortaya çıkamaz. %51 çoğunluk elde edip herşeyi yapamaz çünkü %49’un da hakkı vardır ve gözardı edilemez. Ülkede başka dinler ve mezhepler varken (Olmasa bile) Sunnilik propagandası yapılamaz. Eğer ülkede tek bir kişi bile ayrı bir dindense sunnilik resmi ideoloji olup okullarda okutulamaz. Eğitim tüm toplumların veya grupların katılımıyla düzenlenir. Bu arada devlet her vatandaştan vergi toplar ama o ülkede başka dini farklılıklar varsa , ayrı dinden vatandaşların da vergileri alınıp vatandaşlara resmi din propagandası yapılamaz. Devlet ayrımcılık yapamaz. Yaptığı takdirde bunun yükümlülükleri vardır ve oradaki toplumlar kendi self determinasyonlarını kullanırlar. Ama bunun yanında burada yaşayan farklı gruplar da ayrı bir devlet isteyemez çünkü o demokratik devlette onlara tüm haklar verilir. Tüm haklar verildikten sonra bile ayrımcı talepte bulunurlarsa uluslararası hukukta onlara bu hak tanınmaz. Ne isterse olsun çok uluslu veya milletli veya kimlikli toplumlarda hukuka ve uluslararası hukuka saygı ve riayet olur. Her merci oralara veya resmi görevlere genelde seçilerek gelirler. Beğenilmeyen veya kötü icraat uygulayan yöneticiler oradaki anayasalara göre hemen değiştirilirler veya oradaki hükümetler hemen bozulup tekrar seçimlere gidilir.

Demokratik cumhuriyet olmanın bir bedeli vardır. Orada yaşayan tüm farklılıklar eşittirler ve devletin de hükümetin de düzenlemesi gene demokratik temayüller çerçevesinde olur…

Bugün Avrupa’nın demokratik ülkelerinde bu yüzden ulusal sorunlar çıkmaz veya hemen çözülür. Koskoca Orta Doğu’ya bakın bugün sorunlar çözülemediği için ülkeler dağılmakta,savaşlar çıkmakta ve sınırlar bu yüzden yeniden çizilmektedir. Çoğulculuk ve oydaşma bir değer kazandığı, aynen Avrupa’da olduğu gibi demokratrik kültür toplumları veya halkları bir olgunluğa ulaştırdığı zaman, iç çelişkiler veya sorunlar da aynen Avrupa’da olduğu gibi muhakkak azalacaktır.

Kıbrıs’ta da demokratik cumhuriyet kültürünün yukarıda yazıldığı gibi elde edilmesi ve yayılması gerekir. İşte bu kültürün olmaması Kıbrıs’ı böldü. Görünüş o ki hala daha aynı gerici kültürlerin batağında boğulmaktayız…