Dindar dilediği kadar ibadet edebilir, kuşku yok, öyleyse ne? – Alpay Durduran

681

Fettullahcı dinciler ne istediler de vermediler denirken seçim iş birliği kavgası koptu ve zamanın iktidarı onları ezmeye kalktı. Türkiye’de iktidar ne sağladı ki müttefiki ile kanlı oldu?

Anımsarsak seçim kavgasında Fetöcüler fazla bir etki yapmadılar, seçimin tehlike taşıdığını gösterdiler. Arkasından iktidarın yolsuzluklarını sergilercesine bir operasyon izlettiler. Tamamen güvenilmez hale getirilmiş yargıda iktidardaki kişileri dehşete düşürdüler. Onun için savaş kaçınılmaz oldu. Bir çağdaş hukuk devletinde bunlar olsaydı yer yerinden oynar ve iki taraf da yargı kararlarıyla perişan edilirdi.

Hâlbuki Türkiye’de basının da bulaştırıldığı bu kavgada hukuk değil tezgâhlar çalıştı. Onun için son hesaplaşmaya ordu da polis de karıştırılarak darbe gündeme geldi. Darbe vuruş demek ama Türkiye deyimlerinde askeri veya sivil yöntemlerle de olsa iktidarı devirip yerine kendinin iktidarını getirmek anlamını taşır. Öyle de oldu.

Bizim iktidarın dilini de alsak, Derviş Eroğlu’nun dediği gibi her hükümetin olduğu gibi bir konuşulan bir de çekmecedeki yüzü olur. Bunların da iki yüzü mutlaka vardır dersek başka yüzleri olmaz da diyemeyiz yani çok yüzlülük söz konusudur.

Burada bir de bunların gönül dünyasından haber verelim ki durum aydınlasın.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Yetkilisi Abdullah Sultan Al Nuaimi’nin yaptığı açıklamada, Katar’da Türkiyeli askerlerin bulunmasına karşı olmadıkları belirtildi. Naimi, “15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Afganistan’dan gelen ve Dubai’den transit geçiş yapacak olan FETÖ üyesi iki generali hava limanımızda derdest edip Türkiye’ye iade etmiştik” dedi.  Nuaimi, “Aynı hassasiyeti bize karşı faaliyet gösteren teröristler için Türkiye’den bekliyoruz. Onların kimler olduğunu Hakan Bey (MİT Müsteşarı Hakan Fidan) çok iyi biliyor” dedi.

……

BAE yetkilileri de, Türkiye ile her konuda ilişkilerin gelişmesinden yana olduklarını ancak, Müslüman Kardeşler örgütünün kendileri için FETÖ kadar tehlike arz ettiğini özellikle vurguluyor. BAE Dışişleri Bakanlığı Üst Düzey Yetkilisi Abdullah Sultan Al Nuaimi “Sizin için FETÖ terör örgütü ne ise bizim için de Müslüman Kardeşler odur. Hiçbir itirazımız yok. Sorun Müslüman Kardeşler konusundaki tavırdır. Biz, terör örgütlerinden kurtulmak istiyoruz.” dileğinde bulunarak, sözlerine şöyle devam ediyor:

“Türkiye’de bu örgüte çalışan bizim vatandaşımız dokuz terörist var ve onların iadesini istiyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Afganistan’dan gelen ve Dubai’den transit geçiş yapacak olan FETÖ üyesi iki generali hava limanımızda derdest edip Türkiye’ye iade etmiştik. Aynı hassasiyeti bize karşı faaliyet gösteren teröristler için Türkiye’den bekliyoruz. Onların kimler olduğunu Hakan Bey (MİT Müsteşarı Hakan Fidan) çok iyi biliyor.”

Bu sözler Katar krizi dolayısıyla söyleniyor. Çünkü Katar’ın Müslüman Kardeşlere karşı önlem almadığına inanıyorlar. Türkiye’ye, sen de uzak dur derken konu İsrail ile ilişkilere geliyor ve ikinci yüz ortaya çıkıyor. Araplara İsrail ile iyi ilişkileri veya saldırgan olmayan bir siyaseti satmak olanaksızdır. Onun için Müslüman Kardeşlerin (Müslüman Kardeşliği’nin) diğer Suni Müslümanlardan farkının İsrail’le ilişkiler olması ve diğerlerini sarması önemle değerlendiriliyor.

Görülüyor ki Müslümanların dertleri ibadet özgürlüğü değildir. İbadetin nasıl yapılacağı da değildir. Hemen her Müslüman ülkede isteseler de istemeseler de garı Müslüm de vardır. Onun için gayrı Müslümleri öldürün dediği iddia edilen Kuran’a saygı sorunu da değildir. Bu konu sade IŞİD ve Taliban gibi terörist dediklerinin dertleridir.

Ancak işin boyutları sık sık karışır. Müslüman Kardeşler Suudileri İsrail’e saldırgan olmamakla suçlayınca IŞİD/Taliban yanlıları oralarda güçlenir ve dert olurlar. Suudi krallığını sarstıklarını yakın geçmişte gördük.

Bu tabloya İran ve Şiilik dahil edilse işler daha da karışacak. Onun için usta diplomatların başka etmenler de bulduklarına inanmak gerek.

Katar’a Elcezire’yi kapat derlerken terörizme karşı önlem almak için dediklerini sanmamak gerek. Başka ve çekmecedeki yüzlerini de ortaya çıkararak yapıyorlar. Elcezira yayınını izleyenler teröre karşı olduğunu açıkça görürler. Yayında göze çarpan ise laikliğin ve demokrasinin de desteklendiğidir.

Ancak Katar’ın dünya çapında önem taşıyan bazı ülkelere ve İran’a konulan ambargoları kırma amaçlı ablukayı kırıp servet kazandığı da açıktır. Türkiye de bundan istifade etmiş gibidir.

Bu konuyu da dikkate alırsak İslam inancının arada araç olarak kullanıldığını görmek gerek. Aktörler kullanmadık şey bırakmadıklarından çok doğal bir şey.

İsterseniz Müslüman Kardeşler kolu nedir ki bu kadar tehlikeli bir gerginlik yaratabilecek hale geldi diye düşünürken onların ideolojilerini ele alın ve gayya kuyusuna dalın. Yararı olmaz çünkü senin dinin sana benimki bana diyen kutsal kitaplarına ve tarihlerine bakarsak İslam ülkelerinde her dönem gayri Müslüm tebaa yüksek oranda bulunmuştur. Barış içinde denilebilecek halde sistem içinde meşru olarak yaşamışlardır.

Atatürkçülerin dini siyasete alet etmeyi ne kadar şiddetle önlemeye çalıştıklarını anımsarsak madem bir araçtır çok keale almama sonucuna varırız ve şaşarız ama şaşmamak gerek. Tarih göstermiştir ki din istismarı çok etkili olabilir ve başka faktörlerle birleşince popülist ve yozlaşmış rejimlerde iktidara gelme şansı verir. Cennete gitmek için demokrasinin katledilmesine göz yumdurulanlar oylarıyla iktidara destek olurlar.

Birinde FETÖ diğerinde Müslüman Kardeşliği bahane hedef ama arkasında acımasız bir iktidar kavgası…

Değil mi yani ikisinin arasında dini düşünce olarak ne fark var?