Şanslısın – Aykut Bektaşoğlu

851

Akıncı  ya da Anastasiyadis. Yada başka isimler. Bir anlaşma yapsalar, ne deriz?

Ne diyelim?

Yani ne denilebilir?

Çok uzun zamandır, çok sayıda insan bu konu ile uğraştı, çabaladı. Fakat, herhangi birilerinin özlediği bir sonuca varılamadı… Varıldıysa da, bizler farkında değiliz…

Bu durumda ne demeli?

‘Belliydi’ demeli. ‘Samimiydiler. Her şeylerini ortaya koydular. Gecelerini gündüzlerine kattılar… Yüzlerinden belli. O kadar yorgunlar ki. Kutlamalarda yaptıkları konuşmalarda, sesleri çatlak çatlak çıkıyordu’ demeli…

Kutlamalar  dedik ya. Sizin öyle düğünlerde müğünlerde gördüğünüz cinsten değil.

Törenlerin en töreni. Törende, yok yok. Yok derken, yalnızca ikram olarak dağıtılan yiyecek, içecekten bahsetmiyorum. Basının,  alayı orada.  Tüm dünya ajansları… mankenler, artistler…

Ama mutlaka, ağlayanlar olmalı…

Marazdan demiyorum. Mutluluktan. Hıçkıra hıçkıra…

İkisi  de, sırayla, şu manada cümleler kurmalılar:

‘Bana iltifat ediyorsunuz, fakat asıl mümessil şunlar, bunlar…’ demeliler. ‘

‘Şunlar bunlar’ diye atıf yapılanlar ise gizlemeye çalışarak, gözyaşlarını silmeliler. Mütevazı davranmalılar. Asıl iltifatı, başkalarının hak ettiği izlenimini vererek, alçak gönüllü bir intiba yaratmalıdırlar toplumun gözünde.’Asıl müsebbipler başkaları’ der gibilerinden.

Yani sonuçta, onlar başkalarına, başkaları da başkalarına atmalı topu.

Öyle olunca, güzel oluyor. Ağır duruyor.

Ağırbaşlı bir atmosfer. Her şey daha bir ‘Gerçekten, işte gerçek, samimi barış bu’ olur, böyle olunca.

Ne diyelim? Şanslısınız. Torunlarınız, övüne övüne bir yer bulacaklar…

Barış ödüllülerin torunları olacaklar. Hafife alınacak bir durum değil.

Bu bir şans. Yok, ona bakarsan her şey şans da… Adamlar  anlaşır, hadi bakalım karşılarında bir de referandum…

Sen uğraş didin, bekle bakalım sonucu…

Tam bir şans oyunu. Fakat, New York ziyaretleri sırasında, tüm muhatapları, onları cesaretlendirdiler

ve şanslarının açık olmasını dilediler…

Yani?

Yanisi, strese gerek yok…

Yok diyoruz ama, adamlar, şans dilerken, içlerinden dua mı, yoksa beddua mı ediyorlar bilmiyoruz ki. Biz müneccim miyiz?.. bekleyeceğiz, sonucu göreceğiz…

Sonra, yalnızca dış dualar değil, iç dualar da önemli. Dışarıda ve içerdeki dua dengesi, tam bir sır.

Adamlar şanslı mı değil mi?, öğrenmek için filmin bölüm sonunu beklemek zorundayız…

Çok merak ediyorum. Sormadan bitirmeyeceğim.

Televizyonlarda görüşme haberlerini veriyorlar ya…

Görüşmenin en başını ve en sonunu yalnızca…

Zaten, başı ve sonu  arasında,  görüşüyorlar. Durup film çekecek halleri yok…

İşte bu başta ve sondaki kamera görüntülerinde, görüşmeciler hep beraber gülüyorlar. Orada gerçekten çok komik şeyler mi oluyor, yoksa çekim sırasında, kameraman ‘Gülün, çekim yapıyorum’ mu diyor?.. Bilmiyoruz.

Şunu da söyleyeyim, yapmacık ya da gerçek, herkes gülüyor. En çok gülen görüntüsü veren de Barış Burcu…

Bu kesin.

Fakat, Özdil Nami yok… Ortamla ilgisi yok. Damla tebessüm yok…

Ya öbürleri yalandan gülüyorlar,ya da ne bileyim…

Cem Yılmaz diyor ya. Kadın bir tanıdığı telefon açmış, sormuş: ‘Gösteriye bizimkileri de getireyim, acaba gülerler mi? diye. O da ne desin, ‘Getir, bakalım’ demiş…

Kadının annesi, gösteriye katılmış, gülmüş, iştirak etme gayretinde olmuş. Fakat babası, oyun boyunca, sahneye doğru öylece bakmış. Hatta bakış şekli,  ‘Hayvan herif, senin oynayacağın oyun bu mu? Öküz, öküz, tu Allah belanı versin’ vaziyetindeymiş…

Oyundan sonra Yılmaz, kadına bu durumu anlatmış. Kadın, ‘Babam sağır’ demiş…

Sonuç olarak, bu adamlar şanssız demek için, hiçbir sebebimiz yok.

Resmen ağızlarına bakıyoruz. Cümlelerindeki namelerden, geleceğimizi sorguluyoruz. Hakikaten, lider pozisyonu.

Adamlar tebessüm etmiş veya etmemiş. Bu, işin şakası…

 

Tabii ki her işin zorlukları vardır. Hiçbir iş, dışarıdan göründüğü gibi değildir…

Bu iş de öyledir. Bir kere, üzerlerinde büyük bir yük var.

Bütün dünya sizi izliyor.

Herkes, sizi olmadığınız yerlere koyuyor. Haliyle, yükünü hissediyorsun. ‘Yok, sandığınız gibi değil, abartıyorsunuz’ deseniz, bu sefer farklı bir durum ortaya çıkabilir…

‘Madem öyle, ne yapmaya atıp tutuyorsun? Sonra da yan çiziyorsun?’ gibi laflar ederler.

Yani ortada kalırsın…

Bana sorarsanız, ne olur ne olmaz, görüşmeci dediğin adam, her zaman esneyebilecek cümleler kurmalı. Şansını iyi kullanmalı…

Kimin hayır duası, kimin bedduası var hiç belli değil.