yazılariktibasAfrika yeniden paylaşılıyor: emperyalizm “onlarca yıl sürecek savaşı” planlıyor - Bill Van...
yazarın tüm yazıları:

Afrika yeniden paylaşılıyor: emperyalizm “onlarca yıl sürecek savaşı” planlıyor – Bill Van Auken

Yeniçağ podcastını dinleyin

mali2Cezayir’deki kanlı kuşatmanın sonucu olan Mali’deki Fransız müdahalesi, emperyalist amaçlar doğrultusunda Afrika’nın yeniden paylaşılacağının sinyallerini veren bir dönüm noktasıdır.

Yaşanan olaylar, Libya’da ABD-NATO eliyle rejim değişikliğine yönelik gerçekleşen savaş ile Washington’un aynı gerekçelerle planladığı Suriye’deki iç savaşın devamıdır. Bütün insanlık büyük güçlerin sarsıcı darbelerle dünyayı, bölgeleri, piyasaları ve kaynakları yeniden paylaşma sürecine tanık oluyor.

Dünyayı sömürgeci hedeflerle yeniden biçimlendirme sürecinin geçmiştekilerden çok daha kanlı olacağı ve Afrika’yı büyük zulümlerin beklediği aşikârdır.

Fransa, tıpkı Libya savaşında da olduğu gibi, bombardıman uçaklarının devreye girmesine ve Fransız Yabancı Lejyonu’ndaki savaş köpeklerini Mali’de mevzilendirme sürecine öncülük etti. Ancak diğer emperyalist güçler buna karşılık olarak sürecin dışında kalmayacaklarını ifade etti.

İngiltere Başbakanı David Cameron, Birleşik Krallığın kuzeybatı Afrika’daki “iktidar boşluklarını bütün imkânlarını seferber ederek, müttefikleriyle doldurma” konusunda kararlı olduğunu vurguladı. Mali ve komşu ülkelerindeki gelişmeleri “küresel bir tehdit” olarak tanımlayan Cameron, bunun karşılığının “aylarca değil yıllarca belki de onlarca yıl sürecek bir müdahale” ile verileceğini duyurdu.

Obama hükümeti Mali’deki gidişata ilk başlarda temkinli yaklaşmıştı. Bu süreçte kendisine rakip bir emperyalist gücün ortaya çıkıp Afrika üzerindeki talancı planlarını bozmasından endişelendiğine hiç kuşku yok. Ancak aralarında üç Amerikalının bulunduğu, en az 80 kişinin hayatına kasteden Cezayir’deki rehine krizi sonrasında Washington sürece saldırganca müdahale edeceğini beyan etti.

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta geçen cuma şu değerlendirmeyi yaptı: “Nerede olursa olsun El Kaide’yi kovalamak görevimizdir. FATA’ya (Pakistan Federal Yönetilen Kabile Alanları) onları bulmak için gittik. Peşleri sıra Yemen ve Somali’ye gideceğiz. El Kaide’nin Kuzey Afrika ve Mali’de operasyon üsleri kurmasına izin vermeyeceğiz. ”

Bu sözlerle çok net bir mesaj veriliyor. Mali ve bulunduğu bölge ABD’nin küresel boyuttaki yeni seri cinayetleri için kullanacağı bir cepheye dönüştürülecek. Sürecin ilk aşaması olarak bölgeye insansız hava araçları ve Hellfire füzeleri gönderilecek.

ABD bunun yanı sıra Özel Kuvvetleri’nden birliklerin bölgedeki altı ülkeye, Nijer, Nijerya, Burkina Faso, Senegal, Togo ve Gana, “eğitmen” ve “danışman” sıfatlarıyla sevk edileceğini ve burada Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) aracılığıyla Afrika’daki kuvvetlerden, emperyalist müdahale güçlerini temsil edecek, bir birlik oluşturulacağı açıkladı. Bu birlik aynı zamanda Mali için havadan destek de sağlayacak.

Obama pazartesi günü göreve başlarken, yani Cameron’un Afrika’da onlarca yıl sürecek savaşın başladığını duyurmasından sadece bir gün sonra, yaptığı konuşmada “On yıldır devam eden savaş artık sona eriyor” demişti. Artık her savaşın bir sonrakine neden olacağı bir döneme girdik: iki yıldan kısa bir sürede, önce Libya ardından Suriye ve şimdi sıra Mali’de.

Bu savaşlar arasındaki bağlantıya, Mali’deki çatışmalardan Cezayir gaz tesisindeki rehinelerin dramına kadar, durmaksızın kriz haberleri veren medyada nadiren değiniliyor. Medya olan biteni açıklamak mümkün değilmiş; sanki yaşananlar terörizmle dünya genelinde yürütülen mücadelenin bir parçası olarak iyi ile kötü arasındaki savaşmış gibi davranıyor.

Terbiyeli şirketlerin basın ağlarında “misilleme” kelimesi kullanılmıyor. Elbette bu davranışları yaşanan süreçten ayrı düşünülemez. ABD ile NATO, Libya’da rejim değişikliği adı altında başlattıkları savaş ile bölgedeki bütün istikrarı bozdu. Bu sürecin bir parçası olarak pek çoğu Kaddafi’nin güvenlik gücü olarak hizmet etmiş Tuareglerin, Libya’da NATO’nun desteklediği “devrimcilerin” siyahîleri avlayıp öldürdüğü koşullarda, Mali’ye dönmelerine izin verildi.

Tuaregler, Sahra çölü ile Kuzey Mali, Nijer, Cezayir, Fas, Libya ve Burkina Faso’da yaşayan göçebe bir topluluktur.

1960’ta Mali bağımsızlığını ilan ettiğinden beri merkezi hükümetin uyguladığı baskılar ve ihmalkâr politikalar sebebiyle dört büyük isyan meydana geldi. Benzer bir süreç Nijer’de de yaşandı. Tuareglerin Libya’dan, çok miktarda Libya’ya özgü silahla birlikte, dönüşü sonrası Tuareg birlikleri ile Mali ordusundan askerlerin katılımı sonucu bölgedeki isyan güçlendi.

Ancak seküler Tuareg milliyetçilerinin yerini kısa süre içinde daha güçlü ordulara ve parasal kaynaklara sahip İslami kuvvetler aldı. Libya’da ABD ve NATO eliyle yürütülen savaşta Washington tarafından Kaddafi’ye karşı silahlandırılmaları sonucu oldukça güçlenme olanağı bulan bu kuvvetlerin benzerleri şu anda Suriye’de rejim değişikliği adı altında yürütülen savaşta hücum kıtaları olarak kullanılmaları amacıyla oluşturuluyor. ABD’nin Ortadoğu ve Afrika siyaseti, Washington’un bölgede El-Kaide’ye bağlı güçlerle fiilen müttefik olduğu gerçeği göz ardı edilerek anlaşılamaz.

İslami Mağrip El Kaide (AQIM) şu anda “terör savaşlarının” yeni müsebbibi ve Afganistan’daki selefleri gibi Batılı emperyalizmin Frankenstein canavarı konumundadır. El Kaide’nin ortaya çıkışı 1980’lerde ABD’nin Kabil’deki Sovyet yanlısı rejime karşı destekleyerek bölgeye sevk ettiği güçlere dayanıyor. Bu güçler, 1990’larda ABD ve Fransız emperyalizminin İslami Selamet Cephesi’nin seçimlerini engellemek için Cezayir ordusunu desteklemesi sonucu iç savaş çıkması nedeniyle tekrar bölgeye döndü. İsyana karşı yapılan darbe döneminde 100.000’den fazla Cezayirli katledildi.

Cezayir hükümeti AQIM’in, Suriye’deki ABD destekli “isyancılar” gibi, Washington’un müttefiki Katar’ın Körfez Şeyhliği tarafından kurulduğunu savunuyor. Bölgede çatışmalar meydana gelene kadar AQIM ve benzeri grupların Mali’deki İslamcıları Tuareglerin gücünü dengeleme açısından faydalı gören, ABD ve Fransız destekli iktidarlardan hoşnut oldukları bilinen bir gerçektir. Ancak şimdi bizden aynı gücün her an “anavatana” saldırabilecek “küresel” bir tehdit haline geldiğine inanmamızı bekliyorlar.

Afrika’da şiddetlenen savaş ne terörle ne de El Kaide ile bağlantılı. Time dergisi Mali’de gerçekten olanları şu şekilde özetliyor: “Tehlikeler hep büyük Sahra’daki Batılı şirketlerin devasa petrol rezervlerinin bulunduğu bölgelerin dışındaki alanlarda gerçekleşen saldırılarla yayılıyor. Cezayir’in güneyi, Mali ve Nijer’i içine alan çöl bölgesi, her ne kadar en büyük dördüncü uranyum rezervini barındırsa da, dünyanın en yoksul alanlarından biri. Bölge aynı zamanda Fransa’nın nükleer santralleri için ihtiyacı olan kaynağı temin ettiği yerdir. Cezayir’in hemen doğusunda ise Libya; yani pek çok Batılı şirketin sömürdüğü, Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi bulunuyor.”

Senelerdir Afrika’yı sömüren ABD emperyalizmi ile Avrupalı güçler bu kaynakların kontrolünü ellerinde tutmaya devam etme konusunda kararlılar. Afrika’nın en büyük ticaret ortağı Çin’in yükselişi ve Pekin’in doğrudan yabancı yatırım konusundaki etkinliğini arttırması karşısında Washington ve Avrupalı güçler ekonomik gerilemelerini dengelemek için çareyi askeri müdahalelerde buldular.

Emperyalistler arasındaki mücadele yaklaşık yüz sene önce Afrika’nın paylaşılmasına sebep olmuştu. Aynı şekilde günümüzde de yeni dünya düzeninde etkin olabilmek adına egemenlik yarışı yine bu bölgede sürdürülüyor.

 

Kaynak: World Socialist Web Site,

Muhalefet.org için çeviren Feride Tekeli

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin