yaklaşımlarÖzkan YıkıcıFaiz odaklı ekonomi algısında, kaçırılan gerçek koşullar - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Faiz odaklı ekonomi algısında, kaçırılan gerçek koşullar – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günlerde bizim medya ve politikacılarımız pek konuşmasa da, Türkiyede yükseltilen politik faizle birlikte, döviz durumu belirli kesimde kuşku içinde konuşulmaya çalışılmıyor. Aslında, yaşanan gerçek, K. Kıbrısın koşullarının ekonomik alandaki yeniden çaresizce üretilmesidir. Gerçi, bunu dahi gerçekle birlikte sorgulamaktan kaçmak da işin mahareti haline çoktan geldi. Yükseltilen faizle birlikte adeta dövizdeki sarsıntı ve psikolojik oyunların oluşu, çaresizlikle sadece güncel hesaplama yapma dışında da çare yok hükmündedir. Fayizi dahi yükselten K. Kıbrıs deyil de Türkiye olması ise bizim sömürgesel ilhaklaşma sürecimizin de aynasıdır. Etkinlik sıfır, fakat etkilenme oldukça fazla iklemi yaşanıyor. Elbet, bu yaşananın da adını koymadan salt gelgitlerle rakam oynamaya ve bununla çare geleceği umudu da bir başka paranoyaya doğru gidiyor.

Bizde böylesi dar va çaresizce çıkar ilişkili umut beklemede olurken, geneldeki Türkiye dahi olayın tartışılma şekli de bir başka handikaptır. Sistemsel öz veya yansıyış şekli pek de göz önünde tutulmuyor. Hele önerilerin de ayni sistem ile deyişim ikilemine dahi dikat edilmiyor. Nitekim, Fayizlerin yükselmesi veya borçlar sorunu gibi konular salt sermaye akışı içinde ele alınıyor. Türkiyenin dış sermağe hareketlerinin kısgacında olma olumsuzluğu pek de sorunların çözümüne yansıtılmaz. Sanki Neoliberal ilkeler doğruymuş gibi de hep çözüm tekrarına sokuluyor. Halbuki Dünya yetmişer ortasından beri ayni kuralları uyguladı. Sonuç, malum. Üstelik artık Neoliberal piyasal koşulalr da işlemiyor. En önemlisine gelince; senelerdir Kapitalizim Neoliberalizmi uyguluyor. Kurumsalaştırıyor. Kemer sıkmalarla da geleceğin refahı vurgulanıyor. İster isdikrar ister kriz dönemlerinde emek ve yoksul kesimi hep kemer sıkmalarla karşılaşıyor. Bazen sorunların çözümü bazen de rafanın yükselmesi adına kemerler sıkılıyor. Daha yoksulaşma ile eşitsizliklerin derinleşmesi senelerdir yaşandı. İster normal işleyiş ister se kriz dönemlerinde hep ayni terane okundu.

Daha baştan, Neolib ralizme geçilirken, geleceğin istikrarı dendi. Fakat her hamle daha iyi olacak derken, ezilenler hep kaybeti. Gelir dağılımı uçurumdan uçuruma dolaşırken, birçok sosyal haklar da metalaştırıldı. Fakat hep ayni terane okundu. Eflasyon düşükken veya yüksek olma durumlarında ayni parasal politikalarla karşılaştık. Daha iyisinin olacağı söylendi. Halbuki daha kötüleri geldi. Yoksulaşarak, sadaka bekleme sürecine girme, göç dalgasına katılmaların hep uuygulanan ekonominin refah amacıyla süsletildi. Ama, onca teknolojik gelişme ve sermayenin korkunç karlarına karşın hep ölçümler yoksuluğun artığı ve giderek gelir dağılımının derinleştiğini de yaşadık. Bir eksiklikle, Neoliberal balyozlarla emek eksenli örgütlerin kırılmasıyla, bunu dile getirecek kesim de kalmadı. Nitekim dikat edin, ülkemizdeki birçok sorun varken, nedense hep sendikalar suçlanarak onların gücünün kırılması istenmektedir. Elektrik kurumundan kamusal eğitime her alanda suçlu sendikalar ilan edilip grçek yağma karcıları gizlenmektedir. Sendikasızlaşma gibi sonuçlar ise emeğin de kendi sesini duyurmasını engelemektedir.

Özetlemeğe çalıştığım Neolibral gerçeklik ile Türkiyenin dış sermaye hareket bağdaştılığı şu açıklamalarla süsletilip “umutlaştırılıyyor”. Dıştan sermaye gelmesi için gereklidir. Fayiz konusu ise salt isistem içi ayardır. Her hamlenin mutlaka istenilen olumlu veya ulumsuz noktta bulma zenginliği vardır. Fayiz yükseltilerek eflasyon düşürülme denilirken, öte yandan katlanan borçların da artması çelişkisi de var. Eflasyonun düşük olduğu dönemde dahi yine kemer sıkma uygulandı ve eflasyonkarşılığı ücret dahi verilmediği günleri de yaşadık. Çünkü en basit kapitalist ösömürme kuralını bize unuturdular: dış sermaye gelmenin şartlarından biri de ucuz emektir. Bu dahi hiç söylenmiyor. Daha geneli olan Neoliberal işleyiş kurallarının sermaye karı üzerinden oluşu ise akla getirilmeme uğraşında. Tekrar edelim, Kapitalizim zaten eşitsiz demektir. Sermaye işleyişindeki kar kuralı temeldir. Neoliberal sürecine girerken, daha ilk adımla bozduğu kuram sosyal haklar ve eşitsizliğin derinleşmesidir. Özeleleştirme veya dış sermaye hareketliği ise bunu taşlandırdı. Tekrar edelim: Neoliberal süreç başladığı andan itibaren tüm dengeler emek ve ezilenlerin alehine bozuldu. Daha fazla pay sermağe alırken, emek ekseninin payı azaldı. Fayiz hikayesi ise finans sektördeki denklemi kurmakla alakalıdır. Ayni koşullardaki her hamle sermaye için yapılır. Tabi burada Türkiye gerçeğindeki AKP stratejisi ile kendi payını da düşünerek uygulamaları var. Fakat, acıdır ki ayni sistemin iki tercihi arasında sıkıştırıldık. Eskiden uygulanıp iflası ve krize gelişin nedeni, şimdi kirzdeki çıkışın da ilkesi olarak dayatılıyor. Sorgulanmayan, Neoliberalizmin çöküşü ve onun kurallarının tutmamasıdır.

Biliyorum: bu genel bakış çoğuna acayip gelecek. Fayiz yükselip de döviz oluş şekline bağımlı konuşulur. Fayizin döviz kadar borçlara da etkisi dahi birlikte konuşulmaz. Güne göre önüne gelenle yetinilir. Genel siyaset ise bağımlı olduğu sermaye sınıfının çıkarına göre algı oluşturur. Fayiz konusu finans kapitalin ekseninde de olunca, sonuçta döviz parasal olguyla da sınırlı tutulup eflasyonla endekslenmeğe uğraşılır. Sonuçta tekrar tekrar uygulanıp infilak eden yapılar, yeniden umut olarak karşımızda. Kimisi sistem kuralıyla sistemi kurtarma peşindeyken, özellikle giderek artan Marksis iktisatçıların seçenek olarak deyişim le yeni bir daha eşitsiz yapı seçeneği yeniden dünyada dolaşmaya başladı. Bir eksikle, hala sosyalist siyasal güçler hala seçeneksizlikte durması handikapındadır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin