yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKabine açıklanması ve bizler - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Kabine açıklanması ve bizler – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Zaman zaman şu tekerleme epey prim yyapar: gerçeklerden koptukça yabancılaşılırız”. Başka dönemde ise kendim yaşayarak: gerçeklerle karşılaştıkça kendimi yabancı gibi hisetme tutumuna dek ulaşırım. Çelişkili gibi görülse bu durumlar, hayatın her geerçek karşılaşmasında raslamak da anormal deyildir. Ek olarak, eleştiri ile gerçeği söylemenin de karıştırıldığı her an hazırlıklı olma zorunluluğunun artık normalleşmesidir. Nitekim siz gerçeği vurguladığınız zaman karşınızdakinin işine gelmemesi veya bilmemesi  sonucu tek potada sizi her şeye eleştiri yapmakla suçlama kolaycılığı da kültürleşti. Bunlar K. Kıbrısta güncel yaşamın birer olgusu halindedir. Buna bir de şunu eklemeden olnmayacak: yaşanan gerçekleri söylerken, işine gelmeyenler sizi “dedikodu” yapmakla suçlayıp, konuyu hiçeleştirme tutumlarını da yaşarsınız. Hele Neoliberal kültürleşme ile başta gerçeklerden kaçma, koyduğu simgelerle suçlanma kısgacı, yaşamın anormalini normalm mış derecesine sokmaya yetip ve artıyor. Tıpkı K. Kıbrıstaki Türkiye bakışı gibi. İlaç yokluğu veya tarihi geçmiş ilaçların imhasında dahi cicili biçili makamcı “elçilikten yardım istiyoruz” itirafı derecesine karşın, Türkiyenin gerçeğinin konuşulma paranoyası geniş bir hastalık olarak kronikleşti. Bunlar bizim yaşamımızın güncel yaşanan hareketli doğal biçimleridir.***

Türkiyede seçimler sonlandı. Yaşanan çoğu olumsuzluklar sanki olmamış gibi hayat devam ediyor. EN son kabine de açıklandı. Elbet, görünümle bazı yakalama hareketliliği de olması normaldır. Tek bir öenmli durumu önemseyerek: Türkiye rejimindeki Şahsım süreci daha bir ileriye adım atığı gerçeğini yabancı gibi bilmemeğe vurmamak şartıyla. Elbet kabine açıklanırken yapılan tören ve öncesi yemin durununun da resmi önemlidir. Bizim hanemize de düşen yine kanıt var. Bir anlamda herkese Türkiye gerçeğinin K. Kıbrıs ayağını da resimle belirlendi.

En basit kural vardır: davet etme şekli. Bu dahi K. Kıbrıs için sorgulanması gerekirdi. Birtanesinden söz edecem.En net olanını kısaca hatırlatacam. Bizim eski dört saraylı kişimiz var. Adına isterseniz Cumhurbaşkanlığı söyleyin. Türkiyede davet edilen tek kişi oldu. Derviş Eroğlu. Denktaş hayatda olmadığı için şimdilik yok sayalım. Peki Mehmedali ve Mustafa da ayni koltuğa oturdular. Ama, Akıncı ve Talat davet edilmediler. Resimde sadece Eroğlu var. Hatırlatalım: Eroğlu da bonbalandıydı.

Bağımsız ve normal bir ülke olsanız ilgili kişi siyasal etik denip bu icabete katılmazdı. İlgili ülkenin kamuoyu da olayı eleştirirdi. Elbet K. Kıbrısta bunlar olmadı. Hele doğrusu Mehmedali beye “üzüldüm”! Neden mi, kısa zaman önce verdiği reportajda ısrarla yine AKP oy yurtaş olsa oy vereceğini ısrarla belirti. Kıbrıs sürecinde hep acentesi olma durumunu dahi kabullendiğini de haykırdı. Amna, Mehmedali bey de çağrılmadı.

Birileriniz şunu belki söyler: zamanında da Tahsin bey hiçbir makamda dyeilken, onu dışişleri bakanı diye çağırıp koltuğa oturtukları örneği de vermelerine şaşmam. Tabi biraz konuyu gerçek ilişkilerle yorumlayıp gelinen noktayı anlama zahmeti olursa. Çok kulanılan eşit siyaset veya iki toplum liderliği gibi kavramların da artık konuşulması gerekmez mi? Daha kötüsünü de belirtelim: günümüz koşullarının nereye gidildiği ve vurgullanan parametrelerin mümkün olup olmadığı da tartışılmalıdır. Geç kalınsa da yabancılaşmanın daha derine gidilmeden konuşulup ona göre strateji oluşturmak şart.***

Türkiyede Erdoğan yeni kabinesini açıkladı. Örneğin zaman zaman K. Kıbrısta da darda olsa tartışılan bir konuda netlik ortaya çıktı. Çavuşoğlunun durumu. Çünkü son dönemlerde Mevlut Çavuşoğlunun durumları konuşuluyordu. Türkiyede, istediği atamaları yapamadığı veya dış temaslarda devre dışı brakıldığı izlenimler vurgulanıyordu. K. Kıbrısta ise Mevlut Çavuşoğlunun bazı hamlelerinin sonradan başta Fuat beyin müdahalesiyle tersine döndüğü de yaşandı. Eğer zahmet edip konuşmaya başlarlarsa Kutret hazretleri ile krevatlı nasihatnameci Tufan nın diyecekleri elbet vardır. Ama, onların konuşmayacakları ve beklentilerinin olduğunu uçak kuştan dahi haber almak mümkün.

Çavuşoğlu yerine Fidanın bu makama konulması ise Türkiyede ilk defa istihbarat başkanı birinin dışişleri siyasal birokratı olma örneğinin de olduğu dönemi izleyeceğiz. Tabi bazı konuyla alakalı kesimlerin son dönemde birçok dışişleri ilişkilerinin Hakan Fidan tarafından yapıldığı bilgisi de vardır. En son Suriye ile temasların ilk adımı istihbarat başkanlarıyla yapıldığı herhalde akıldadır.

İkinci konuşulan konu da şu: Mehmet Şimşeğin ekonominin başında olacağıdır. Oysa yaklaşık dört yıl önce Şimşek görevden alınırken kükreyen Erdoğan sesiyle neler söylendi neler. Demek ki buda bir ayrıntı olarak akılda şimdilik dursun. Fakat, etrafta dolaşan Merkez bankası başkanının Amerikadan yola çıkma hikayesi de yeni planlamaların da mesajı gibidir. Mehmet Şimşeğin İngiltere tercihi olduğunu da düşünürsek. Tabi herkesin en çok istemeden de sevindiği durum Süleymanın artık içişleri bakanı olmamasıdır. Unutmadan, tüm kararları yine Erdoğanın vereceğini de biryerde tutalım.

Daha kabineyle alakalı söyleynecek çok söz var. Yeri geldikçe de bunları vurgulayacağımı herhalde tahminden öte kesin olduğunu da bilirsiniz. Bir de katılan bazı liderlerin durumu var: Ermenistan başbakanı Pasinyan törenlerde vardı. Bu bir ilktir. Kürdistan federal başbakanı Barzani de katıldı. Bazı resimler ise dikate şahandı. Hele Aliyefin de olduğu resimler. Ama, dün aşağlatırcasına resmi koltuğa deyil de kanapeye oturtulan AB yöneticilerinden bayan Ursulanın ilk tepriği ile yaptığı da iki yüzlülük senboludur.

Kısaca, Türkiyede kabine açıklandı. Birileri burda yine müdahale ile bazı koltuk müdahaleleri bekliyor. Buda K. Kıbrıs gerçeği. Ozaman sürece göre yazmaya devam.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin