yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSeçimler koşullarında izleyici gibi olurken - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Seçimler koşullarında izleyici gibi olurken – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Televizyon akışkanlığında siyasal prokramlara taklmayı beccermeğe başladım. Sokakta tanıdık bazı kişiler ise bana yanıt beklercesine veya soru sormak için de Türkiye seçimleri seçkileriyle birşeyler soruyor. İstemeden dinlediğim kimileri de aklına geldiği gibi konuyla alakalı atıp tutuyor. Fakat, K. Kıbrısın kendi reyalitesi de mevcut: özellikle parlementer partiler konuyla alakalı pek de konuşmak niyetinde deyil. Arada kendilerini kurtarma lafazanlıkları yapsalar da resmi eksenden çıkınca banbaşka havalarda dolaşıyorlar. Boşuna dyeil halk arasında dahi karşılığı olan şu sözler söylenmiyor: “şimdi camilere gidip namaz kılanlar, yarın kazara laik veya laik yakını bir yönetim gelse, hemen camilerden elini eteğini çeker” inancı kulanılmıyor. Ama, deyişmeyen gerçek, K. Kıbrısta sandığa çoktan gidilmeğe başlandı. Nifusun oy kulanan yarısının çok ötesindeki nifus oy kulanma hakı var. Bu arada özellikle kendini 74 öncesi Kıbrıslı diyen bazı kişilerin de listeleri kontrol etmediği için oy kulabamayacağı sözlerine de sık sık tanık oluşum da bana hiç sürpriz gelmedi. Hani Anavatan falan denilir ya, işte Türkiyeden önce burada oy kulanılmakla da adeta bir karmaşa gerçeğinin kendisini de sesiz sedasız yaşıyoruz. Ha, baskı veya müdahale mi: burası K. Kıbrıs diye yanaıt versem, yeter ve artar.*****

Son günlerde ilginç ama normaleşen durumlarla sık sık karşılaşıyorum. Binalinin isdiklal marşını okuyamaması, Süleyman Demirelin nedenli iyi siyasi lider oluşu, AKP öncesinin daha iyi olması, Cuntayla kıyaslar alır başını gider. Ama normaleşen olgular da var. Özellikle oluşan iki itifak blokunun devlet içi eksende oluşu, bize birçok anormal durumu nu normalleştirme de sağladığı da kesin. Hele bir yanda AKP sayesinde şeryat ve gericilik normal yönetim gibi kavratılıp kabullenilirken, öteki itifakın da onun belirli dinsel retoriklerini kulanması da durunun nerelere geldiğinin kanıtıdır. İnsanlara yaşanan sistemin kapitalizim olduğu gerçeği çoktan unuturuldu. Hele propagandadaki simgeler buna epey mesafe kazandırdı. Devlet yapısı karşıtlığı oldukça normal şekliyle kullanılıyor. İlerdeki yazılarımdan birisini de özellikle kürtler üzerinden anlatacağımı da belirteyim.

Süleyman Demirelin iyiliğini duyarken, gençliğimde tanık olduğum konular teker teker gözümün önünden geçiyordu. Hani diyordu ya “bana ülkücüler cinayet işliyor, dedirtemezsiniz”. Yine cuntalar öncesi aldığı kararlar, sokaklardaki cinayet hepsi teker teker gözümün önünden gelip geçti. Hele de seçimlerde hile olmadı noktasında anayasa referandumlarındaki şefaf zarftan tutun çöplerde bulunan oy pusulalara dek olanlar, Mersindeki seçimi kazanacak ken kesilen elektrikle deyiştirilen oylarla buna isyan eden Mersin valisinin istifası sanki yaşanmamışçasına geçmiş şimdi kıyaası yapılıyor. Bir farkla, eskiden laiklik ifadesi kulanılırken, şimdi kulanılmama derecesine dek gelinmesi noktası da ibretlik sonuçtur.****

Türkiye halkı öteki birçok ülke halkından önemli bir deneyimi de oluyor. Çünkü her seçim bir yeni seçim kural dizisiyle karşılaşıyor. Tek tipler için bu sorun olmazken, özellikle her seçim öncesi öylesine oynanıyor ki şehirlerin sınırından oy kulanma şekline dek her olgu yeniden belirlenir. Nitekim, bu seçim de ayni oyun yapıldı. Alicengiz denecek oyunlarla nasıl oy kaparım veya kazanırım hesabıyla yasallarla oynanır. Nitekim özellikle itifaklar konusu öylesine oynanarak dyeiştirildi ki Erdoğan kendinin kazanacağı ilkeleri koyduğunu zannederken, son uygulamada galiba bazı kendine göre yaratığı arızalara karşın yine de muhalefete yarayacağı anlaşılıyor. Sosyalistler ise yine ayni sıkıntıda, barajı geçememe veya büyük partiye oy vermez ise öteki kazanacak paranoyası yine onları tutsaklaştırma tehlikeleriyle boğuşmak zorunda kaldı. Avusturya makalemdeki deyinme nedenim de buydu.****

Türkiyede artık içteki oy kulanma dönemine günler kaldı. Yurt dışında ise oylar atılmaya başlandı. Önemi çok ama oluşan siyasal eksen oldjukça devlet sınırlı. Karmaşık bir bilmece oluşuyor. Özellikle CHP seçim listelerini de itifak gibi daha gericileştirerek adeta sistemin önemli seçeneği oldu. Ama hep gerçekler eksik brakılıyor. Kimse türkiyenin Nato gerçepğini, sistemle uyumluluğunu ve ekonomik alandaki dış sermaye beklentileri dışında sol kesim dışında seçenek sunmuyor. Abartılı probaganda ve halkın daraltılan siyasal duruma rağmen nefes almak için meydanlara çıkması, beklenti ile özellikle devlet eksenli itifakların durumu arasında makas epey açık. Belkide en net durum Kınrısta görülüyor. Kim gelirse gelsin, genel Kıbrıs politikası deyişmeyecek. Aynen birçok batılı konuyu iyi yakalayan kesim de benzerimi belirtiyor. Çünkü sistemle ilişkiler net. Üstelik muhalefet dış politika konusunda seçeneksiz. Sadece iç politik milliye                tçilik kulanım peşinde. Örneğin, Yeni Kıbrıs veya Libyada olanlar gibi konuları politik alanda duymuyoruz. Kuzey suriyeden çekilme gibi öteki konular da pek gündemde yok. Sadece yeri geldiğinde AKP bunu iç politik mavzeme olarak kulanmaya uğr    aşıyor. Tıpkı öteki ülkelerdeki Kürtlere karşı operasyon gibi.

Bu konuyu da ilerdeki makaleye brakalım. Kısaca, Türkiye kendi kuralları ve rejimin geldiği yerin kurumsallaşıp yansıtığı koşullarla seçim probaganda dönemi devam ediyor. Kaldı birkaç gün!!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
246AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin