yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYeni bir depremle Türkiye - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yeni bir depremle Türkiye – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye dönem dönem yaşanan depremlerle de konu oluyor. Tartışmalar ve acılar içiçe girer. Sonra unutulur. Normal zamanda da tartışmalar bezen alevlenir. İstanbuldaki depremler döneminde insanların toplanacağı alanların rantlaşması da bunlardan biriydi. Son dönemde yine deprem ile rant çelişkili tartışmalar ile yönetimin rant yanlısı duruşu da arada bir bize deprem korkusunu hatırlatır gibi oldu. Daha ileri gidilerek, denetim aracı olan mimarmühendisler odalarının dahi denetim yetkisinin yok edilmesi dahi siyasal seçki olarak konuşturuldu. Daha vahimi, seksenlerden beri, dünya bilim kesimleri iklimlerin bozulmasına devam edilmesi halinde doğa olaylarının hem artacağı hem de daha sert geçeceğini uyarıp durdu. Hiçbiri dikate alınmadı. Üstüne inanç tabusalaşmalarla da dinselleştirince, ne bilim nede insanlığa önem verilmeme dereceleri artı. Şimdi de ikidebir doğanın isyanı veya tanrının cezalandırılma şekli denilerek olaylaran saptırma getirilmektedir.****

Türkiyede yeni bir depremle uyandık. Pazartesi gecesi daha sabaha ulaşmadan sarsıntıyla bunu direk hisetik. Önemini ise sabah kalkınca haberlerden anladık. Daha ilk bulgularla yaşanan depremin lokal deyil geniş alan depremi olduğu anlaşılıyordu. Sadece Türkiye deyil, Suriyede oldukça etkin, irandan Azerbeycana, israilden Lübnana dek etkileri hissedildi. Kıbrıs dahil. Böylesi geniş alanda olması ise önemli tehlikelerle dolu olduğu da kesindi. Daha vahimi, deprem pek de derinlikteki fay hat kırılması deyil, yüzeye yakın yerde gerçekleşmesi de sert oluşunda önemli etki braktı. Tüm bu özetlenenler, Türkiyenin yeni bir sert depremle karşı karşıya olduğunu kanıtlıyordu. Adanadan başlayhyıp, Adiyamana dek sert sarsıntılar birçok hasar ve ölüme neden oldu. Kimine göre 8 kimine göre de 10 kentde etkili oldu. Sert niteliği ve geniş alan olması tahribatları da daha kötü olmasını yaratıyordu. Ek olarak, Suriyenin kuzey bölgesinde de yıkımlar, ölümler gerçekleştirildi. Orada da sayısal pek de az rakamlar gelmiyor. Ama, kamuoyu şimdilik Suriye alanını ötekileştirmeğe devam etmekte duruyor.

Yeni bir deprem oldu. Bundan birkaç depremin aksine “izmir ve Van”gibi deyil Gölcük depremine benzeyen gneiş alanlı bir felaket idi. Fakat oluşan yıkım kadar, yapılan müdahalelerdeki dağınıklık veya öngörmelere karşın bile bile ölümlere davetiye çıkaran gerçekler de tüm “birlik” havalarına rağmen engelenemedi. Konuşuldu. Hele daha baştan Erdoğanın özellikle Adana Mersin  ve Hatay belediye başkanlarını saymaması ve sonra yoğun tepkiler üzerine eklenmesi, her konuda olduğu gibi deprem konusunda da “cumhur başkanımızın kararıyla” denip devletimizin tavrıyla dahi denmemesi, onca acıya rağmen dikaten kaçamadı. Nede olsa sistem malumdu.

Birileri de Düzce depreminde toplanan ve hala nerede olduğu bilinmeyen deprem vergileri geldi. Aslında normal zamanda bunlar arada bir duyulsa da şimdi yaşanan yoğun yıkım ve ölümler nedeniyle acılar üzerinden yer bulmaya kaçınılmaz olarak yaşandı. Acılar çok. Ama en başta da ret edilen bilimdi. Bilimdeki ta seksenlerdeki uyarılara dikat edilse, her depremde tekrarlanan yanlışlar düzeltilse, bu denli ölüm ve yıkım olmayacaktır. Hele de en başta kamu binalarında normal denetim olsa böylesi kolay yıkılma da gerçekleşmeyecekti. Hele bilinen fay hatlarına rağmen tetbir alınmaması da işin cıvığını çıkardı. Hatay hava alanı yapılırken ki zemin sulaklığı veya vıcıklığı uyarılarına dikat edilmez se depremdeki hem de tam ortasındaki çöküş kırılması olmayacaktı. Ama gerçekler söylendi baskı yasak ve rantla örtülse de sonuçta gerçek gelir ve çok keskin acılarla kendini karşımıza taşır.

Kısaca, bir deprem daha yaşadık. Göstere göstere olan durumlardı. 3 Fay hat arasında olan, bina yapımındaki önemli zemin durumları hepsi yok sayıldı. Rantla oluşan ahlaksızlık kültürü bilimi yendi. Siyasal rantla alınması gereken en ufak kararlarını dahietkiledi. İmara aşmalar, kaçak imar afları hepsi toplamda deprem, sel ve öteki doğa olaylarında daha fazla yıkım ve acı getirmektedir. aAma, rant resmen ahlaki çöküş ve gözleri kör eder. Şimdi her anlatılan fasciyada “tetbir alınsaydı, dikat edilseydi, izin verilmeseydi” lafları gözyaşlarında söyleniyor. Peki ders alınacak mı? Hiç sanmıyorum. Depremler gördük. Sahte durumlar kalitesiz mavzeme ne ararsan vardı. Tetbir dneildi, vergi kondu, ama olmadı. Hele iklim bozulma gerçeği, 3 fay hat arasında olma bilimselliğini kadercilikle rantla saydamlaştırıp yok saydıkça, ne yazık benzerleriyle karışılacağımız da kesin. Şimdi insanlar kayıplarını arıyor, ölenleri üzerinden ağıtlar diziyor. Kocaman denilen yerlerin bir anda yerlebir olmasını seyredip ağıt yakılıyor. Arada, ayni derecede başka ülkelerde neden böyle yıkım ve acı olmluyor sorusu da duyuluyor.. Sonra hepsi unutulup ayni yola devam deniliyor. Bu oldukça da biz de yeri geldikçe yazmanın ötesine geçemiyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
300AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin