yaklaşımlarHalil KarapaşaoğluSorunun kavramsal adı Türk Kolonyalizmi ve Yerleşimci Kolonyalizm - Halil Karapaşaoğlu
yazarın tüm yazıları:

Sorunun kavramsal adı Türk Kolonyalizmi ve Yerleşimci Kolonyalizm – Halil Karapaşaoğlu

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bugün sabah SİM TV ekranlarından Gazeteci Sami Özuslu Hasan Kahvecioğlu’nun Halkın Sesi Gazetesi’nde “Türk Enosisi’nin Ayak İzleri” isimli köşe yazısını okudu. Sami Özuslu medyamızda yayınlanmış bu tarz yazıları sürekli olarak SİM TV ekranlarında bizimle paylaşıyor. Niyazi Kızılyürek’ten Şener Levent’e kadar bir çok aydınımızın ve gazetecimizin muhalif yazıları toplumla paylaşılıyor. Şu an ne yazık ki böyle bir siyasi tavır içinde yayıncılık yapan tek televizyon kanalımız SİM TV’dir. Bundan dolayı SİM TV’nin bu yayınları devam ettirebilmesi için her şekilde SİM TV’ye destek çıkılmalıdır. Birbirimize sahip çıkmamız gerekiyor her ne kadar bazı konularda farklı düşünsek da. Bir birimize özgür ifade alanları açmamız gerekiyor.

Hasan Kahvecioğlu’nun bu yazısı Halkın Sesi gazetesinde yayınlandı. YKP’nin 30 yıl önce söylemeye başladığı şeylerin bir bölümü yazıda geçiyor. Bundan dolayı bizim için bunlar yeni değildir. Ancak Halkın Sesi’nde böyle bir yazının yayınlanması çok önemli. Hasan Bey “Türk Enosisi” diyor. Yazının başlığını ilk duyduğumda çok sarsıldım. “Türk Enosisi”… Türklük ve enosis yan yana… Olur mu? Olur tabii… Yıllar önce tam 46 yıl önce Dr. Fazıl Küçük’ün 1977 yılında nüfus meselesiyle ilgili yazdığı zehir gibi bir yazı vardı. Halkın Sesi gazetesinde yayınlamıştı bu yazıyı. 1975 yılında planlı bir şekilde nüfus aktarımı gerçekleşir Kıbrıs’ın kuzeyinde. Bundan tam iki yıl sonra Küçük çok öfkeli bir yazı kaleme alır. Bu yazıyı iki kez yanılmıyorsam Avrupa-Afrika Gazetesi yayınlar. Belki tekrar yayınlamalıdır tam da içinden geçtiğimiz bu zamanlarda. 46 yıl sonra Halkın Sesi gazetesinde Hasan Kahvecioğlu “Türk Enosisi” diye yine ayni öfke ve ağırlıkta başka bir yazı yayınlar. Çok güçlü bir başlık. Halkın Sesi gazetesi hiç okumasam da tarihi ve siyasi çizgisi açısında Kıbrıs Türk milliyetçileri için önemli bir yayın organı. Önemli bir grubu temsil ediyor siyasal tarihimizde…

Yeni Kıbrıs Partisi’nin Türkiye ve kuzey Kıbrıs arasındaki ilişkileri “Türk Kolonyalizmi ve Türk yerleşimci kolonyalizmi” olarak tanımlama yönünde yazılı bir tespiti yok. Ancak 30 yıldır yazıda geçen önemli noktaları partim dillendiriyor. 1989 yılında yani 34 yıl önce çok önemli tespitlerde bulundu içindeki devrimciler ve yurtseverler. Yaptıkları siyasi tespitler hâlâ bana ışık tutuyor. Aylardır Türkiye ve kuzey kıbrıs arasındaki ilişkinin kabuk değiştirdiğini bunun artık kolonyalizm ilişkisi olduğunu söylüyorum. Bunun adının da Türk kolonyalizmi olduğunu söylüyorum. Türkiye ve kuzey Kıbrıs arasında diğer dostlarımın da ifade ettiği “yerleşimci kolonyalizm” ilişkisi de mevcuttur. Türk Kolonyalizmi ve Türk Yerleşimci Kolonyalizmi ifadelerini çok önemsiyorum. Nüfus aktarımı, işgal, istirdat projesi, asimilasyon gibi kavramlar bir durumu izah eder. Genel olarak hikayenin bütününü düşünmenize engel olur. Bütün bu kavramlar bir durumu anlatır ancak içinde bulunduğumuz yapısal değişikliği bütünsel olarak anlamamıza, tahlil etmemize yeterli değildir. Marxsistler “diyalektik materyalizmi” yöntem olarak kullanırlar. Bu ne anlama geliyor? Bu bir anlamda değişen toplumsal koşullara göre kavramların da değişip dönüşmesi kendini yenilemesi demek oluyor. Kolonyalizm literatürünü 60 yıl önce olduğu haliyle bugün düşünmemize gerek yok. Sömürgeleştirilen insan imgesinin sadece “Afrikalılar”dan ibaret olmasına gerek yok. İrlandalıları, İskoçları hatırlayın… Hem de Avupa’da Avrupalılar sömürgeleştirilmiş… Bu stereotipe kabullerin yıkılması elbette zordur. Ne demek istiyorum? Marx 19.yyda yaşadı. Şu an ortaya koyduğu kavramlar üzerinden yola çıkarak, onları bugünün koşullarına uyarlayarak 21. yy anlamaya ve tartışmaya çalışıyoruz. Bu teoriler yöntem olarak diyalektik materyalizmi benimsemişseniz her zaman değişim ve dönüşüm içinde olabilir. Önemli olan kafamızdaki stereotipeleri yıkabilmek ön kabulleri değiştirebilmek. İstirdat projesi, asimilasyon, nüfus aktarımı, Türkleştirme, Müslümanlaştırma vs gibi eylemler bir durumdur. Bu durumların her birine teker teker karşı çıkarak bir sonuca ulaşamayız. Bütünsel ve sistematik düşünmek zorundayız. O yüzden tekrar ediyorum sorunun kavramsal adı Türk Kolonyalizmi ve Yerleşimci Kolonyalizmdir. Direniş yöntemi anti-kolonyal mücadeledir. Peki anti-kolonyal mücadele bu ülkenin koşullarında, 21. yy’da nasıl mı olur? Oturup bunu birlikte konuşacağız!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin