yaklaşımlarÖzkan YıkıcıNot düşmek adına - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Not düşmek adına – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Telefona sarıldım. Arkadaşımın şöylesine hatırını sormak amacındaydım. Gecenin sıcaklığı ise har har ediyordu. Gün 20 Temuz gecesiydi. Ekranlarda hyerel olanların önemli kısmında gün nedeniyle hamasi ve yalakalı işbirlikçi yarışması gibi yayınlar yapılıyordu. Telefonu açan arkadaşım bana “G.füzesi” gibi haberi saladı. Öfkeliydi. Söyledikleri devam ederken, aklıma yazmama rağmen yeni bir yazıyı daha makaleştirme tetiklemesi yaptı. Tanık olduğu ve “füzeleştirip” diliyle aktardığı yaşanan, oldukça önemlidir. Belki de gerçekleri görmek istemeyenlere de net ve gününden aktarılan önemli bilgiydi. Hemen klavyenin başına geçtim. Ben klavye başına oturunca, beynim de adeta tilkilerin dolaşıp da birbiriyle numara hyaptıkları  bilgi artışına de girimek zorunda kalıyorum.

Arkadaşım telefonda anlatıklarıyla makale yazmamı tetiklerken, aklıma kısa zaman önce okuduğum önemli bir değerlendirme geldi. Aslında tek tek güncel yaşayıp de değerlendirmelere takmadığımız basit genel kuraldı okuduğum yazı. Rusya akademisyen İkbal Duriyef Ukrayna kriziyle alakalı şu net ve önemli siyasal sosyal kuramı hatırlatıyordu: aktardığı Ukrayna savaşı gelişmelerinin sonuçları olsa da biraz önce bana Füze gibi gönderilen yaşanan bununla adeeta genel ile yerel buluşmalı önemli bilimsel gerçekti.

İkbal şunu özetliyordu: Ukrayna savaşında kim kazanırsa kazansın, yeniden eski Ukrayna artık yok. Olamazdı. Hele de zaman aktıkça ve defakto geliştikçe yeniden eski Ukraynayı görmek mümkün değildi. Yaratılan defaktolar devam etikçe, kalıcılaşır. Bununla da giderek insanlar alışıp artık defakto o dönemki denklemlerle de yeniden oluşur. Bu yüzden Ukrayna artık eski konumuna dönemez. Tam aksine, savaş artıkça ve sürdükçe oluşan yeni defakto koşulları da yerine göre yerleşir.

İkbalın bu durumu aktarırken, gözümün önünde 48 yıl öncesi Kıbrıs geliyor. Hep çözüm ve barıış denilirken, defakto da kendi koşullarıyla yeni dünyasını kurdu. Öyle kurdu ki her görüşme sonrası anlaşma olmasa da defaktonun birçok kurumsalaşan yeni olgusu yasal zemine doğru kondurtulur. En genel gibi görülen taşınan nifus ve ganimet tipi paylaşımlı mülkiyet konusu dahildir. Nitekim, Annan planı ve kapıların açılmasıyla girilen ikinci dönem de defaktonun yeniden birleşik denilen Kıbrıs olamayacağının da acı yeni harcıydı. Öyle ki Kıbrıs AB üyesi olmasına rağmen kuzey müktesebat dışında brakıldı. Yeni Türkiye ilhaklaşma adımları da hızlandırıldı. Birleşik değil de yeni ilhaklaşma hızı modu öne çıktı.

Bu gelişmelere fazla girmeden konuya girelim. Bugün 20 Temuz. Kıbrıs için anlamı malum. Kuzeydeki törenlerin dozajı da belli. Kıbrısın iki yüzü yaşanıhyordu. Kuzeyde işgalin kutlanması güneyde kaybedilen gerçeklikle ağıtlar yükseliyordu. Aslında Kıbrısın ilgili tarihteki kopuşun da siyasal aynasıdır. Bayramlarla ilgili söhylenenler ise moral veya deşarj olmanın ötesine gelemeiyordu. Neyse, konumuza hala giremedim.

Arkadaşım resmi resepsesyonun yapıldığı öteli gözetledi. Daha doğrusu gördü. B,r yanda resmi şovların yapılması nedeniyle görevli polislerle dolu alanı anlatı. Oraya gelen zatımuhteremleri de gördü. Bizde kokteğil yapma resepsyon verme şovları memleket nekadar kötü olursa olsun bu fırsat kaçırılmaz. Bu arada ayni ötele bol miktarda rumun da geldiğini söyledi. Üstelik öhyle genç falan da değildi. Eskiyi bilen ve yaşayan insanlar ağırlıktaydı. Üstelik de 20 Temuz gecesi. Kıbrıs için başlayan ikiye ayrılma tarihinin gününde. Bunu kutlandığı ötelde kumar oynamak ve belki de birilrinin daveti üzerine geldiler. Bu önemli bir resimdir. Kimse bunu gözden kaçırmasın. Kıbrıs konusuyla alakalı “neden” sorusunu artık sormaasın. Tabi barışçıların da resepsyona gitiğini de eklemek gerekir. Protokol falan denecek de…..

Arkadaşım buna içerledi. Ben ise ona yukarda sorduğum soruya verdiğim yanıtı verdim. Kıbrıs tarihindeki önemli bu teslimiyet veya genelekseleşen kültürün sonucudur. Unutmadık: Eyokacı ile TMT keskin kişilerin kapılar kapalıyken dahi birbirleriyle olan iletişimleri malumdu. Rum Eyokacının Türk hamasetcisine pasaport çıkartığı uygulama hala aklımın bir yerinde duruyor. Bir yandan düşmanlık tohumları ekerken, insanları gerçekleri konuşturtmaktan baskıyla kaçırırken, onlar hem tetik çeken hem de birbirileriyle ortaklaşa buluşmalar yapıyorlardı.

Şimdi kapılar açıldı. Kıbrısta genelde kumar oyunu oldukça kültürleşti. Zenginlerimiz dğeil sıradan insanlar dahi kumarhanelere gitikleri de biliniyor. Ancak, sorgulanması gereken şu: hem gün nedeni hem de ilgili ötelde resmi işgal kutlama törenleri şovları yapılırken, ayni anda rumların da girip kimbilir ne yaptıkları sorgulanmadan orada olmaları elbet düşündürücülükten de öteye bir durumdur. Belki de böylesi olaya katılan ve sırf umar ohynamak olsa da yarın da güneye geçince siyasal olarak başka telden çalacaktır. En ironisi mi: şov yapılan ötelde hamasi njutuklarla rumlara veriştirip bizi keseceklerdi denilirken, ayni mekamda rumların olması da karikatürizelikten de öte düşündürücüdür. Ama yanıtı: neden Kıbrısta ilerici ve ortak vatan için hala ortak örgütlenme ile yeni bir dinamik oluşturulamıyorn bir başka versyonlu resmidir yaşanan 20  Temuzdaki resepsyonlu öteldeki resim.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
234AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin