yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSıkıntı: yüzleşme ile hesaplaşmanın gerçekleştirilmemesinde de odaklanılmamasıdır - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sıkıntı: yüzleşme ile hesaplaşmanın gerçekleştirilmemesinde de odaklanılmamasıdır – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son dönemde oldukça tehlikeli süreçten geçilinen, davranışlarla yaşamaktayız. Bunlar, siyasallaşıp, kurumsallaşıp daha etkin noktaya doğru gitmeğe devam ediyor. Üstelik gelişmelerle birlikte karşı saldırılı kültür bakışı da yaygın haldedir. Suç yaratmak veya karşıt görüp ötekileştirme davranışı gayet doğal hale geldi. Burada önemli bir eksiklik şu: gerek sistem gerek konuyla alakalı olumsuzlukların nedenleri ile yüzleşme olup hesaplanmamasının katgısı çoktur. Özellikle Türkiye ve Kıbrısla alakalı bazı yanlışların normal halde kurumsalaşamsında biriken yukardaki eksiklik oldukça sırıtmaktadır. Bu konuda yakın dönemdeki iki olalyın direk Türkiye merkezli olup hem Kuzey Kıbrıs hem de Kürtler üzerinde oldukça katgıları oldu. İkibinlerde gelişen genel siyasal koşullar ve Türkiyenin yeniden devlet eksenli güç devşirme mücadelesi sonucu oluşan  Kıbrıs ve Kürt eksenli dalgalanmalar, beraberinde yeni yapıyla daha da katmerlendi. Onuniçin, Kıbrısla alakalı Annan planı süreci ve sonrası ile Türkiyede çözüm süreci ile gelinen aşamaları iyice yeniden sorgulayıp hesabının da faturası çıkarılmalıdır. Sorunlar dondurulurken, biriken olumsuzluklar ise gerçekleri silip yerine yanlış ama sisteme hizmet eden düşünce ve baskıları da yerleştirmesine yardımcı olunmaktadır.***

Kuzey Kıbrısta seçimlere günler kala, Türkiyede iyice artan devlet baskılarının adeta kuşatılan alanlarla serbesliği kısgaca alırken, şüpesiz teslimiyetle bir yere gidilmeyeceği de kesin. Bir  yanıyla yeni seçenek olma zorunluluğu kadar, yaşanan geçmişin de sorgulanıp hesabının da sorulmadan ilgili seçenneğin oluşamacağı da kesindir. Bu kısa yazımda Türkiye merkezli iki konuya kısa bir ekrardan uyarı yapacam.

Eğer, annan planında konu doğru kavransa, gelişmelerle birlikte ileri sürülen politikalar doğru okunsa, önemli kavşaklarda bazı müdahalelerle konu istenen sistemsel eksende brakılmazdı. En basitiyle AKELİn istediği B.M. güvencesinin direk Türkiyenin dış işleri bakanının müdahalesi ile Rusya ve İngiltere tarafından verilmemesi dahi unuturuldu. Sonuçta, Annan planıyla birlikte görülen Kıbrıs gelişmeleri kadar, Türkiyede devlet içi mücadele ile güç siyasal devşirmeği de birlikte yeniden sorgulayarak konuya bakmak gerekir. Zaten, son dönemde iyice belirlenen Annan planıyla Kıbrıs çözümü değil, yeniden dizayin olduğu gerek AB gerçeğinde, gerek Türkiyedeki devlet içi yeniden düzenlemelerle açığa çıktı. Oysa, hep “evet, hayır la” iş bağlanlıp orada brakıldı. Halbuki Annan planı sonrası ikinci ganimet paylaşımdan, ilginç hukuk ayarlamaları ile sosyolojik değişmeler bize başka anlamların da olduğunu anlatması gerekirdi. Denktaşın kurşun atmadan teslim olmasından, Türkiyede bu sürecin Yaşar Anıt ile Erdoğan Dolmabahçe söylenmeyen anlaşmalarıyla biriktirerek yüzleşmemiz gerekir.. bunlar hiç olmadı. Sadece istenenlerle kalınıp, aslında yönelişin ortaçağa doğru olduğu yönünü dahi görmeme tuşuna getirdi.***

Ayni dönemde giderek yoğunlaşan Kürt sorunnuyla alakalı çözüm gelişmeleri de oldu. Birden, tabular yerlebir edildi. Görüşmeelr yapıldı. Akil insanlarla birşeyler anlatılıyuordu. Y.72 kamuoyu desteği ile çözüm deniliyordu. Bu süreç de sorgulanmalıdı. Çünkü bir de sürecin çaktırmayıp ta baştan olan devlet siyasal gerçeği vardı. İtifak arayışı, kamuoyu oluşturulma  durumları da işin içinde vardı. Nitekim Annan planı gibi sonuçta anlaşma olmasına rağmen, her tarafın kabuletmiş gibi görünmesine karşın, yine de olmadı. Çünkü siyasal hedeflerden biri amaçlanan Erdoğanın tek adam isteğine Demirtaş hayır dedi. Birden bu anlaşma da yerlebbir oldu. Ardından olanlar da net. Onlar dahi doğrudürüs sorgulanmadı. Ne acıdır, bu oyunda başbakan olan Davutooğlu da şimdi muhalefet yanında. Konuya kendi gözüyle değil devlet içi duruşlarla bakıldı. Böylelikle birçok gerçek elden kayıp yok oldu.

Her iki olayda da gereken yerde müdahale yapılmadığı için, gerçek yerine hala avuntu ile bakılması sonucu, ilgili süreçler devamındaa daha kötü sonuçlar getirdi. Kıbrıs sorununda gelinen nokta malum. Üstelik bir kısmını da ihtiyaç olan yerde kendine sol muhalefet diyen kesim gerçekleştirdi. Türkiyede ise zaten var olan Kıbrıs bizimdir veya Kürtler yoktur bakışı yeniden daha güçl şekilde baskılarla yerleştirilmeğe devam edildi. Olayların resmi siyasal nedenleri malum. Hala Türkiye merkezli olması nedeniyle de bu konularda düşünce zafiyetleri yüksektir. Kıbrısta taviz hikayesiyle ilhaklaşma duruşu ile Kürtlerin anti kürt eksenli bölgesel politikaya dek taşındı. Devlet istenen yörüngesiyle krizlere rağmen yoluna devam ediyor. Kıbrıs sorunu ise iyice silikleşirken, müdahaleler oldukça artı. Tatarın tercihi bunun en basit kanıtı.

Kısaca, ikibinlerdeki Annan planı ve Kürt  çözüm süreci yeniden gerçekleriyle birlikte yüzleşilip, gereken hesapların da verilmesi önemlidir. Yapılan yanlışlar yanında, hala devletli merkezi bakışla yaklaşım sonucu Kıbrıs konusu Akdeniz krizine dek gelişti. Kürt sorunu ise Suriye ırak cepesine dek gelişti. Ama, değişmeyen gerçek, Kıbrıs ve Kürt sorunu artık bölgeselleşti. Bunu türkiye merkezli devlet ekseninde brakıldıkça da gelişme falan olmaz. HDP baskıları veya K. Kıbrıstaki daha da içeleşen eldeki yetkileri alma tutumu ne yazık ki Annan planı veya Çözüm sürecinin sonunda kulanılan egemen fırsatın acı sonuçlarıyla  karşı karşıyayız. Seçenek için de yüzleşmek, hesap sorma kuralının mutlaka işlemesinin önemini de dayatıyor. Laatin Amerika bu konuda yakın tarih örneği olarak incelenmelidir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
297AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin