arşivUlus IrkadKeşke 47 yıl sonrayı görseydik… - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Keşke 47 yıl sonrayı görseydik… – Ulus Irkad

Yeniçağ podcastını dinleyin

47 yıl önce 17 yaşında ama kitap okuduğu için farkındalığı olan, bugünkü bilinç düzeyinde olmasa bile birçok şeyin farkında olan bir çocuktum. 9  yaşından beri okuyordum ve düzeyim de sosyal demokrat bilinçli bir insanın politik bilgi seviyesiydi. Cumhuriyet Gazetesi ve o zamanki yazarlar Oya Baydar ile İlhami Sosyal’ın yazdıkları makaleleri, ve “Yeni Ortam” Gazetelerini yakından takip ediyordum. Derslerimden fırsat bulduğumca da okuyordum. Kıbrıs’ta Gelmekte olan bir Yunan Darbesini sezmedim ama dediğim gibi olacakları ve EOKA B’nin yeraltı faaliyetlerini takip ediyor, Kıbrıslırum ilericilerin bu konuda mücadelelerinin farkındaydım. O günlerde 13 Temmuz 1974 günü (Cumartesi günü olmalı) Larnaka Müzik Festivali’ne gitmiş, festivali gecenin geç saatlerine kadar izlemiş, sonra da rahmetli babam, benden iki yaş büyük Müzisyen kardeşim, benden üç yaş küçük kardeşimle geriye Baf’a dönmüştüm. Gece yarısından sonra, Kalavason’da yemek yemek için uğradığımız bir Kıbrıslırum lokantası sahibi, bize derhal bölgeyi terketmemizi, yoksa bizim için de durumun pek de iyi olmayacağını tembihlemiş, rahmetli babam, birlikte olduğumuz Baf Rintler Topluluğu elemanlarının da yemek yeme sevinci kursaklarında kalmıştı.

Durumun birkaç gün sonra daha da kötüleşeceğini bilmiyorduk. Gece geç saatlerde evimize gelmiş ve ertesi gün yani 14 Temmuz günü, Baf Kral Mezarlarına denizde yıkanmaya gitmiştik. Ertesi gün sabahleyin kalkmış, sokağımızdan telaş içinde geçen bir grup İngiliz kızının nereden korktuklarını bile düşünmeden, Kıbrıslırum tarafına geçmiş, kaçınılmaz gerçekle karşılaşmıştık. Makarios’a karşı saat on sularında darbe olmuştu. Makarios, o gün öldü diye ilan edilmiş ama daha sonra hayatını kurtarmış, Kıbrıslırum halkına hitap etmek için hemen yakınımızdaki Baf-Hloreka’da kurulan bir Korsan Radyodan konuşmak üzere bölgeye gelmişti. Ertesi gün yani 16 Temmuz 1974 günü, benim yaşlardakiler, tabi ki daha da küçükler, askeri seferberliğe, mevzilere çağrılmıştık. Baf’ta fazla insan yoktu. Herkes mevzilere girmişti. Milliyetçi yabancılaşma ve nefret söylemleriyle Kıbrıslırumlarla birbirine yabancı iki vatandaş toplumduk ama Yunan Cuntası da bir darbe yaparak, Türk Ordusu’nun karşı operasyonuna sebep olmuştu. Kıbrıs’ın taksimi, Türkiye’nin 20 Temmuz’daki çıkarmasıyla gerçekleşiyordu. Belli ki Makarios’un AKEL’e karşı sempatisi, Batı’yı ve NATO’yu korkutmuş, bu hegemonya Savaşı’nda Türkiye’nin de adanın bir kısmını kontrolünde tutması kararlaştırılmıştı. Derin Devletler ve Özel Harp Daireleri çeşitli senaryolarla Kıbrıs’ı bölmüşlerdi.

20 Temmuz 1974 günü yaşadıklarımız ve de ölen yüzlerce insan…Aradan geçen 22 sene sonra Kuzey Kıbrıs’ta kurulan ve evrensel hukuktan, insan haklarından, demokrasiden muaf, dünyadan izole edilmiş ülkede yaşanan haksızlıklar, elde edilen olanaklara rağmen herşeyi tüketmemiz…Bu arada 1974 sonrasında, 1996 yılında Kutlu Adalı’nın Türk Özel Harp Dairesi tarafından St. Barnabas Olayı dolayısıyla katledilişi ve bunun yanında cinayet öncesinde üzerimizde dönen, bizi de baskıya, tehdite kadar varan saldırılar, bu arada benim de bir MİT ajanının bildirmesinden sonra vurulacak olanlar arasında olmam, hatta vurulacak ikinci adam olacağım konusunda uyarılmam. Bu cinayet

meydana gelmeden önce Kutlu Bey’e vurulacağını ilk haber veren kişi olmam. Sonra şimdilerde Sedat Peker’in Kıbrıs’a gelip bizim güvenliğimizden sorumlu üst rütbeli insanların sırf Kutlu Adalı’yı vurması için Peker’e otomatik silahlar vermesi. Bu insanların Garantör bir ülkenin güvenlik mensupları olmaları ve güvenliğimizin bu zatların elinde olması… Yaşanılanlar, Suç örgütleri… 15 Temmuz 2016 gecesi Türkiye’deki FETÖ Darbesi sırasında, FETÖ’cü diye nitelenen insanların banka paraları ve mallarına çökülerek bu insanların  binlercesinin mağdur durumuna getirilmeleri. Türkiye’nin başkanlık rejimi ile daha da kaosa sokulması, Kürt insanlarına yapılan baskı ve terör olayları, Güneydoğu’da savaş, Türkiye’nin Suriye’nin karşımasında oynadığı parçalayıcı rol. Türkiye’de 15 Temmuz 2016 sonrasında devlete tamamıyla suç örgütlerinin ve mafyaların egemen olması…

Düşünüyorum da tüm bunları yaşayacağımızı öngörsem ve bilsem, o günlerde en öne atılıp, o 17 yaş temizliği, namusluluğu ve de mertliğiyle gene kendimi tehlikeye atar da ölmeyi ister miydim? Fedakarlık duygum bundan etkilenmez miydi?

Gerçekten sadece benim değil tüm toplumun 1963 yılından itibaren meydana gelen olayları bir muhasebeden geçirmesi vakti gelmiştir diye düşünmekteyim…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
216AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin