yaklaşımlarAlpay DurduranAcaba polisimiz konuşmalı mı? - Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Acaba polisimiz konuşmalı mı? – Alpay Durduran

Yeniçağ podcastını dinleyin

Polis kendi hiyerarşisi içinde mutlaka konuşmalıdır. İnanılır ki neyin suç olduğunu değil olabileceğini de en iyi polis bilir. Yaşamı boyunca çok ders almıştır. Onun için konuşmasını ilk olarak apaçık bir suç ihbarını yapan polis memuruna veya memurlarına yapmış olmalıdır. Yani işleyen bir sistem iz bıraktığına göre ve iz kovalamak polisin işi olduğuna göre yasada bir hata olduğunu ve hatta hatayı ihbar etmesi gerektiğini polisin hiyerarşisi içinde bildirmesi gerektiğini öğrenmiştir.

Aranıp bulunursa İngiliz devri General Orders bunu emrediyordur.

Devlet yönetmeyi iyi bilen ve zamanında dünyanın üçte birini zamanın İngiltere yönetimi bize resmi gazete yayımını, basımı zamanında göndereceği her kişinin keseceği kısmını ne nereye eklerse güncel olarak dosyasına sahip olabileceğini ve hemen bir paket gazeteden değil yerine konulmuş kupürden görevli memur okuyup zaman kaybetmeden sorumlu olduğu da muhtemelen bildirilmiş kişi tarafından meclise de haber edilirdi. Gerçi meclise gidecekte meclis polisten görüş istemeyecek olacak iş değildi.

Şimdiki gibi Kutlu Adalı cinayeti hakkında gördüm diyeni arayıp sormayan polis teşkilâtı içinden biri çıkmamış olamazdı.

General Orderste her yıl İngiltere’ye yıllık rapor verilir ve işlerin gidişatı hakkında Kıbrıs için görevli olup ödenenlerden hesap sorulurdu. Yani bir polis hizmet alanında daha çok vukuat olmuşsa yani daha önce vukuat rapor edilip de caydırıcı olunamamışsa teftişten geçemeyenler ve dosyasına (siciline) düşük not verilenlere hesap sorulurdu.

Bizde ise aranıp sorulmaz ve sicil hem vardır hem yok.

Örneğin bizim inşaat müteahhitleri birliği biz ihale alamıyoruz Türkiyeliler ihaleleri alıyor diye şikâyet ediyor. 320 KM.lik yol ihalesi Türkiye’lilere verilmiş. Amma o kadar değil! Türkiye’lilere verilmesi usul olmuş yani öyle olması KKTC yönetimi ve TC arasında kararlaştırılmış. Yani meşru imiş derlerse ve hele de hükümetlere gelip gidenlere bakıldığında meclisin çoğunluğunun buna onay verdiğini düşününce ne diyeceğiz!

Türkiye ile ilişkileri ilgilendiren konularda halka şikâyetler yapılır ama gazetenin birinde halka birisi ihbar ediyor ki ihaleler de konu olan işlerin bizim şirketlere ihale edilmesini isteriz ki TC yardımlarını paylaşmış olalım ki sizinkiler hem kazıkçı hem de bizimkiler kadar deneyimli değiller derlermiş.

Yani TC parasının paylaştırılması dışında söyledikleri doğru ise karışmadıkları şey kalmadı demektir. Amma zaten yıllık programları da üç yıllıklarını da onlar yapar ve KKTC devletinin tüm yapacağı işleri Türkiye İş Birliği Ajansı kararlaştırır ve Kıbrıslı katılımcılar şimdiye kadar hiç şikâyet etmemiştir. Nerede ise inanacağız ki aralarından su sızmaz ve elbirliği ile yaparlar elbirliği ile yerler. Seçimle gelenler de şikâyet etmezler. Yani kulak veren yoktur veya çok azdır. Ki şikâyet edene yardım eden ve siyasi destek arayan da yoktur.

Sorarsanız Anavatanlarına bağlıdırlar ve o olmasa hayır etmezdirler. Amma san ki doğruyu anlatmada sorunları vardır. Kurtarıcımızdır derler ama korkmasalar doğruyu anlatıp para verecekseniz biz hesabını sorarız, merak etmeyin deyip TC müteahhitlerinin yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları Lefkoşa-Mağusa yolunu ve değerlendirmesinden başlayarak eserlerini anlatıp denetleme yetkisi istemek kimsenin aklına gelmedi.

Oy istemeye gelince teorik laf ebeleri çok iddiası olup da yardım heyeti mi ajansı mı ne ise itiraz etmek de yok!

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
261AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin