yaklaşımlarÖzkan YıkıcıAnalar gününde cumartesi analarına selamlarla – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Analar gününde cumartesi analarına selamlarla – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Pazar günü bir anlamda yazıyı yazarken, yarın diye niteleceğim gündür. Analar günüdür. Herkese göre analar günü geçiştirilecek. Kapitalizim de insancıl duygunun ticari kara çevirme aracı olarak algısal kulanımla teşvikleşdirecek. Şimdiden Analar günü için reklamlar çoktan başladı. Ama, bir analar gerçeği daha vardır. Evlatlarını kaybeden hem de direk devlet gözetiminde kaybolan çocukları için ağıt çekip arayan analar var. Bunlar birçok ülkede, devletlerin resmen gözaltına alıp da yok etikleri evlatlarını arıyor. Örgütleniyor ve birçok baskıya rağmen mücadelelerle evlatlarının elinde resimleriyle aramaya devam ediyorlar. Cumartesi Aneleri de bu kesimin Türkiye merkezlisi oluyor. 841 eylemle, elerinde kaybedilen evlatların resimleriyle, polis baskısına, tutuklanmalarına, dövülmelerine rağmen hala evlatlarının en azından kemmiklerini isteyip mezarlarını  olsun diye kavgalarını sürdürüyorlar. Her birisinin ayrı bir hikayesi var. Ama ortak yön, gözaltına alınıp kaybolan evlatlar olmasıdır.

Pazar günü anaların günü olarak ilan edildi. Herkeks ana duygulu sözlerle birşeyler yapıyor. Hediyeler alıp görmedikleri anaları ya ziyaret ediyor veya telefonla görüşüp hatırlıyor duygusunu yaşatıyor. Ama, öyle analar da var ki senelerdir evltlarını bekliyor. Onlar için haber arıyor. Ordan oraya gidip, elinde resimleriyle bir bilgi edinmeye çalışıyor. Kovuluyor, dövülüyor, devletin bazı kesimlerce aşağlanan analar da vardır. Bunların bazıları dünyanın birçok yerinde örgütlenerek kayıplarını arayan analar olarak da mücadele tarihine yazıldı. Son dönemde Arjantin kadınlarının başlatığı, cunta döneminde gözaltına alınan evlatları için sokağa çıkıp mücadele eden kadınların başlatığı mücadele, giderek ayni sorunların yaşadığı ülkelerde de karşılık bulmaya başladı. Türkiyede de Cumartesi Aneleri adıyla örgütlenen kadınlar oldu. Gözaltına alınan ve kaybolan evlatlarını arıyorlardı. Elerinde resimlerle polisten, devletden evlatlarının hiç olmazsa kemiklerinin bulunup mezarlarının olması için mücadele verilmektedir. Yanlış hatırlaamıorsam, 96 yılında başlayan ve istanbulda Galatasaray Meydanında gerçekleşen ilk eylemlerle günümüzde 841 eylemine gelindi. Arada, tutuklama ve baskılar nedeniyle de ara verildi. Hepsinin ortak yönü evlatlarının gözaltına alınıp kaybedilmesi acı gerçeği oluyordu.

Cumartesi anelerinin yanılmıyorsam ilk bibergaazının sıkıldığı kesimdir. Üstelik, gözaltı alınıştaki arabaya dahi sıkıldığı beleksel anımsamam var. Özellikle Gazi Mahalesi olayları sonrası Hasan Ocak olayı ile bu örgütlenmenin hızlanmasında önemli tetikleme yapıldı.

Kadınların yaptığı, ellerinde kayıp evladın resmiyle, bunun duyrulup araştırılmasını talep ediyordu. Ama, devlet çok hoşgörüsüzdü. Polis bazen saldırıyor, bazen tutukluyor ve yetmediği dönemde direk meydana gelişleri engeleyip insani bu eylemin yapılmasına darbe vurulmaktaydı. Evlat acısı ile gözaltı kayıp bir anlamda devletin sorgu şekli ve baskı aygıtı olarak kavratılan sonulçtu. Nitekim, Birçok, AİHM kararına rağmen, yerel mahkemeler konunun üstüne gitmiyordu. Birçok kadının mücadelesi bayraklaştı. Gerçek, sistemin ta kendisi oldu. Özellikle Türkiyede doksanlar dönemi epey gözaltı kayıbın olduğu biliniyor. Birçok ayle, tutuklanır veya baskıya uğrar diye bu konudaki yaşananları hala gizliyor. Özellikle de güneydoğuda bu konu epey yaygın olduğu da belirtiliyor. İnsan hakları örgütleri, bu konuda çalışmalar yapıyor. Fakat çalışmalar nedeniyle de başlarına gelmedik kalmıyor.

Yarın Pazar. Aneler günüdür. Anaların evlatlarıyla birbirlerini eğer unutularsa hatırlatma dönemidir. Fakat, bazı analar da var ki kayıp evlatları için bir umut ışığı arıyor. Hele de devletin gözetim altında kaybdilen evlat acısı ile gelen baskıyla susturulma tutumu ibretlik davranıştır. Ana acısıyla yürek yanarken, bibergazı yemek, küfürlerle karşılanma gibi davranışların da devlet olması, başka yüzleşme koşuludur.

Arjantinli analar bazı kazanımları 30 yıl sonra kazandılar. Hele de cunta dönemi çocukları alınıp da başkasına verilen gerçekler, faşizmin nedenli insanlık dışı olduğunun derslik kanıtıdır. Ayni hareketden etkilenen Cumartesi anaları da kendi evlatlarını arıyor. Devlet bir dönem onlara karşı başka anaları denedi. Hala hareket sürüyor. Kirli yakın tarihin adeta sorgulanma alanlarından can yaknıdır.

Türkiyede zaten epey geçmişten beri gözaltı kayıpları vardır. Sabahadin Ali gibi hala ölümü ve mezarı bilibnmeyen aydınlar da mevcut. Osmaanlı döneminde özellikle belirli krizli koşullarda gözaltına alınıp ölüdürülüp mezarlarının olmadığı aydın ve etnik kesimler de mevcut. Bunların çoğu hala karanlıkta ışık bekliyor. Bu acıların gün ışığına çıkmasında mücadelenin sayesinde olup Cumartesi anelerinin gerçekliği de ortadadır.Bu acıları yaaşayanlara devletin kurumlarının siyasal davranış şeklinin olduğu da ölümcül gelecek öteki doğrudur.

Bu önemli günde ben de Cumartesi anelerine selamlama adına yazmayı uygun gördüm. Gerçekten elerinde silah ve taş olmayan, sadece evlatlarının resmi oln bu kadınlara devletin şefkatı oldukça can sıkıcıdır. Üstelik, bu resmi rakamlarca savununca, işin gideceği nokta dda pek iyi deyildir.

*****

Kendimin bir notunu da ekleyecem: geçen yıl ben de anamı kaybettim. Hala sorular durup örtüldü. Zamanında deyil de yolda uzun zaman sonra giden anbulans hikayesi bize anlatılmadı. Zamanında hastahaneye gidilseydi, kurtulma şansı vardı. Epey gecikerek ve hız olarak epey yavaş gidilmesinde kalp krizlerindeki durum tartışılmazdır. Yeri gelmişken bunu belirtmek de kendimin kendime karşı görevidir.Türkünün dediği gibi “Analara kıymayın efendiler.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin