yaklaşımlarÖzkan YıkıcıUzak değil, burnumuzun dibinde – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Uzak değil, burnumuzun dibinde – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Sonunda şöylesine tartışılsa da Kıbrıs TRT dizisinin de galası Pandemi yasaklarına karşın gürültülü şekilerle gerçekleştirildi. Elbet, hem konuşamamanın, hem dıştalanmanın burukluğu ile bazı vızıltılar da duyuldu! Kimse her zaman olduğu gibi gerçekleri deyil sınırlananla yetinme kuralına sarıldı. Kimisi de gayet buruk şekliyle, onca resmi idolojiye teslimiyet katgılarına rağmen, baş vurulmamasının sızısıyla, şurdan burdan eksikler arayarak söylendi! Ama kimse şu basit bütünleşmeye dahi gitmedi. Örneğin, çekimi yapan ve buradaki galanın direk yöneticisi olan Türkiyede ayni zamanda neler yaşanıyora, bakma zahmetine girmedi. Oysa, Galalı şoven hamaseti,kurgularla günümüz kültürel Türkiye hegemonyasına yönelik gösterim başlarken, Düşmanca olgular peşpeşe dizilip, yeni kültürel katgılarla şovenizmi beslemeye yönelinirken; Türkiyede Kadıköydeki Boğaziçi öğrencilerin boğazları sıkılıyor, yerlerde süründürelerek basın açıklaması yapmalarına engel olunuyordu. Klasik faşist MHP ise yine çıkışla “anayasa mahkemesinin kkapatılmasını” haykırıyordu. Bu arada HDP loperasyonlarıyla birlikte gidrek CHP ile alakalı kulislerde yeni fırtınadaki sınır vurgulanmaya başlandı. Ama,K. Kıbrısta,Fuat Bey denetiminde bizim hamasi söylemcielrimizin işdahlı alkışlarıyla birlikte Bir zamanların Kıbrısının galasında bulunuyorlardı. Mesajları verip,tanıtımla turis avlamaya dek hedefler de sıkılmadan kondurtuluyor.

Türkiyedeki AKP kongreleriyle patlayan Korona rakamlarına karşın, gerek karşılamada gerek se Gala kapısındaki resimlerle nasıl bir yeniden olayın yükselen gerçeği görülüyordu. AKP kongrelerinin kitlesel şovları sonrası Kırmızılaşan pandemi krizi daha yeni yeni konuşulurken, ayni yanlış hem de bu defa parti aşkı deyil de hamaset şerbeti içme adına gerçekleşmesi de tesadüf deyildir. Bile bile yapılan uygulamaydı. Ama, hala Türkiye Kıbrıs gerçeği ile konuyu konuşmak istemeyenler, ısrarla pandemi yasakları denip olayı orada tutuyorlar. Halbuki konunun nedeni pandemi deyil Türkiyenin Yeni Osmanlı idolojik sanat kültürleşmesinin ihdiyacı sonucu çekilen dizidir. Bunu dahi bize karıştırıp, öylesine saçmalandırma hamasetine çektiler ki diziyi tarih gibi algılayıp tartışmamıza dek getirdi.

Hatırlayanlar vardır: Kanoninin de dizisi çekildi. Yazarının ısrarla bunun kurgu olduğunu, dizi amaçlı gerçekleştirildiğini,tarih olmadığın söylemesine rağmen, başta Erdoğanın öfkeli tepkisi büyük oldu. Sansür konuldu, Engeler yaplıp dizi kestirtildi. Daha ilginci, diziddeki gelişmeleri ters gören resmi tarih algıcıları Osmanlı Kanoni yargılama baş vuruları dahi yaptılar. Pargalının öldürülmesi veya Mustafaya yapılanların soruşturulmasını istediler. Benzer dizileri Türkiye resmi idoloji kültürü adına sık sık yaymaya da hız verdi. Bununla kültürel hegemonya kurma olduğunu da itiraf edip başarısız olduklarını söyleyen de Erdoğandır….

Dizi beklenilen galayla başlatıldı. Tuhaf gelmeyecek duruşlar yapıldı. Resmi eksenimiz ikiye ayrıldı. kOltukcu kesim iktidarını buna bağlı olduğu için, alkışladılar. Ama, bazı resmi olup da kendini davacı veya bilimci görenler, biraz kırıldılar. Nede olsa her zaman onların yalanyanlış dedikleriyle KInrıs Türk tarihi yazılıyordu. Mücadele hamasetinde yer veriliyordu. Şimdi, bunları da dikate almadıkları için, dışarda kaldılar. Kendi ezberleri, kazanç haneleri yok ediliyordu. Konuşmak zorundaydılar! Konuşurken de resmiye dokunmamaya dikat edeceklerdi. Çünkü her dokunuşta kendilerine de dokunulacaktı. Onun için, kulanılan dil veya bazı olaylardaki yanlış bilgilerle kendilerinin dışarda brakıldığı zaman eksikliklerin olacağı noktasından hareket etiler. Nazımların eleştirileri aynen bu noktadadırlar. Arada Kıbrıs Türkü, Denktaş veya onların tezleri de konsaydı, bu dizi oldukça başarılı olacaktı. Bir anlamda dıştalamaların sızısıyla sızlandılar.

Burada bir soruyu da soracam: bazı kişiler dizideki kulanılan dili eleştirdiler. Samimi olduklarına inanalım! Peşinden şunu da soralım: Türkiyede Diyarbakırda çekilecek ve oradaki insanların devletle ilişkilerinin sorgulanacağı belgeselde Türkçe konuşulsun. Birisi çıkıp, bu bölgede Kürtçe konuşuluuyor, onun için en azından Kürçenin de ikinci dil olarak kulanılsın” dense ne derler? Pkk veya töreristler le mi yanıt verirler! Peşinen öyle. Ama, iş sorgulayacak noktalardan kaçıp da bizi de hesaba katın olunca, kulanılan dil eleştirisi yapılıyor. Birçok doğu veya balkan dizisinde de resmi Türkçe kulanıldı ve pek de eleştiri olmadı. Kurgularda veya dizilerde yanlış bigi de olur. Ama,konu çekilen dizinin tarih olmadığı noktasıyla, amaçlanan güncel resmikültürel idolojik siyasal gerçekliğidir.

Konuya gerçekten muhalif olanlar da eleştirdi. Eksiklik hep ayni nokta. Nedense kimisi pandemği yasaklarına takıldı, kimisi de dizideki bilgi eksiklikleri ile algı anlayışına yönelindi. Nedense Türkiye Kıbrıs gerçekliğinde,K.Kıbrısın Türkiye politikasındaki hedefi hiç vurgulanmadı. Olayın direk Türkiye iç politikasındaki başarı ihdiyacı ile kültürel hegemonya ekseni dışta brrakıldı. Kıbrıscılık garip duygusalıkla işlendi. Yaşarın dediği gibi “acının duygusalığı ile gerçek yalanın saydamlaştırılıp hamasetleştirilmesi” amacı öne çıkarılmadı. TMT eski yetkilisi, kendini tarihçi diyyen kesimler içinde olmaları için isteklerinin hayal kırıklığını yaşadılar. Muhalifler ise birkaçı hariç sistemin sınıryla sınırlanıp yine gerçeklerin etrafından dolaşarak,yakaladıkları iç eleştirisel boyutlarla yetindiler. Bu nedenle sadece tuhaf garip Kıbrıslılıkla sıkışıp kalındı. Elbet, işbirlikçilikle teslim olanların diyecek sözü yoktu. Kendi kuralalrını dahi hatırlatmadılar. Aşı ve para beklediler! Geldimi belli deyil.

Fuat Bey ise klasikleşip hızlanıp, alıştırılan şekliyle adaya geldi Güvrcinlik kÖyü ile Morada temaslar yaparken bir iç politik üst yetkili gibiydi. Sonra Galaya katılıp adanın en yetkilisi gibi de itibar görüp, ayrıldı. AKP Türkiyesinin de gerçeği bu. Bunu hala anlamaktan uyzaksak, neden ilhak gerçeği pratikte yaşanırken kabullenilmezken, şimdi yazılmasına rağmen neden hala sınır aşılamadığını da siz yanıtlayın.

Kısaca,olanlar direk burnumuzdan uzak deyil. Dibinde. Burmnumuza dek şarhoş deyilsek, çoktan anlamamız gerekir. Kaçına kaçına zaten gerçekleri unutuk. Olmayan gerçeği normal kablendik. Şimdi de bunu savunanlar da dışta kalınca sızıntı ve şöylesine eksikliklerle “beni geri al diyorlar

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
320AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin