yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSavrulan gündemlerde patinaj yapmak – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Savrulan gündemlerde patinaj yapmak – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Konuya yeniden deyinmek amacında deyildim. Gerektiği kadar hat ta daha fazla önemseyerek dokunmalar gerçekleştirdim. Ancak, indipendıt Türkçe sitesinde iki gündür konuyla alakalı görüşlerin yayınlandığı haberi okuyunca, birkaç söz daha etmek zorunlu hale geldi. Hele de bazı kendine “akademisyen” diyen kişilerin, “bazı azınlıkta olan kişilerin, hiçbir şeyi beyenmediği “  denilip eleştirmesi de klasik kulanım … kesinme dokunmak şart oldu. Öncelikle tekrar edecem: kuramları yerine göre içerikleriyle ele almayıp, kendinin çıkarına göre yerine korsanız, yerine göre kulanılan, yerine göre de dıştalanan figürlerin kurtulmasından dışarıya çıkamazsınız. Konu Bir Zamanlar dizisi. Hernekadar buradaki önemli kesim konuyu adeta tarihle özdeşleştirseler de deyişecek gerçek olamazdı. Hele de TRT izleyen, ana akım medyanın da modasına uyduğu böylesi dizi çok yayınlandı. Bir amaç da AKP türkiyesindeki egemen kültür hegemonyası kurmaktı. Ama, tarihi bilimden kurguya deyiştirip, dizilerle tarih yazmanın tutumu her zaman şovinizim ve ırkçılık dalgası yaratsa da bilimsel anlamda deyeri yoktur. Bunu en iyi bilmesi gereken de kendine bilim etiketini taşıyan kişilerdir. Oysa bizim gerçeklerimiz hep başka oldu. Hat ta birçok KIbrısla alakalı kitap yazıldı veya filim dizi tipi çekimler de oldu. Fakat, öyle bir taplo çıkarıldı ki bu yazılıp gösterilen filimlerin, adeta tarihin eşdeğeriyle özdeşleştirilip hem bilim hem de  kültürleşip deyerleşti. Halbuki en basitiyel resmi tarih diye okutulan Vehbi Serterin kitabı dahi resmi tarihin ötesine bilimsel tarih olamadı. Hep, resmi idolojinin beslenmesi ve günümüze taşımanın amacına yönelindi. Bu tip eserlerde bizden de bazı liderler alınıp, bazı duygumuza hoş gelen konular da damıtınca, o  dedikleri azınlık dışında herkes memnundu. Öyle ki yaşadıklarının bilgisine ters düşüp yalan yazılması veya dokunulmama haykırış gerçeklerine rağmen, anlatılan resmi idolojik eksenli kurallar kabullenildi.

Bir ufak dokunuş yapalım: eğer, çekilen dizide eleştiri yapan kendince akademisyenlerin de yazıları konulup eklenseydi, onlara övgüler yağdırılsaydı, eksik denilen liderlerin de ismi konulup kahramanlaştırılsaydı, ama, konunun özü ayni kalsaydı ayni tepkiler olurmuyrdu? Elbet hayır. Dikat edin hep ezberletilen gözle veya yazılımı sorgulanmadan yazılanların sahibinden yararlanmadığı için eleştiri geliyor. Övülen iki liderin dahi nasıl birbirini tasviye etme gerçeğine rağmen bunlar söyleniyor. Yüzleşmenin olmadığı ve geçmişin sorgulanarak belgelerle tümünün deyerlendirilmediği süreç yaşatıldı. Unuturmayla yeni eklerle güncel idolojik sonuçlara oynandı. Hele de K.Kıbrısta nifusun önemli kısmının bu geçmişle ilişkisi de olmayınca, istenilen şekil çıkara da eklenip kolayca yeni şekil verilmesi kolaydır. İndipendıt Türkçe sitesinde yapılan yorumlara bakınca, zaten adı geçen kitapların eksik olduğu zaten bilibniyordu. Şu gerçek okunmak istenmedi: günümüzde Türkiyenin yeniden yapılanma siyasetinin çıkarına göre Kıbrısın yazılımı diziyle kültürleştirilmek istenmektedir. Merkezi Türkiye olunca, siyasal duruşların zaten önceki benzer dizilerde de gerçekleştiğine göre, başka bir durumun çıkması da olamazdı. Bir farkla, yeni kültürel hegegomonya ihdiyacına göre olacaktı. Zamanında ayni siyasetin ihdiyacına göre davranıp ünlenirken alkışlayanlar, gerçekler öteleniyor diyenler hayinlik mertevesine, rumculuk damgasına uğrarlarken, hiç düşünmediler “yarın ihdiyacımız bitince bizim kulanım deyerimiz de biter” e  gelemediler. Tarih bilimi ile dizi kurgusunun farkı dahi unutuldu. Bilimselce olmayan ama hep içteki şeytanın dışa vuruşuyla karşılaşmanın hayal kırıklığı yaşandı. Tek önemli sonuç, Kıbrıs tarihi bilimsel şekliyle yazılmadıkça, yaşananların yüzleşmesi olmadıkça, sorgulama ile deyerlendirmeler yarının barışçıl günleriyle bütünleşmedikçe, böylesi savurmalar  olacatır. Kötü olan, yerleşen bu anlayışın dahi günü gelince Kıbrıs gerçeği ile Türkiye hedefine göre nasıl oynayacağının da yaşanan şekli haline geldi, son TRT dizisi.

Bu diziyle, aslında K. Kıbrıstaki deyişen işbirlikçilik de yansıdı. Artık, işbirlikçilerin nasıl teslim oluşu veya yetkilerinin elinden alınıp Fuat beye bağlandığı gibi, dizilerde de gidrek deyişen nifusun da kagısıyla K. Kıbrıstaki eski kesimin simgelerine fazla ihtiyaç kalmadı. Siyasal hiçeleşmenin kültürel sanat yansımasının sonucudur. Artık nasıl K. Veya genel Kıbrıs politikasının merkezleşmesinin çekilen dizi sonucunu yaşıyoruz. Ama, her konuda olduğu gibi bazı duygusal ve siyasal kısıtlama nedeniyle de tuhaf duruşlar devam ediyor. Zamanında yoldaşlarını katleden, Kırmızı kitap yayınlanan sol kesimler, tuhaf çıkışla Doktorlu olup hoş görülü demokrat Denktaş esrumanını çalmaya başladı. Tehlikeli olan öteki gerçek de budur. Yaşanan yeniden yaşanamaz. Siz imkar etsenizde gelen işbirlikçiliğe sarılsanız dahi, zamanı gelince kulanım deyeriniz sıfırlanınca, adınız da unutulur*****

Tekrar edeyim; ben bu konuya girmeyecektim. İndipendıt Türkçedeki deyerlendirme haberini okuyunca, bazı kendine bilimci diyenlerin “hiçbirşey beyenmeyen azınlık” deyişlerine raslayınca, birkaç söz etmenin gerektiğine inanç getirdim. Unutmayın, her zaman kocaman yalanlar karşısında gerçekleri söyleyen hep azınlıkta kalır. Ne ganimet dağıtma, ne mevki verme nede övgüyle reklam yaptırma olankları vardır. Ama, kulanılmanın klasik sonucu da birilerine hizmet ederken, onlar sizin işiniz bitince “baybay” derler. Siz şikayet edip, “bana da sorsalar, benimki oldukça işlerinize gelen davranışlar yaptı” demenin de anlamı kalmaz. Hem itiraf hem de ibretlik oluştu. Bir zamanlar Cengiz Hanı dahi Türk yapıp övülürken, onun Moğol olasını da ret ederken, işler yolundaydı. ****

Güncel savrulmada önemli bir durum daha oldu: AB temsilcileri Ankaraya gider. Erdoğan onları kabul eder. Yapılan açıklamada oldukça çelişkili kelimeler vardı. Dileyen dilediğini anlıyordu. Fakat, Erdoğanın kaadın Olan Ursulanın ayakta bekletilmesi diplomatik tutumu oldukça belirli yerlerde ses getirdi. Oturacak yer dahi ayrılmadıydı. Oysa, Ursula, AB komisyonunda oldukça güzel sözler söylüyordu. Türkiyeye karşı tavır alınmasını istemiyordu. Üstelik, kadındı. Son davranış oldukça dyeişik mesaj getirse de Türkiye kamuoyu pek konuşmadı. Basit diplomatik dil olsa da sonuçta neden İstanbul sözleşmesinden çekilindiğinin de örneği idi yapılan.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
233AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin