İmar planı tartışmaları – Ulus Irkad

1110

Geçen hafta İmar Planı tartışmaları Salamis Oteli’nde de devam etti. Aslında ben mimar veya şehirci değilim ama okuduklarım ve elde ettiğim bilgiler çerçevesinde diyebilirim ki, eğer bizler Girne’de yaptığımız hataları tekrarlarsak bunun gelecek için her bakımdan topluma zararlı olacağı açıktır. Şimdi tüm müteahhitler ve işadamları gözlerini Mağusa’ya dikmiş bir durumda. Girne’de yapmış olduğumuz hataları devam ettirirsek aynı afetlerle, sel baskınları ve de şu anda onun da gündemde olduğu çevrenin kirlenmesinden ötürü, ortaya çıkan çeşitli virütik hastalıklarla da karşı karşıya kalacağız. Geçen aylarda sivrisineklerin yaydığı Batı Nil Virüsü öyle sanıldığı gibi boşu boşuna çıkmadı, aksine altyapının ve arıtma tesislerinin eksikliğinden  ortaya çıktı.  Bildiğimiz kadarıyla, eskiden ortadan kalkmış birçok hastalık ve kurutulmayan sulak alanlardan ortaya çıkan Malarya türü hastalıklar, bugünlerde de can almaya başladı. Geçenlerde Girne Belediye Başkanı da korkunç bir gerçeği açıkladı. Girne’deki  arıtma tesisi 15 bin insan için yapıldı ve şu anda da Girne’de, sadece şehir içinde 125 bin insan yaşadığı için, mevcut arıtma tesisi artık kapasite üzerinde bir nüfus olduğundan ötürü, maalesef yeterli de olmadığı için, diğer geriye kalan lağım suları ve atık sular artık denize arıtmasız gitmekte, deniz de , kıyılar da, Girne’de  kirlenmekte, bugün Girne kıyıları, kolibasil oranı bakımından en fazla olan kıyılardan olurken, her an için Girne, aynı zamanda potansiyel hastalık saçan bir şehir olmuş durumda. Geçenlerde bir turizmcimiz de şehirdeki yığılmalardan ötürü artık gürültü kirliliğinin de mevcut olduğunu, Girne’ye turistlerin de gelmek istemediğini söylemekteydi. Yani inşaat ile kalkınacağız denir ya, fazla inşaattan ve betonlaşmadan dolayı insan ve bina dolan Girne, neredeyse artık ekonomik turizm potansiyelini bile kaybetme tehlikesi altında. Turist, bir ülkeye planlı imar, temiz çevre ve doğanın güzeliğinden ötürü gider. Eğer biz tarihi eserlerimize, çevremize, doğamıza, yerli üretimimize ve de tarım alanlarımızn korunmasına dikkat etmezsek, ekonomimizin can damarını ortadan kaldırmış olacağız.Bizim bu konulardaki bilinçsiz turizm yatırımcılarımız ve de inşaatçılarımız, bu kafayla giderlerse, turizmin de ağzına ot tıkayacaklar ve bu ekonomik kaynağımızı da kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağız.

Hele hele Citaslaw yaptığını iddia eden bir  köyümüzün  Belediye Başkanı’nın çıkıp da tarım alanlarının kısıtlanması, inşaatların ve de yüksek binaların yapılmasını önermesi, bu konuda izin de istemesi, bana göre en büyük çelişki olmuş, bu zat köycülük, üretimi koruma ,folklorik hayatı koruma yerine aslında intihar ettiğinin bile farkında değil. Bu kadar bilinçsizliği bir arada görmek beni gerçekten şaşırttı. Adama bunları söyleyince bana tepki koymuş , eleştiriyi normal karşılayıp görüşlerine bir çeki düzen vereceğine, bana dediği de oldukça ilginçti”Bunları söyleyen abimizin herhalde ekonomik durumu çok iyi ve çocukları da iş bulmuş durumda, ekonomik sıkıntısı yok…”  Be  efendi sen bu ülkeyi düşünen insanların senin adeta intihar etmene onay vereceklerini, paradan başka birşey düşünmeyeceğini mi sanıyordun? Ben emekli ve çocuklarım da işsiz olmasına rağmen, sana veya ötekine yağ çekmeden, biyat etmeden, doğruyu ve bu memlekette en doğruyu savunuyorum. İlla ki  senin çılgın projene mi itaat edecektim? Yani işsiz ve parasız olan insanların, bu memlekette illa birilerinin elini öpüp biyat etmesi mi gerekir? Parasız olsaydım, halimden memnun olmasaydım, bu arkadaşın veya yandaşlarının plansız imar projelerini onaylamam mı lazımdı? Anlayamadım…

Girne’de yapılan yanlışların aynısı yapılır, şu anda Yeni iskeleye 300 bin, Boğaziçi’ne yüz bin ve Mağusa’ya da yüzbin insanın yerleştirilmesi hesapları yapılarak, hiç imar planına uyulmaz veya mevcut İmar Planı ihlal edilip, göl çevreleri de aynen Mağusa’da olduğu gibi binalarla doldurulur, hatta aynı göl veya deniz seviyesinde temeller kazılırsa, derelerin içinde aynen Girne’de olduğu gibi evler ve yollar yapılırsa, alt yapıyı düşünmez, atıkları ve katı atıkları nerelere sığdıracağımızı,  halkın sağlığı için arıtma planları yapmaz,  atıkları sağlıklı ve ekonomik olarak birşeylere dönüştürmez de derelere, denizlere, başıboş akacak kaynaklara dönüştürürsek,  hem çevre felaketi, hem çevre kirliliği, hem de doğa felaketleri ve de hayati kayıplarla da karşılaşacağız.  Böyle büyük bir inşaat hamlesini yapacak olanlar, örneğin 50-60 kat binalarda, yerleştirecekleri binlerce insanı bir yangın felaketinde nasıl koruyacaklarının da hesabını yapmalıdırlar. Yüzbinlerce insanı bölgeye getirirken,katı atık, evlerin veya binaların lağım sularından tutun en ince düşünerek tesisler yapmayı, oraya yerleştirilecek insanların eğlencesinden eğitimine, dinsel ayin ve ibadetlerine kadar herşeyi düşünmelidirler. Çevre ve Gürültü kirliliklerine çözüm bulmalı ve şimdiden bu sorunlar için düşünmelidirler. Arıtma tesisleri oluşturmazlarsa bizleri her türlü hastalık ve de insan kayıpları da beklemektedir. Bu inşaatları ve tesisleri kuracak olanlar bu ince konulara da kafalarını zorluyorlar mı? Şüpheliyim…

Şüpheliyim çünkü ben bu gerçekleri seslendirirken arkamda devamlı olarak bağırmakta ve de benim buraya yansıttığım düşüncelerime ters olduklarını devamlı olarak haykırmaktaydılar.

Onlara şunu da tekrarlayayım, düşüncesizce yapacağınız her adım için bu toplum ileride aynen Girne’de olduğu gibi insan ve de mal kayıplarına uğrarsa, tek hesap soracağımız merci sizler olacaksınız bunu da sakın unutmayın…