YKPYKP'nin açıklamalarıNihayette kimin ne istediği ve yaptığı anlaşılmaz oldu
yazarın tüm yazıları:

Nihayette kimin ne istediği ve yaptığı anlaşılmaz oldu

Yeniçağ podcastını dinleyin

YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:

Kıbrıs sorununu devlet kurduktan sonra bile çözmediğimizi çünkü devleti kabul edemediğimizi kanıtlayan bir noktaya geldi. Yunanistan’a bağlamaya niyetlenenlerin bağlayacakları devlette anlaşamamaları üzerine kurulan devlet sahipsiz kaldı ve iç çatışmalarla hukukunu ayaklar altına aldı. Ama devleti uzun görüşmeler sonucu kurduran devletler BM’e üye yapmıştı. Hukuku çiğnenip de çatışmalara kapı açanlar devletin bölge ve komşu ülkelerle çatışmalara neden olacak bir sonuca gitmesine de BM ve o devletler izin vermediler. Onun yerine geçici bir ortam 1974’e kadar korundu. Sonunda bir emri vaki ile darbeyi yaşadık ve yeni bir durumda görüşmelerle yeni bir hukuk yaratılması dayatıldı. Bunu sağlayan BM ve uluslararası güçler arada birçok düzenlere engel olamadılar. Daha büyük bir çatışmadan kaçınarak tanınmış ve tanınmamış iki devlet olmasına rağmen durumun anlaşmasız sürmesine engel olamadılar.

Böyle bir durumda olan yirmi kadar benzer ülke de var yani Kıbrıs, tek örnek değil

Arada bir başlayıp bir sonuçsuz kalan BM gözetiminde anlaşma görüşmeleri yapıldı. Birçok taslakla beraber birçok kararlar da kabul edildi. Ama kararların birçoğu değişik anlamlar yüklenerek sürekli reddedildi, BM parametreleri denilen ve BM’ye kaydettirilen parametrelerde uzlaşma olmadı.

Arada halk oyuyla seçilen hükümetlere sahip olan taraflar görüşmelerde kabul edilmiş ve görüşmelere başlamadan üzerinde mutabık kalınan konular hakkında konuşurken halklarına görüşmelerle ulaşılabilecek yani tarafların kabul edebileceği bir durumu değil akıllarındaki amacı anlattılar.

Kıbrıs’ta varılabilecek bir (mümkün) antlaşmayı halklarına anlatmayı ve değil başka şeyleri anlatıp benimsettikleri için parametrelere göre çözümü savunanları vatan haini veya hayalperest olarak gördüler. Onun için halk olayları anlayamaz hale geldi. Görüşmelerde karşı tarafı BM parametreleri içinde bir çözümü asla kabul etmeyecek taraf olarak niteleyip ona göre modelden modele geçip durdular ve her seferinde BM görevlilerini karşı tarafı tutmakla suçladılar. İlk aşamada kabul edileni görüşme başından hemen sonra engellediler veya araya zorlamalar sokularak yeni durumlar yarattılar ve yeni duruma göre yeniden görüşme başlanmasına razı oldular. Sonra federasyon gündeme geldi. Tek bölgeli mi çift bölgeli mi tartışmasından sonra iki bölgelilik gündeme geldi.

İki bölgeliliğin kanatları güçlü mü zayıf mı olmasına göre konfederasyon veya federasyon mu uzlaşmazlığıyla didiştiler.

Arada gene halk önünde kuzeyi Türkiye’ye bağlamak istemekle suçlanma oldu ve Türkiye’den asla garantörlüğü yok edecek bir bağlanma olamaz itirazı konuşuldu. Yani taksime gidecek bir gelişme reddedildi. Çözüm için talepte bulunan güçler ise Kıbrıs’ın bir BM üyesi ülke olarak bölünmesini engellediler. Onun için görüşmelere zorlanan taraflar yeni duruma uygun davranmak zorunda kaldılar.

Türkiye ve Yunanistan başta, dış güçler çözüm için çalışıyor gibi görünmeyi değil mümkün bir çözümü sağlayamadılar.

Türkiye tatmin edilemedi ama her aşamada çözümü isteyen Türkiye üstüne düşeni yapacağını iddia etmek durumunda kaldı ve hep istediği gibi esas güç federe devletlerde kalsın dediği halde Rum tarafının iki taraf arasında sorun yaratacak konuları azaltmak için kanatlara daha çok yetki vermeyi düşünmesine karşı konfederasyonu amaçlamakla suçladı. Onun için devletten ne anladıklarını bile kuşkulu hale getiren bir karmaşa ortaya çıktı.

Bunun üzerine Kıbrıs’ın iki tarafı da karıştı. Siyasi karmaşa başladı.

Ancak BM uluslararası güçlerin isteği doğrultusunda görüşmeleri görüşme tutanakları çerçevesinde görüşmeye beklediği için yine konuyu her görüşe ve öneriye açığız noktasına getirdi.

Ancak bizim lider başka söyler dışişleri başka söyler derken Türkiye de lider ne derse desin masa kurulunca nasıl hareket edeceğidir önemli olan diyerek defteri kapattı.

Aslında yeni bir durum yoktur. Kıbrıs’ın iki tarafında da garantörlüğe gerek duyulmayacak bir devlet yapısını nasıl sağlayacaksınız bana öneriniz olduğunu gösterin diyen BM’ye yanıt verilmemiştir ve çıkmazın devam edeceği bellidir.

Kıbrıslı Türkler statükodan bıkmıştır ama eli kolu bağlıdır ve Türkiye ipleri elinde tutmaktadır. Dünya Kıbrıs’ta federatif bir çözümle tek devlet görmek istemektedir ki bu olası tek çözüm var demektir. BM kararlarından olan ve taraflara kabul ettirilen “durumu (çözümü) zorlaştıracak adımlar atmayın” kararı ihlal edildiği için Kuzey’i tanınmaz hale getiren nüfus yapısından ve kültürel değerlerinden uzaklaştırmalar çok ve büyük sorunlar yaratmıştır ve durum patlayıcı hale gelmiştir.

Taksim mitinglerinde bile halka hepsi hepsi diye sloganlar attıranlar hala yönetimin başındadır ve çözüm olmazsa savaşa sürüklenmek endişesi bile dile getirilir olmuştur. Bir AB ülkesi bu duruma sokulurken Brexit ile uğraşmak da cabası ama kördüğüm AB’nin de derdi olacaktır.

Halkımız bunların hepsini değerlendirip çare önermelidir ki önünde çözüm için tek seçeneği vardır.

YKP çözüm ister ve hukuğun egemenliğinde, tek ve bağımsız bir federal devlet olacağının kabul edilmesini çözüm olarak görür.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
313AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin