yaklaşımlarÖzkan YıkıcıLagaluga açıklamalarla, mengene kıskacında habercilik - Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Lagaluga açıklamalarla, mengene kıskacında habercilik – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Yakın tarihi ile yüklü, güncel yaşananlarla oldukça çelişkilerle örülen Eylül ayını tamamladık. Öğrenmek isteyenler için oldukça zengin bir ay halindedir Eylül. Artık, Eylül değil Ekim ayına girip senemizi de bitirmek üzereğiz. Eylül odenli yoğun geçti ki son gününde dahi bize oldukça genel tanıklaşma olayını da yaşatmaktadır. Artık, Tropikal fırtına gerçeği Akdeniz için de geçerlidir! Eskiden Okyanustaki bazı geçiş yerlerinde duyduğumuz yıkıcı iklim olayları, ta dibimize hem de “Garantörlerimize” dek ulaştı. Benzer gelişmeler ise Tusunamide yaşanıyor. Eskiden çok nadir duyduğumuz doğal afet sonrası Tusinami yeni olayı artık senelik olay konumuna dek geldi. Bunların net ifadesi ise resmen sermaye kar adına doğanın bozulmasının iklimlere yansıyış sonucu olmaktadır. Fakat, sistemden kaynaklaşıp, doğa hareketlerini bozan bu durum, bilinmesin diye de ya haberi küçümseyerek veya gerici inançları kulanıp dinseleştirip amacından koparılmaktadır. Sonuçta, Eylülün son günü dibimizde uzakta duyduğumuz Tropikal olaylara da merhaba dedik…

Eylül tamamlanırken, Ekimle yeni haftaya girerken, gerçekten oldukça yüklü olaylarla çalkalanılıyor. Ayni durum bilgi verme araçlarındaki haberciliğe yansımıyor. Buda bulunan önemli bir silahtır. Haberi yapmayarak gündemleştirmedikçe rahat etme metodu uygulanmaktadır. Habersizlikle bilgisizlik ortamında da algılarla günceleştirme veya siyasal duruş yaratmakta daha kolay olmaktadır. Bilgisizlik ise sizi bilinsizlik sonucu gerici yönlere kaydırıp dinseliklere veya başka inançlara teslimiyete dek çekmektedir. Yaşanan ile söylediklerinizin uyuşmadığı kültürleşme de oluşur…

Fazla bilimseliğe dalmadan somut güncelerle başlığımıza uygun yaşananlardan örnekler verelim: önce, bizden elbet başlayacağız. Malum ya dünya liderleri yazın sıcaklığından çıkıp Eylüle girince , yolları B.M. kuruluşuna yönelir. Tabiki gezme meraklısı ve şov havalı bizimkiler de bundan uzak kalacak değilerdi! Üstelik, epey iç mavzeme sıkıntıları da vardı. Özellikle de yaşanan krizi konuşamama ve nedenini söylemekten kaçmaları nedeniyle epey imaj kaybettiler. Bundandır ki Nivyork yoluna düşerken, abartılı yine Kıbrıs sorunu havaları bozuk akorla çalınmaya girişildi. Sanki herkes görüşme ve çözüm bnekliyormuş gibi de imajlı desteklere oynadılar. Ama, umduklarını özellikle içte bulmadılar!

Fazla uzatmadan; Mustafa bey Güvenlik Konseyi sekreteri Guteresle görüştü. Çıkışta havası “mükümeldi”! Öyle inciler döktü ki hem kendinden memnun olunduğunu, tutumunun beyenildiği ve çoktandır unutuğu B.M. parametrelerine bağlı olduğunu söyledi… Ne tesadüf ki Akıncıdan önce TC Dışişleri bakanı ayni demeçte “artık B.M. parametlerleri geçerli değildir” demecini verdi. Şimdi, siz eğer gazetecilik yapıyorsanız bu çelişkiyi hemen yakalayıp mahşete çekersiniz. Balık havızalı değilseniz de Akıncının panayır konuşmasından saray söylemlerine dek ayni parametlerelrin geçersiz sözlerini de eklerdiniz. Bu çelişkileri kamuoyunun önüne kordunuz…

Haberciler pek bunu yakalayıp birilerini küstürmek istemediler herhalde! Zaten Mustafa bey incili sözlerle yaptığı açıklamalarına karşılık da bulmadı. Havari Barışçılar veya kendi yandaşları dahi bu kendine göre önemli demeçlerine karşılık duruşuna geçmediler. Çünkü, yaşananların gerçeklikelri kitlelerde ikii olumsuz oluşturur: ya ilgisizlik veya güvensizlik… Mustafa eskiden yaptığı paradoksal şovlarla ünlenmesini bu defa bulmadı. Hatırlayın “Generalin çizmesi veya ısrarla çözüm” demeçleriyle kimleri peşine taktığını….

Dikati çeken başka konu da CTP açıklaması oldu. Sanki kendileri koltuklarda değilmiş gibi de çözüm için cesaret ve desteklenme damıtılı garip bir sözcükler yumağı sundular. Tabi, sorsanız ne garantörlükten vazgeçen Nede gerçekten bağımsız Kıbrıs içerikli tutumlar hala ayni yerde durmaktadır. Üstelik, K. Kıbrısta Türkiyeleşmenin sonucu direk yaşanan ekonomik krize rağmen. Gerçi bazı solcu geçinenler dahi bu olaya kriz dememeye başladılar. Tıpkı, Kıbrıs olaylarında 20 Temuzu Amerikasız sunma ayıklamasındaki gibi…

Gelelim başka bir konuya: Biliyorsunuz, yukarda belirtiğim gibi kimisi soyutlayarak Ekonomik ekseninden koparsa dahi burada gerçekten ekonomik altüstlü kriz yaşanmaktadır. Bunun temel kaynağı da Türkiyedeki krizin burayı da direk içine almasıdır. Etkilemesi değil, direk almasıdır. Çünkü, Türkiyeye bağımlılık öylesine saydamlaştı ki TL kulanımında oluşumuz ve Türkiyede krizin ayağında Finansman Kapital sermaye hareketlerinin de belirleyici yönü nedeniyle, bu kriz direk K. Kıbrısı da vurdu. Hem de birçok Türkiye ilinden daha sert…

Bu yönü pek haber yapan olmadı. Hat ta yönelen tepkiler de sadece koltukcuların istifa etmesine dek daraltıldı… Son gelişme ise pek de haberlere konu edilmedi. İMFsiz İMF prokramı konusu içeriği ile birlikte haberleştirilip bilgilendirme yapılmadı. Resmi açıklama sığlığı ile basitce geçiştirildi. Ardından, ilgili prokramı denetim için Sayıştay değil de ABD şirketine verilme durumu da yorumlanmadı. “Şahane ekonomislerimiz” hala belirli salıncakta salanıp, resimlerinin çekilip medyada uzman olarak sunulmayı beklemektedir. Halbuki Damat prokramı ve ardından denetim için Amerikan şirketine yetkilendirmek demek; bu prokramın uygulanma denetleyicisinin ve bilgilere sahip olanın tamamen dış bir şirketin olması demektir. Buda, ikidebir dış mihraklar denilirken, böylesi tutumla kimin dış güçlere teslim etme sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır…

Umut Akçayın da belirtiği gibi “Ekonominin kozmik odasının dış şirkete açılması” demektir! Bu önemli olay da haberleştirilip yorumlanmadı. Yorumlansa, balık havızalı olunmasa hemen “Ey Amerika* senin elektronik cihazlarını boykot ediyoruz” haykırışı da akla gelecekti. Fakat, Amerikan şirketleri çağrıları öfkeyle meydanlarda yaplırken, önce, Amerikan şirketleri bir araya getirilerek onlara güvence verilip “yatırıma” çağrıldılar. Şimdi de ekonomik prokramın denetimini de ayni ülkenin şirketine devredildi… ama, bunlar haber yapılmayınca, ahalinin önemli kısmı “Görmüyormusun, Amrikaya bile meydan okunuyor. Kim yaptı şimdiye kadar” diye karşınızda diklenmektedirler…..

Yine son günlerin gelişmelerle habercilik kıyaslı durumlardan birielri de Amerikan ve Almanya ziyaretleri oldu. Haberlere bakarsanız veya ona dayalı yorumculara inanırsanız, işin içinden çıkamazsınız. Bir karşılaşmayı abartarak havuz medyanın nasıl sonuçlar çıkardığı ibretliktir. Anında hem övme hem de suçlama çıktı. Trump şaşırtıcı şekilde eli omuzdayken en iyi dost olurken, şirketler yatırıma çağrılırken, öteyandan Amerikaya meydan okuyuşunun da başarısı söyletilmektedir.

Almanya hikayesi de böyle yazıldı. Karşılıklı hem övgü hem de çelişkiler birlikte yaşandı. Ortaklaştırdığımız zaman, eğer sistemin tümüyle yorum yapıp olayları yan yana koymadığımız zaman, bir olay algısıyla darmadağın olup gideriz. Sözkonusu olan ülkeler itifak yanında sistemsel ortaklaşan bütünleşmeler vardır. Bugün batı Erdoğanı veya Erdoğan batıdan uzaklaşmış değildir. Birbirine bağlı çalışmaktadırlar. Almanyada onca tartışmalara ve protestolara karşın 7 Bin Alman şirketinin Türkiyede iş yaptığı, bu ziyaretle birçok önemli projenin Almanya şirketlerine verileceği gerçeğini gözden kaçırmayalım. Yine yanıltıcı bir algı da batının Türkiyenin iflasını istediği koşuldur. Oysa, direk olarak hem alman hem de ABD çevreleri Türkiyenin krizden çıkmasını istiyorlar. Dikat edin, Finansman krizi olmasına rağmen, Bankaların etkilenmemesi için batılılar çok müdahil oldular. Onlar Türkiyedeki bankalarla ortaklıkları vardır. Türkiyede kriz hafiflemesiyle yüksek kar yapmak için sıcak sermaye kesimi işdahla beklemektedir.

Bunlar bilinmeden ve en yüksek sesle “Ey” denip parmak salanırken, sermaye ortaklı çabaları da izlerseniz, görüntülü politika ile ekonomik gerçeklerin uyuşmadığını bulacaksınız. Yok eğer siz algılarla tatmin olursanız, içimize dek giren sömürü ağını görmeyerek meydan okuduğumuza inanır hale geleceğiz. Sonra tıpkı Kıbrısta olduğu gibi, şimdilerde önemli kendine sol deyip Anti Emperyalistlik söyleyenler, dönüp Amerikanın ve Britanyanın Kıbrısa barış getireceğine de inananacaksınız. Bunlar

Bunlar, bilgisizlik ve habersizliğin ortamında sistemsel algıların esiri olarak gelinmekte olan gerçekliktir. Onuniçindir ki haber yapılmama baskısı, bilgi kısırlığı ve kıyaslama sorgulama yöntemlerinin kulanmıyarak, yandaş ezberli kültürün yerleşilmesine hep uğraşıltdı ve uğraşılacaktır. Yeter ki cahilikte kalmayı yeyleyen, kolaycılıkla teslim kılacak, yandaşlıkla kazanacak insanlar Varolsun…

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
340AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin