Sosyal devlet dedikleri ne yapmalı?

Yeniçağ podcastını dinleyin

YKP Sekretaryası son süreçte yaşananları değerlendirdi, çözüm önerileri sundu. Açıklama şöyle:

Halkımız çok ciddi bir tehditle karşı karşıya ve acil olarak alınması gerekli önlemler var. Çok başarılı sayılan devletlerin bile önlemleri almada gecikmesi ve hatta yanlış işler yapması söz konusu olmaktadır. İnsanlarımız ne olacağını da bilememektedir.

Arada ses verenlerin sayısı da azalmaktadır. İlk konuşanlar günün kahramanlığını ele geçirmek isteyen politikacı gibi davranırken son konuşanlar ise sayıca azalırken başkalarını sorumlu göstermeye özen gösteriyorlar. Demek ki havlu attılar ve göze girecek bir şov umudu görmüyorlar.

Halkımız ise arayış içinde ve tüm partilerden görüş bekliyor.

YKP olarak, TL’nin devalüasyonu yani Türk Lirası’nın değer kaybından dolayı artan fiyatların darbesine karşı alınması gereken önlemlerle ilgili bir kez daha Kıbrıs’ın kuzeyindeki idarenin elindeki parayı dikkatli kullanması gerektiğinin altını çizeriz. Böyle bir ortamda vergi artırarak kaynak yaratma gibi bir şey olamayacağına göre vergi kaçağının peşine düşülmesi önemlidir. Yüksek gelir seviyesinde yaşayanların birikimlerinden alacaklarını hızlandırmayı ama tüketim harcamalarını azaltacak şekilde yapmamak önemlidir. Ayrıca personel çıkarma gibi uygulamalara gidenlerin de olduğu bu koşullarda, iş yasasına göre tüm hakların korunması ve aile hakkında yardım gereği olup olmadığını incelmesi yükümlülüğünü devletin yerine getirmesi gerekir.

Sosyal yardımın izlenmesi ve gerekenlerin hemen saptanması yasalarda yoktur ama bu yalnız yasama usulünden dolayıdır. Bir devlet ihtiyaç sahibi olanları saptamak için görevlidir ve ihtiyaçlar için fon ayırmakla görevlidir. YKP olarak, bunları sürekli anımsatmakta ve bunlar gibi kaynakların mutlaka dikkatle korunması gerektiğini vurgulamaktaydık. Bunlar yapılmış olsalardı gözleri kuzeye çevirmek gerekmezdi.

Seçtiklerimiz seçkin kişiler olmalıydı ama şimdi açıkça görüyoruz ki en iddialıları bile suskunlaştı çünkü inandırıcı olacak ve olabilecek bir şey ancak desteğini umdukları çevrelerin ve ilişkili oldukları oy simsarlarının beğeneceği şey olmayacaktır. Unuttukları devlet hazinesinin tamtakır olduğunu ve akacak bir derenin hatırı sayılır olması halinde çok özel kaynağı kurutacağını fark ettirler. Popülistlerin doğal tepkisi hoş görünecek girişimlerdir, örneğin nerede para varsa el atmak ve kuralları umursamamak karakterleridir. Ancak kaynak da kurur ve ondan sonra elinden geleni yapmış numarası çekmek kaçınılmaz olur. Ağzından hesap sorma düşmese de, arkasına genç ve bulaşmamışları toplasa da kim olursa olsun gençleri bulaştırdıktan sonra durum değişmedi. Hala daha onlara göre, Türkiye’nin geçmişte Kıbrıslıya tanıdığı valiz ticareti başlatan gümrük kolaylıklarından nasıl haksız ve dalaverelerle kazanç elde ettikleriyle övünebilen, kitaplar yazan ve emir gelmediği zaman yolsuzluk delillerini de geliri ile yaşam düzeyinin arasında uçurum olanları da hatta basında çıkan yolsuzluk kanıtlarını da görmezden gelenleri terfi ettiren yönetimdir muhtaç olunan! Onun için şimdiki sınav popülistler için artık sin da gülle geçiyor durumudur…

Yönetim içindekilere göre bol ucuz emek ve adi işlerin tüketicisi olarak makbul olanlar bugün koşullarında artık bir yük olmuştur ama ileride gene ihtiyaç olabilecektir. Düzen de bunun üzerine kuruludur.

İnsan olan yoldan çıkmadı ise bu musibetler ders vericidir, kimse insan haklarına aykırı konuşamaz ama çıkarı uygun ise aykırı iş yapabilir. İnsana layık insan olmak kolay iş değildir. Demokrasi bunu sağlamalıdır ama henüz başarılı olunamadı.

YKP bu görüşlerle, her insanın sorununu çözmek için ‘devlet hazırlıklı olmalıdır’ görüşündedir ve başvurmayı beklemeden sorunluları saptamalıdır. ‘Ben bilmezdim’ diye mazeret olamaz, Sosyal Devlet bilmelidir! Bir fon mutlaka başka işler için harcanmadan hazır olarak tutulmalıdır. Hangi yönetim acil fonları azaltırsa ve azaltmışsa ondan hesap sorulmalıdır. TC’den para gelmese maaşları bile ödeyememeyi ayıp saymayan bir zihniyet seçilmeye devam ediyor. YKP olarak, ‘Türkiye’den para istemeye muhtaç olmamamız gerekir’ dedik diye bizi hainlikle suçlayanlar şimdi nerelerde saklanıyorlar!

Devlet, bizim yani halkın emrinde ve halkın hizmetçisi olan ve bir seçimle gelen yönetimdir. Emeğini ortamına uygun ve astarı yüzünden pahalı olmayacak derecede üretenlerin işlerine devamına olanak sağlamalı ve halkın tümüne yük olan sonuçlara neden olunmamasını gözetmelidir.

Devlet ve halk beraberce Anayasanın kuralları içinde olmak şartıyla olağanüstü şartları bile içeren yetki dağılımıyla sorunları ele alıp çözüm bulmalıdır. Bunu unutmayalım ki ülkemizin katıldığı BM ve AB gibi kuruluşların kurallarına da uygun davranmalıdır. YKP bunlar çerçevesinde, kamunun ve halkın tüm mal varlıklarına sahip çıkılmasını görev ve dolayısıyla en önemli krizden çıkış önerisi olarak görür. Aklımızda tutulması gereken sosyal devlet, tek bir kimsesiz çocuğun aç ve açıkta olmamasını, muhtaç duruma düşen ve çalışamaz duruma gelmiş birisinin elinden tutacak kurumların çalışır durumda olmasını sağlamalıdır. Bunlar ‘insan yardımsız bırakılmaz’ ilkesine bağlılığın konusudur. İnsanlar arasında da ayrım olamaz.

Şimdiye kadar devletin gücünü emirlerle para toplamaya münhasır halde ele aldılar ve ‘elimizden bu kadarı gelir’ iddiasıyla acizliğe sığındılar. Ancak şimdiki yasalarımızın kullanılmamakta olan kuralları on yıl geriye giderek kazançların matrah sınamasını yapma görevini devlete vermektedir. Buna itiraz da yoktur. Türk devrinde İngiliz devrindeki 12 yılı Meclis 10 yıla indirmişti. Ancak incelemelerin yüzde kaç gerçekleştiği ve vergi kaçağının ne kadar olduğu incelemesi çok yüksek oranlara çıktığını gösterdiği halde hükümetten kimsenin başını ağrıtmamıştır. Onun için şimdi kaynak arayanın ciddi bir yükümlülüğü vardır. Vergi incelemesi kampanyası açmak şarttır.

Aynı zamanda devlet emlak ve malzeme dairesi diye tek merkezli daire de varır. Arsa spekülasyonlarını araştırma ve uzun vadeli deyip meclise onaylatılan ama kimseye hesap sormaya gerek kalmayan kamu arazilerini dağıtmanın merkezi de odur. Ancak bu araziler ne oldu, verilmesi için gösterilen gerekçe ne idi, hangileri yerine getirildi diyenlere verilen cevaplar olmadı. İş insanları varmış, kalkınmamız için ağır yükümlülükler arasına girip yatırım yapmışlar ve halk onlara şükran borçlu imiş! Hâlbuki halkın kaynakları olan kamu arazileri yok pahasına yatırım yapacakmış ve halk ihya olacakmış diye peşkeş çekilmiş ama projesinin rantabl olup olmadığı bile izlenmemiştir. Şimdi bunların sahipleri halka haminiz diye takdim edilir ve onlara da zarar gelmemeli derken onlardan daha pervasızlar da krize çareler anlatırlar.

Devlet, yatırımları amaçlarına göre ve ihale ile belirlenen fiyatlarla değerlendirmeli ve sonunda ortaya çıkacak olan gayrimenkul satılma veya uzun vadeli kiralama kararları ile işlemeliydi ama araziler başa gelen yönetimlerin yolsuzları ve istismarı ile karşı karşıyadır. Devlet görevlileri siyasilerin arkasına saklanmadan halkın servetlerini korumak zorundadırlar ama ortaklaşıp istismar ettikleri aşikârdır yoksa bugüne kadar yakalananlar ve hesap verenler olurdu. Kıbrıslılar İngiliz döneminden bilirler ki hiç vukuat raporu yoksa suç yok demek değildir, işini doğru dürüst yapan yoktur demektir. YKP bunların peşine düşmeden halktan fedakârlık beklenmesine karşıdır.

YKP, ülkeyi beton yığınına çeviren, her tarafı öğrenci yurdu dolduran ama ülkenin hiçbir sorununa hatırı sayılır bir proje ile katkıda bulunmayan üniversiteler ve yabancı ucuz işçiler ithalcilerini sübvanseye eden, turizmi bile çarşıya para düşsün diye halkın parası ile destekleyen anlayışla uzlaşamaz. YKP, hükümetin öncelikli işinin yatırımların rantabilitesi hakkında DPÖ’nün değerlendirmesini istemesi ve devamlı olarak projenin başarısını da izlemesi ve halka ve meclise rapor edilmesi gerektiğine inanır.

Herhangi bir yatırıma devlet izin verip destek olacaksa halka karşı sorumlu olmayı da kabul eder ve yatırımcının çevreye saygılı olduğunu, desteğin hakkını verdiğini gösterir ve sorumluluğunu taşır. Sanki halk o kişinin kendisinden alacaklı olduğuna inanırmış gibi düşünmek halka saygısızlıktır ve dalavere ile zenginler yaratılan yozlaşmış bir ülkeden başka bir şey ortaya çıkmaz.

Kumarhane, gece kulubü, denetimsiz, kalite kontrolsüz ve ciddi hiçbir ortam hazırlamadan taşınan öğrenciler ve öğretim elemanları ile kurulan yüksek öğrenim için vergi bağışıklıkları, inşaatlarına arazi ve malzeme, Kalkınma Bankasından alınan kefilsiz, düşük faizli ve ne zaman geri isteneceği belirsiz kredilerle kalitesi kuşkulu eğitimden kazanılan büyük paralar ama buna rağmen devletin bunlara borcunun bitmemesi olacak iş değildir.

Özetle, devletin/halkın kaynaklarını yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, istismarcılık ve rüşvetle istismar edenler, ceza yasasına göre zaman aşımına göre ve eylem sırasında suç tanımına alınmamış diye kimsenin boynunun borcundan kurtulmasına fırsat verilmemesi gerekir çünkü masraf hesabıyla bunlar hesaplanır. Kimse zaman geçti oldu bitti demesin.

- Advertisement -spot_img

Yeniçağ Podcastını dinleyin

- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
217AboneAbone Ol