yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSorgulayıcı tarih günleri – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Sorgulayıcı tarih günleri – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kıbrısın en şansız bölümü elbet özellikle yakın tarihin kaydıdır. Resmi tarihin karanlıkta braktığı bölümleri bulacak güçlü aydın hareketinin olmaması, güçlü demokratikleşme örgütlenme sosyal muhalefet dalgasının oluşup etki yapamaması ve karşıt  seçenekli sosyalist tipi düşüncelerin seçenek olmaması sonucu, ülkemiz yakın tarihinde birçok konu ya karanlıkta brakıldı veya tam başka dar resmi güncel idolojik şekliyle tarih diye yazılıp öğretildi. K. Kıbrısın daha da önemli olumsuzluğu, hem yakın tarih resmi sömürgesel idolojik etnik kimlikle siyasal stratejiye göre yazılırken, birçok yaşanmışlık da ya ters veya unutularak boşlukta karanlığa teeslim edildi. Ayrıca, K. Kıbrıs coğrafyasına 74 sonrası gerek Kıbrıs içi gerek se Türkiyeden yerleştirilen yeni nifus ile oluşturulan kendine öz yapısıyla geçmişten koparılma amnaçlı olması, gelen nifusun geçmişi yaşamadan, geliş çıkarlarını haklı çıkarma gibi deyerleri de taşımasıyla, istenilen resmi tarihin de kolayca karşılık bulmasını da sağladılar. Bu nedenle, en yalın yaşanan geçmiş yoklaşırken, bazısı da kendiliğinden deyil istenilenle şekilendi. Böylelikle banbaşka geçmişle günümüz oluşumunun saydamlaştırma koşulu da düşünce olarak kültürleştirilmeye dek getirilmek istendi.****

Yazıyı yazarken 20 ocak günüydü. Hem Türkiye hem de Kıbrıs için önemli tarihi günlerdi. Bunların anımsanması için, sosyalist hareketlerin olması ve aydın kesiminin karanlıktan gerçeğe ulaşması gibi koşulların varlığı çok önemlidir. Türkiyede Mustafa Supilerin TKP yetkililerin katledilişi ancak böyle anımsanıp sorgulanırdı. Kıbrısta ise birçok tesadüfün başlangıç gibi görülüp, hepsinin birlikte ele alınmadığında kolayca kandırılma olasılığı olduğu 58 yılını içermektedir. Kıbrısı bilmeyen, bazı ince noktaları yakalayamayan, kolayca başka yorumlarla konuyu tarihselleştirme kolaylığı içerir. Örneğin, sanki Türklerin ingiltereye karşı ayaklanmaları gibi algılayıp kimisi kahramanlık kimisi de anti emperyalistlik çıkarma ikilemli tuhaf sonuca geliniyor. Bunu iyi anlamak için Ahmet Tolgayın ve Halil Satrazamın makalelerini okursanız, nedenli çelişkiler ve farklılaşmalara ulaşıldığının örneklerini yakalarsınız. Hele de Bozkurt gazetesinin Bir gün önce “ingilterenin Taksimi kabul etiğini” mahşettlemesi, o anda Türkiyede Fazıl Küçük ile Britanyanın valisinin de olduğu Türkiye Irak iran Bağdat paktının görüşüldüğü bilgileriyle incelerseniz, çok dyeişik yoruma ulaşırsınız. Yok Ahmet Tolgayın yazısına bakarsanız, resmiyet kokarak birçok olguyu dıştalayarak sanki Kıbrıslı Türklerin isyanı ve ingilterenin saldırganlığı ile kahramanlık sayfası yazdığı ikilemine gelinir.

Benden ek bilgi; 28 Ocak olayı okunurken, 58 yılı başlangıcı olan gelişme, aslında Türkün Türk solcusunu, Rumun Rum solcusuna karşı silahlarını da çevirdiği sürecin başlangıcı olduğu tarih te olduğu akılda tutulmalıdır. Bağdat paktı görüşmeleri ise ingiltereden Amerikaya Emperyalist hegemonya geçişi de olduğu tam da bu görüşmeler yapılırken, sokaktaki Kıbrıslı Türkün eski vali övgü ile yeni vali eleştirme sloganı daa tesadüf deyildir. Hele de intilterenin Taksimn tezini kabul etme görüşünün epey eskide olduğu, Türk liderliklerine “siz de taksimi savunun” görüşleri kendilerinin enjekte etikleri artık imkar edilemiyor. Bir de Türkiyenin hala Kıbrıs konusunda çekimserlik arasında debelendiği de malumdu. Bu olaylardan sonra Amerikanın da daha önceden Türkiye kamuoyunu hazırlauyan 55 6  7  Eylül olayları da düşününce, Bağdat Paktı toplantısı ile raslantı denmeyecek Kıbrıs olaylarının mesajı net. Nitekim, Kurdurtulan TMT olayına Türkiyenin direk müdahaleyle katılıp yönlendirimeye başladığı dönem de bu olaylar sırasında oldu. Böylelikle 1  Ağustos TMTn kuruluş süreciyle dönüşümleşme Özel Harp dayresi denetimli süreç tamamlandı. Hem içteki sol temizlenirken, Kıbrısta garantörler kontrolü Amerikan yeni Ortadoğu eksenli Kıbrıs oluşturuluyordu.

Bir de 28 Ocak günleri konuşulurken, nedense bonba patlayarak ölen kişiler üzerinde fazla konuşulmuyor. İNgiltereye karşı bonba yaparken öldüler denilip geçiştirildi. Oysa, yetmişlerde yaptığım yoğun araştırma, bu kişilerin ölmemeleri karşısında teşkilat içi bbazı dengelerde oynama şansı olma olasılığın olduğunu çoğu eski TMT yönetici bana söyledi… Bunlar hepsi soyutlanıyor, ingiltereye karşı bağımsızlık savaşı denilirken, nedense Taksim veya Ölüm sloganı da bazen acemice işin içine konulmaktadır. Görüldüğü gibi yakın tarih deşildikçe, ezberletilenler deyil banbaşka sayfaların yazıldığı günler olarak karşımıza geliyor. Sahi, kimse Bağdat paktı görüşmelerinde nelerin ortaya çıktığını Doktor Küçük dahi yazmadı. Oysa, Amerikan denetimli yeni Ortadoğu şekillenmesiydi. Üstelik görüşmelerde Küçük ve Kıbrıs İngiltere valisi de vardı!******

Bir başka 28 Ocak katliyamı da TKP yöneticilerinin Karadenizde katledilmesidir. Tam 1 Asır oldu. Devrimci hareketlerin güçlü olduğu dönemde kkonu Türkiyede çok konuşulur gibi oldu. Fakat, Kemalizim etkisi nedeniyle bazen yükselen bazen de belirli yerde brakılan bilgilendirmelerle geçiyordu. Şimdi, tıpkı bizdeki gibi sosyalist hareketlerin zayıflığı nedeniyle konu pek yazılıp çizilmedi. Önreim, Artı Gerçekteki Doğan Özgüdenin ve Birgün de Gürsel Koksalın yazılarını okuyan önemli bilgielri nbulur. Aslında, konu o  dönemlki Kemalizim ile sosyalist ikilemdeki önemli kırılmaydı. Atatürkün Mustafa Supinin Ankaraya gelmemesini istediği, Kazım Karabekiri bunu engelemesini istediği zaten biliniyordu. Karsta olanlar, Erzurum yoluyla Trapzona gönderilme ve orda takaya konulup Karadenize açıldıktan sonra arkadan yetişip denize boğazlamaları tarihsel fazla konuşulmayan sayfadır. Üstelik Mustafa Supinin eşinin iki yıldır esir fayişe diye kulanışı pek de söylenmeyen gerçektir.

Aslında Türkiye TKP karadeniz katliyamını ve sonrasını yeniden değerlendirip konuşsa, günümüze dek gelen Türkiye yakın tarihini daha bir doğru temelere koyacaktı. Çünkü, kısa zaman önce en demokrat anayasa hazırlanırken ve ardından kısa zaman sonra Mustafa Supi ve arkadaşlarının katliyamı … Kurtuluş savaşı sonrasında hemen yeni anaysayla konulan ilkesel deyişme ile ilk demokrat anayasayı hazırlayan bazılarının başına gelenler hepsi Türkiyenin önemli kurtuluş savaşı ve sonrası seçilen yol düşüncesinin önemli bilinmesi gereken siyasal sonuçlardır. Nitekim, ben Atatürk döneminde yaşanan olumlu ve olumsuz birçok olayı resmi tarihten deyil sosyalist olup da özellikle Halkevleri çalışmalarında ilk defa rasladım.****

Kısaca, tarih bir ezbner deyildir. Bilimdir. Fakat, tarihin bilim olması için özgür araştırma ve her yeni bilgide yeniden yorum yapma ihdiyaçlı deyişken zengin ve kısıldığı zaman düşünsel tehlikelerle örülü akademik kuramdır. Kıbrıs meselesinde de öyle dyeilmi? Şimdi şu olana bakın: siz gelecekte günümüzü araştırırken, Tufan beyin kocaman pandemi konusundaki kriz masasında ortaklaşma danışmanlığı ile yöneticilerin alldığı kararlarla yazılı basında bilgilere raslayacaklardır. Derinleştirdikleri zaman birkaç kişide olayın sınıfsal, sömürgesel ve Türkiyeleşmeyle, müdahalelerle  oluşan siyasal elitlerin gerçeğinde konuyu tarihe kaydedeceklerdir. Bu nedenle yazıp çizenler hala zamanı dyeil derlerse,yarın neden Kıbrısta şunlar da vardı da yazılmadı, veya karşı çıkılmadı sorular da mutlaka sorulacaklardır. Yukardaki Türkiye ve Kıbrıs yakın tarih günleri bize sorgulamada bilginin önemi ve düşünce oluşup yarına taşımada tarihin bakışının acıtıcı etkisini göstermektedir.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
236AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin