yaklaşımlarÖzkan YıkıcıSalı güncesinden yaşanan izler – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Salı güncesinden yaşanan izler – Özkan Yıkıcı

Yeniçağ podcastını dinleyin

Bugün 14 Nisan Salı. Yazımı güncel takip etmekte olduğum gelişmelerin önemli noktalarıyla betimlemeye uygun gördüm. Günlük karşılaşmalarla, geçilen bilgielrle önemli konuları aktarmaya çalışacam. Günlük yaşamla, gelişmeler bütünleşmesini bulacaksınız. Okurken, tek deyil, birçok konuda gelişmelere de raslayacaksınız. Benim günüm ise uyanarak başlamaz. Bu çelişkili gelmesi kolay iafadedir. Oysa, günden ötekine geçerken, ben hala uyumam. Genelikle de Tele 1  kanalında Murat Taylanın prokramı ile internet zorlamalı izlemelerle girerim. Sonrasında yaklaşık girilen günün gece saat birde uykuya dalarım. Sabahları da yediye doğru uyanırım. Bu koşul, özellikle son yaşamakta olduğum sokağa çıkma yasaklı Yeni Erenköy veya Yalusada hemen hemen aynen gerçekleşmektedir.

Bugün de öyle başladı. Murat Taylanın sosyal medyada neler var prokramını izleyerek 14 Nisan Salıya girdim. İnternet ise rezlet! Bir türlü giremiyorum. Sonra uykuya daldım. Klasik uyanışla yediye doğru uyandım. Yatakta, BRT ratyosundan basın özetlerini dinlemeye koyuldum.Ardından kalkıp Tele 1  da Can Ataklının prokramına yöneldim. Sekiz sonrası ise bir Ataklı bir de İncirlinin Kanal TV ikileminde gidip geldim. 9  sonrası da Samiyi de dinleme paketine ekledim. Arada interneti zorladım. Pek de iyi mesaj vermiyordu…..

Normal yaşamımdaki sabah medya akışkanlığını yaşadım. Pek de yeni bilgi yoktu. Sadece, yol alınma vardı. K. Kıbrıs basınında uygulanan ve direk kronikleşen kayırmacılık ayrışmasının krizdeki yeniden üretilmeme sonucunu görüyordum. Yapılacak katgılar ve verilecek desteklerdeki ayrışmanın yeniden tekrarını yaşıyorduk. Yandaş ve ana akımcılar klasik demeçlerle habercilik yaparken, biraz daha uzak olan yayınlar da hazırlanan paketlerde dahi dıştalanan kesimlerin durumunu anlatıyordu. Resmen K. Kıbrıs yapılanışının tekrarı yaşanıyor. Bir farkla, dün bazı destekcilerin de dışta brakılma şaşkınlığı da beliriyordu. Yalnız: Serhat incirlinin makalesi bazı çizgileri daha gerçeğe doğru çekmeği anlatıyordu: ilaç bilgisi, yönetememe şekli ile TC ilişkileri birlikteliği, resmen yaşanan koşullara iğne batırma hamlesiydi. İlgili yazıyı okuyunca, yaşanıp da konuşturulmayan ilaç gelme ile tutumların nedenli anlatılı olduğunu anlayacaktı. Zaten, Serhat, bazen vurguladığı doğru ile “geleceğin geçmiş gibi olmamasını” özetliyordu. Geçmiş yanlışı ile krizden sonra aynisinin olmamasını yazıyordu…..

Türkiye sabahı ise geceden gelen geçirilen yasayla başka gerçekliğe uyanıyordu. Büyük eleştirilere rağmen geçirilen adı infaz ama net olan yandaşlama af yasası sonuçta meclisten geçti. Örtülmek istenip pandoraya sokulmaya çalışılan hukuk, resmen kutuya sığmıyordu. İki olgu çok fazla sırıtıyordu: birincisi, Korona nedeniyle denilip aslında fırsat kulanma içeriği oldu. Daha öncesi de yazdığım gibi, eğer Kovit gerekçesiyle yasa olsa, en başta riskli olan 54 yaş üstü ile kronik hasta, hamile kadın ve çocuklu kadınlar öncelikle infaz veya asıl adıyla Af yasasına girmesi gerekirdi. Oysa, yasaya yandaşlama olduğu anlaşılan suçlar konuldu. İkinciayakla açıklayacağımız öteki belirti de örneğin basit şekilde “yolsuzluğu yazan gazeteci içerde kalırken, yolsuzluğu yapan aftan yararlanacaktır!”  Bu cümle her şeyi anlatır. Cinsel suçlar, katilikler, hırsızlar ve niceleri indirimden yararlanırken, gazeteciler, veya şüpeli denilip içeri konulanlar, ifade edenler hepsi bu yasadan yararlanamayacaktır. Uzatmaya gerek yok: infaz yasası Erdoğanın Kovet salgınını kulanıp fırsata çevirip bu yasayla da bazı kesimleri kurtardı!*****

Klasik televizyon ratyo izleyişimden sonra, öğlene doğru yeniden interneti denedim. Doğrusu, 3.G  yüzündenmi yoksa genel internet sorunu mu bilmem! Ama yaklaşık 20 dakika uğraştan sonra internete girdim. Hemen fırsatı kulanıp hızla BBC den başlayarak haber ve ardından köşe yazıları okumaya başladım. İprahim Varlığın yazısındaki örnekler bana direk şimdiki K. Kıbrısın tutumunu da uyartı. Buna bağlı olarak ilgili ders alıcı örneklerden birisini aşağda yazıyorum….

Sovyet deniz altısı Baltık denizinde isçveçe doğru gidiyordu. Gemi su alıp batmaya başladı. Kıyıya yakındı. Gemide iyi yüzme bilen yolcular vardı. Bunlar yüzüp kurtulma olanakları vardı. Bazı ufak kesimler bunu yaptı. Önemli kesim, kaptanın penbe taplosuna inanıp hareket etmediler! Geminin, en büyük önemli gemilerden olup, batmayacağı bilgisi açıklıyordu. İnsanlar, gemi batarken, su alırken ki konumuna rağmen, insanların çoğu kaptana inanıp, gemide kaldı ve batan gemide öldüler”! Nedersiniz?********

Öğlen, bazı telefonlarla sohbetler yaptım. Köydeki dağıtımdaki aksaklıklar ve bunların nasıl medya yayınla şovlaşıp iyi sunulduğu sözler, peşpeşe geldi. Kimisi de eleştiri olsun da yetersiz olmanın hırsıyla medyada bir düple çekip karşıya saldırganlık yapma örnekleri de verildi. Belli olan şu: gerçekten, yetersizlikler, beceriksizlikler, kendini yetersizlikten yeterli gösterme çabaları sonucu, burada resmen bir darmadağınıkla fırsat kulanma garipliği birlikte kulanılıyor. En basiti olan, sokağa çıkma yasağında ödenemeyecek faturaların yasak bitince fayizinin olup olmayacağı sorusuna dahi yanıt yok.

Öğleden sonra Tele 1  Zeynel Lülelin prokramını dinledim. Cihanerin yasayla alakalı önemli deyerlendirmesi, benim kafama gayet uygun geldi. Türkiye gelişmelerini yeniden duyarken, ardından gelen telefonlarla bazı başka alanlara daldım. Serhatın yazısı ile sözkonusu edilen kesimler soruldu. Özellikle, bazısının, söylediklerinden ve yaşadıklarından sonra dahi Türkiyeden gelecek telkinle imkar etme olasılığını söyledim. Üstelik, daha dün AKP K. Kıbrıs temsilcisinin gönderdiği deyerlendirme mektubu oldukça çarpıcıydı. Buda K. Kıbrısta karşılık bulmadı. Her kesim kendine yapılanı öne çıkardı. Burada K. Kıbrısta yaratılan ve adına sermaye kesimi denilen Burfuvaların nedenli işbirlikcilik ile teşvikli oluş sonucuna bağlı oalrak siyasal güdüklük gerçeğidir. İşbirlikci yöneticilerin de siyasal beceriksizlikleri ile kısırlıklarını kurguladıkları geçmiş hikayelerle birlik masalarına sokma konusu mızrağı çuvala sokamadı!***

Artık beyin dinleyip banyo ile yıkanmam gerekiyordu. Müzik esrumanımı aldım. Sevgülün yazdığı Hristo olayını müzkledim. Doğrusu, güzel ezgi de oldu. Başka tınılarla da çalıştığım Korona müzikleri arayışımı da yaptım. Artık, ikindin oldu. Gün hala sıcak ve bulanık. Sanki Salı başka sırlar da yaşamak istiyordu. SİM ile başlayıp öteki kanallarla adeta dolaşım içine girdim. Bazen ikili haber nedeniyle, ratyo ve televizyon birlikte kulanıldı. Beynim ise başka hayallerle bu dalgalar arasına sıkıştı.

Yazıya giriştim. Aslında, Türkiye Brezilya makalesi aklıma yatıyordu. Başka seçenek de Vieytnam deneyimi oldu. Mafyaların krizdeki anlaşılmaz gibi olup devletlerden daha insancıl görülen tutumları da klavye tuşuna gelip döndü. Düşündüm ki Salı ile birçok konuya dokunup, sıkmadan okunacak yazı durumu bana yeterli göründü.

Gün Salı. Artık bitiyor. Yaşananların önemli birer gelecek gerçeği olarak akıp gidiyor. Yarının önemli devamını hazırlıyor. Hem Korona, hem de Korona sonrasının da hesapları fırsata çevrilmeye çalışılınıyor. Koronanın acı şekilde otoriter liderlerin daha da rejimlerini kurumsalaştırmaları için de koşul oluşturduğu anlaşılıyor. K. Kıbrıs ve Türkiye bunun örnekleri. Salı günü şu ufak akışkanlıkla dahi nedenli siyasetin bu olayı yönetemediği, ama buna karşılık da fırsatla normal zamanda yapamadıkarını yaptığını da görüyoruz. Gerisi, yarınlara kaldı.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
240AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin